Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Gri ile siyah arası bir renk gecenin üstüne çökmüştü. Sis gibi bulutların arasından ağustos böceklerinin kesik kesik senfonileri duyuluyor. Yıllanmış çınar ağaçlarının yaprakları hışırtılarıyla onlara eşlik ediyor. Kaşmir siyah paltolu,fötr şapkalı, rugan pabuçlu adam, düzensiz sıralanmış taş zeminde yürüyor.Adımlarından gelen ses sessizlikte geceye katılıyor. Kara silueti, siyah gecenin içinde ancak bu seslerle farkediliyor. Korunma içgüdüsüyle paltosunun yakasını kaldırmış,ellerini ceplerinde saklamış, telaşını belli etmemecesine yürüyor, yürüdükçe hızlanıyor. Siyah gecenin derinliğinde farkedilen sadece adamın gözlerinden gelen küçük beyazlıklar. Sinsi bir korkuyla bakan adam, o gözlerle önce sağını, biraz da solunu kontrol ederek yürüyüş ritmini çabuklaştırıyor. Kontrol mekanizmasını kaybetmeden iri ve dikey sıralanmış aynı boydaki taşlara, küçüklü büyüklü toprak kümelerine baktıkça adımları daha bir sıklaşıyor. Bir labirentin bilinen ucundan başlayıp bilinmeyen ucuna koşmanın aceleciliğiyle hızlanıyor. Birden arkasından bir elin, paltosundan onu yakaladığını hissediyor. Görüp izlediği taşlar kadar donuklaşıyor adam. Ne ileri ne de geri gidebiliyor. Olduğu yerde kalıp bedenindeki kanın yavaş yavaş çekildiğini duyumsuyor. Benliğindeki korkunun ona yanlış hissettirdiği düşüncesini toparlıyor, ileri doğru bir hamle yapıyor. Ona sarılan kuvvet, daha hızlı çekiyor onu geriye doğru. Ölüm diyor adam, olsa olsa bu ölümün soğuk nefesi olmalı ! Titreyen gücünü toplamak için bir adım öne atılıyor. Arkasındaki kuvvet, adımından daha büyük bir güçle onu tekrar geri çekiyor. Kanının donmuşluğu , beyninin uyuşmuşluğuyla teslim olmaya hazır bağırmaya başlıyor adam. Yaşam seni seviyorum , isyanlarımla kirlettiğim yaşam seni seviyorum , karımı seviyorum , işimi seviyorum , aşımı seviyorum , düşmanlarımı da seviyorum. Çığlıklarının umutsuz yankısıyla koşmaya başlıyor adam. Arkasından tutan elin, onu bıraktığını evine, eşine, döşeğine varana kadar farkedemiyor. Gün ışıdığında adamın yüzünde yorgun ama yorgunluktan arınmış bir mutluluk , karısında ise onu sorgulayan durgunluk! Ne adam anlatıyor ne karısı soruyor. Adamın yırtılan paltosunu onarırken " Mezarlıktaki tellere kötü takılmış " diyor kadın gülümseyerek.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nurdan saydam, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |