Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Kalabalık bir caddede yürüyordu. İnsanlar dönüp dönüp baktılar. Tükürürcesine seyrettiler kendisini. Hiçbir anlam veremedi. Bunca kalabalığın içinde onlarda olup da kendisinde olmayan neydi ? Onları bu kadar ne sinirlendirmişti ? Farkı bulabilmek için o da baktı etrafındakilere, tek tek inceledi. Yan tarafta gördüğü bir kafeye girdi. Cam kenarındaki boş bir masaya oturdu. Garson defalarca yanından geçti ama gelmedi. Kafedeki bütün masalar onun hakkında konuşuyordu. Konuşmaları duyabiliyordu ama anlayamıyordu. Kafe gittikçe dolmaya başladı. Aradan on dakika geçmişti ve artık kafede yürüyecek yer kalmamıştı. Hayatında hiç bu kadar kalabalık bir kafe görmemişti. Çok rahatsız oldu. Garsonun da ilgileneceği yoktu zaten. Nasıl dışarı çıkacağını düşünerek ayağa kalktı. Kimseye dokunmak istemiyordu. Onların da istemediği açıktı. Tiksinircesine yol açtılar. Sadece kapının önünde duran iki kişi çekilmeye niyetli gözükmüyordu. Terlemeye başlamıştı. Kapının önüne gelince iki kişiden bir tanesi omzuna vurdu. Hiç beklememişti böyle bir şey. O yüzden olsa gerek o hızla yere düştü. İşte o anda ölümün çok yakın olduğunu hissetti. Şimdi kafedeki herkes onun ölümünü konuşuyordu. Duyabiliyordu ama anlayamıyordu. Kapının önündeki iki kişiye baktı. Çok ciddi bir konuyu tartışıyorlardı. İtişmeye başladılar. Neden tartıştıklarını anlamaya çalıştı. Duyduklarına inanamıyordu. “Hangisi onu öldürecekti” tartışma konusu buydu. En doğru anı bekledi ve aniden ayağa kalkıp kapıyı tuttu. Tartışanları kapıyla iterek dışarı fırladı. Koşmaya başladı. Gittikçe daha hızlanıyordu. Arkasına arada bir dönüp baktı gelen kimse yoktu ona rağmen hızını gittikçe arttırıyordu. Ne kadardır koşuyordu? Nereye koşuyordu ? İleride dar bir sokak gördü. Hızla sokağa daldı. Kafasını uzatıp emin oldu kimsenin gelmediğinden, döndü sokağı inceledi. Kimse yoktu. Kimse bakmıyordu. Bir duvara yaslandı. Nefes nefeseydi. Düzgün düşünebilmek için sakinleşmeye çalıştı. Bu da neydi böyle? Kimdi bu insanlar? Ne istiyorlardı? Ters giden neydi ? Gördüğü her şeyi kare kare gözünün önüne getirmeye çalıştı. Bir anda beyninde şimşekler çaktı! Nasıl olmuştu da bu kadar açık bir şeyi fark edememişti?
Gördüğü karşılaştığı herkes aynıydı! Aynı!
Aynı şekilde konuşuyorlardı! Aynı şeyleri konuşuyorlardı! Kıyafetleri aynıydı! Saçları aynıydı! Gözleri aynıydı! Gülüşleri aynıydı! Kokuları iğrenç ve aynıydı! Aynı şeyleri yapmak istiyorlardı! İstekleri aynıydı!
Hepsi aynıydı! Aynı!
Terler içinde yatağından sıçradı. Bu iğrenç kabusun etkisinden kurtulmaya çalıştı ama bir türlü beceremedi. Olmadı!
Gördüğü kabusla yaşadığı hayat aynıydı!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © a. bengü hınçal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |