Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Not: 7 Ocak 2003, Salı günü, kışın ortasında yaşanan bahar havasının verdiği şaşkınlıkla kaleme alınmış bir yazı... *** Ocak'ın başındayız, kışın ortasında. Eski hesaba göre hangi aya tekabül ediyor bilmiyorum. "Zemheri"de olabiliriz, "Kara gücük" çıkmak üzerede olabilir veya "Karakıştayız"; yada olmalıydık; lakin, sanki bahar geldi Ankara'ya. İki gündür hava tam bahar havası, ağaçlar bahar geldi sanıp yanlışlıkla çiçek açacaklar diye endişeleniyorum. Gazetelerde, meteorolojiden aldıkları haberlere göre bahar havasının bir hafta daha süreceğini söyleyince endişem iyice arttı. Ağaçlar kesin bu "Yalancı Bahar"a aldanıp çiçek açacaklar. Diyor ki Can Dündar, bir yazısında: "Bahar öyle kolay gelmezdi aslında, biliyorduk; yanlış baharlarda az mı ayaz yemiştik ." Böyle "Yalancı Bahar"lar vardır hani. Biraz yüzünü gösterir, biraz tebessüm eder; ağaçlar çiçeğe durur umutla, meyve verme telaşı sarar dalları, kökler daha bir kuvvetli sarılır toprağa; heyecanla beklenir çiçeklerinin meyveye inkılabı. Gelecek yaza hazırlar kendini ağaç, ağır ağır; en güzel kokularını yayar etrafa; özenle bezer kendini rengarenk veya sade kadifemsi çiçeklerle... derken bir tipi, bir boran ve hüsran... ...derken bir tipi, bir boran ve hüsran... Ayaz vurur çiçeği, sızlar dallar. Meyve beklerken, bütün umutlar da dökülür çiçeklerle birlikte; ve meyvesiz bir yazı beklenmeye koyulur ağaç hüzünle; üşüyerek, titreyerek ve pişmanlıkla... Özenir hiç meyve veremeyen, verdiği kozalaklarsa ancak yakmaya yarayan, ama meyve verememesine mukabil her daim "yeşil" kalan çam ağaçlarına. Tıpkı insan ömrü gibi... Yalancı aşklara aldanırız kimi zaman, heyecanla sarılırız hayata, telaşla hazırlarız kendimizi yaz'a; derken bir tipi, bir boran ve hüran... Ayaz vurur hayallerimizi, kollarımız sızlar ve umutlarımız dökülür birer birer avucumuza. Gerisi sessizlik, gerisi âh ü vâh... "Keşke" ile başlayıp, "keşke" ile biten, yoğun pişmanlık yüklü cümleler kurulur sık sık; nedâmet türküleri dolanır dile. Özeniriz hiç aşık olamayan, yaşadıkları aşksa maddiyata dayanan, fakat her daim mutlu görünen insanlara. İnşallah bu yalancı bahar'a aldanmaz ağaçlar. Keşke onlara anlatabilseydim bu baharın yalan olduğunu, keşke birileri de bana söyleselerdi bu kışa dönen baharımın yalancı olduğunu... keşke aldanmasaydım; keşke cümlelerim "keşke" ile başlayıp "keşke" ile bitmeseydi... keşke giden günlerime "ömrüm eyvah!" demeseydim; keşke "keşke'li nedâmet türküleri" dilime hiç dolanmasaydı. Keşke bu kadar "keşkekli bir yazı yazmasaydım...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © OnurSıtkı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |