Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Her şeyi unutamıyor insan. Bazı dosyalar silinemez şekilde kaydedilmiş benliğimize. Görmezden gelebiliyor insan ama silemiyor. Hiç haddim olmayan işlere kalkışmıştım belki de diye düşünüyordum, nasip mefhumunu tamamen göz ardı ederek. Zaten ilahi olan bazı kavramları unutmam arttırdı sıkıntılarımı. Bir engelle karşılaştığımda ya da başarısız neticeler aldığımda tamamen şahsi hatalarım neticesinde karşılaştığım bir durum olarak değerlendirdim. Ezbere söylediğim nasip, kısmet ifadeleri aslında anlamını yitirmişti. Mülk’ün bir parçası olduğumu unutup, mülke sahip olmaya çalışıyordum. Allah’ın iradesini hayatımın tamamen dışında bıraktım, cüzi irademle karşılamaya çalıştım üzerime gelen her şeyi. Ağır geldi doğal olarak ve ben de topundan sıyrılmak istedim. Halbuki Allah’ın benim üzerime doğumumla birlikte yüklediği sorumluluklar vardı ve beni uyarıyordu O. Unutmamam gerektiğini, aksi bir durumda karşılaşacağım yıkımı. Hepsini söylüyordu. Ama ben bunu tamamen unutmuştum. Kendime olan inancım, Allah’a inancımdan daha ağır bastığı için tamamen göz ardı ettim. Her şeyi başarabilirim sanıyordum. Mutlak Galip’in olduğu yerde ona karşı olan herkes mutlak olarak kaybeder. Sadece yanındakiler onun zaferinin nimetlerinden yararlanabilirler. Ben Mutlak Galip’i karşıma aldığımın da farkında olmadım. Ebedi mağlup olacağımı ancak Mülk Suresi’ni okuyunca fark ettim. Sanki daha önce hiç okumamışım gibi… Amerika’yı yeniden keşfetmek gibi… Ama insanın kendine rakip olarak belirdiği varlığı tanıması da çok önemli. Ben, rakip olarak diğer insanları görüyordum. Ama onlar da rakip olamazdı aslında bana. Onlar sadece kendi yaşam mücadelelerini veriyorlardı aslında. Bir çeşit nefsi müdafaaydı yaptıkları. Kendi belirledikleri amaçlarla yaşıyorlardı. Pek azı aslında onlara verilen fıtrat üzerine yaşıyordu. Ben onlara imreniyordum ama onlar gibi olmamak fazla rahatsız etmiyordu beni. Hayatın verilen anlamından başka bir sürü anlam yükledim ona. Hepsi Freud’un dediği gibi nefsimi tatmine yönelik, aslında içi boş ve tamamen dayatılan bir takım amaçlar ve ideallerden müteşekkildi. Onlar küçük bir rüzgarla dağılınca, asıl anlamı yakalamamı, daha doğrusu fark etmemi sağlayan bir kaos yaşadım. Aslında üzerindeki yığınlar atılmış ve ortaya çıkmıştı ve benim o tarafa dönmem gerekiyordu. Sıfır olmuştum, tek başına. Hiçbir değer ifade etmiyordum ve belirsizdim çoğu kez. Sıfır değilim şu an ama sıfırı da bırakmadım yanıma aldım bana değer katsın diye…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © crouching, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |