Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
“OBA” KAVRAMI VE BOYUTLARI ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ Uyarayım baştan,boynuz ve boynuzlular hakkındaki yazıdan daha uzun ve sıkıcı bir yazıyla karşı karşıyasınız,demedi demeyin.Kolay gelsin... Ha,bir borsa sitesinde bu tür yazıların ne işi mi var?Bilmem,bilsem yazar mıydım sanıyorsunuz.Yapmayın canım,bir borsa sitesinde,herbiri bir önceki mesajı alıntılayıp altına iki kelime yazarak sırıtan ikonlar eşliğinde oluşturulan ESPRİ’lere yer varsa eğer,bu tür yazılara da yer vardır,olmalıdır elbet.Anlaştık mı? Konuyla ilgili bilim adamları,Ortaasya Şamani topluluklarında kandaşlıktan uygarlığa geçişin çok uzun bir süreç içerisinde gerçekleştiğine dikkat çekmektedirler.Berktay da,”Moğol kabile toplumuna damgasını vuran olay,çok uzun yüzyıllar boyunca çobanlık aşamasında tıkanıp kalmış olmasıdır.”(1) diyerek, bu bilim adamları arasında yerini almaktadır.Bu toplumlarda kandaşlıktan uygarlığa geçiş sürecinin diğer toplumlara –Çin,Hint,Sümer,Mısır,Yunan,Roma vb.-göre daha yavaş bir seyir izlemesinin nedeni,doğanın sınırlayıcılığı- toplumun ancak kendini yeniden üretebilecek,kendini ikame edebilecek kadar besin maddesi üretebilmesi-olmakla beraber-ve bunun yanında-,toplumun,inanç sistemi içerisinde ilkel bir ideoloji geliştirerek kendi kendini kutsaması,yüceleştirmesi ve böylece gelişime,değişime karşı direnmesi de gözönünde tutulması gereken bir noktadır. Etimolojik olarak höyük,dağ,tepe anlamına gelen “oba”,gerek göçebe/hayvancı ve gerek ormanlı/avcı Ortaasya Şamani topluluklarında temel örgütsel birimdir.Terminolojide,gens,klan kavramlarının karşılığı olan “oba”;”ortak bir dölden (ortak atadan)gelmekle övünen ve bazı toplumsal ve dinsel kurumlar tarafından özel bir topluluk halinde birleştirilmiş gruplardan oluşur.”(2)”Oba”,kandaşlık temelinde yükselen ilkel örgütsellik içinde,temel kavramdır,ve bu kavram,Şamani inanç sistemi içerisinde de çok önemli bir işleve sahiptir. “Oba”kavramı,aynı zamanda,geçici konaklama yerleri olan (yurt)lardaki tapınaklar,ata mezarlarını da nitelemekte kullanılır,onlara da “oba”denir.Böylece ilkel topluluk kendisini kutsal saydığı dağlar,tapınaklar ve ata mezarları ile özdeşleştirerek kutsamakta takdis etmektedir.Açıkça görüleceği gibi “oba”,(gens,klan) inanç sistemi içerisinde –ilkel- bir ideoloji geliştirerek değişim ve gelişime karşı direnmektedir.Gerek Cengiz Han ve hemen sonraki döneme ve gerekse daha önceki dönemlere ait Moğol toplulukları üzerine bazı gözlemler bu açıdan özellikle dikkat çekicidir.İlhanlı resmi tarihçisi Raşid-al-din’e göre,ormanlı/avcı Moğol topluluklarının “Tasavvurlarınca bundan daha iyi bir hayat olamaz ve onlardan daha ziyade nimete müstağrak kimse yoktur.”(3)Yine Raşid-al-din’e göre, (ormanlı/avcı topluluklardan) “Bir kimse koyun beslese pek büyük ayıp telakki ederler.O derecede ki,eğer bir kızın ana veya babası, kızlarını paylarken eğer,”seni koyun ardında yürütecek,koyun güttürecek bir adama vereyim de gör”,dese,kız,son derece incinir.”(4)Ormanlı/avcı topluluklara ilişkin bu gözlemler,göçebe/hayvancı topluluklar için de geçerlidir.Vladimirtsov’un Çin kaynaklarından naklettiğine göre,”Çok ince bir kültür sahibi”olan Çinli Çan Çun Gobi çölünü ve Moğol kabilelerini manzum olarak,şöyle tasvir etmiştir; “...yerde ağaçlar bitmez,biten şey yalnız yabani otlardır;Tanrı burada dağlar değil tepecikler yaratmıştır;burada ekin yetişmez;sütle beslenirler;deriden dikilmiş elbise giyerler;keçe çadırlarda yaşarlar,bununla beraber şen ve neşelidirler...ve onlar bütün ömürlerini kaygusuz geçirirler,kendi kendilerinden memnun olarak yaşarlar.”(5) Moğollara ilişkin bu gözlemlerden de anlaşılabileceği gibi,-gerek göçebe/hayvancı ve gerekse ormanlı/avcı – Ortaasya Şamani topluluklarının değişim ve gelişime karşı inanç sistemi içerisinde geliştirdikleri –ilkel- ideoloji,-salt- bir mitos değildir henüz.Günlük yaşamda yansımaları olan,yaşayan bir değerdir.İlkel toplum,total olarak,toplum yaşamının tüm boyutlarıyla gelişim ve değişime karşı çıkmakta –yavaş da olsa- giderek gelişen ve yerleşen özel mülkiyeti reddetmekte ve artık tarihin derinliklerinde kalmak üzere olan,eşitlikçi,kollektif mülkiyete dayanan “altın çağ”ı özlemektedir.Bu yüzden de varolanın,statükonun korunması amaçlanmaktadır.Nitekim,Cengiz Han’ın efsanevi ana/ata’sı Alan-Hoa’nın babası da ,ormanlı/avcı obasının –avlakların çitlenmesi ve toprak üzerinde özel mülkiyetin tesis edilmesiyle birlikte- geçim kaynaklarınıyitirmesinden dolayı göç eder.(6)Ancak bu göçün tek nedeniolarak avlakların yitirilmesi olgusunun görülmesi bizce eksik olur.Göç,aynı zamanda özel mülkiyetten,yeni toplumsal ilşkilerden,yani eşitlikçi,demokratik temele dayanan oba örgütlenmesinin tasfiyesinden de kaçıştır.Gelişimden,değişimden kaçarak yeniden doğaya sığınıştır.Yine Moğolların Gizli Tarihi’nin verdiği bilgiye göre,Alan-Hoa’nın tanrısal kökenli oğlu olan ve Alan-Hoa’nın ölümünden sonra kardeşleri tarafından oba’dan atılarak sefil bir avcı/toplayıcı yaşam sürmek zorunda kalan Bodonçar,kendisini aramaya gelen kardeşine ,o yörelerde yaşayan bir oba’nın yağma edilmesini teklif ederken,şöyle demektedir; “Bu anda Tunggelik nehri civarında bulunan halk içerisinde herkes müsavi olup orada büyük ve küçük,fena ile iyi ve başla ayak arasında fark gözetilmiyor.Bu kabile kolay ele geçer,basıp yağma edelim”(7)Bodonçar’ın verdiği bu bilgiler ışığında Alan-Hoa’nın obasının göç etmesi olgusunu yeniden değerlendirirsek,meseleyi algılamak biraz daha kolaylaşabilir.Alan-Hoa’nın babasının şefliğini yürüttüğü oba,toprak üzerinde özel mülkiyetin kurulmasından,yeni toplumsal ilişkilerden,boyunduruk altına girerek köleleştirilmekten kaçarak- toprağın henüz ilkel sınırsızlığını koruduğu bölgelere- göç etmektedir.Bodonçar’ın tasvir ettiği topluluk demokratik ,eşitlikçi gelenekleri –henüz- muhafaza etmekte olan bir topluluktur.Alan-Hoa’nın obası,özel mülkiyetten-uygarlaşma sürecinden- kaçarak henüz özel mülkiyetle tanışmamış,komünal ilişkilerini koruyan toplulukların yaşadığı yörelere sığınmakta ve böylece kendini korumak istemektedir. Yukarıda ideolojik denebilecek boyutlarını görmeye çalıştığımız oba kültü saf, katışıksız değildir.”Oba” kültü,kendi içerisinde “dağ”,”ata” ve “tapınak” kültlerinden unsurlar taşımakta,bir birlik,bir kültler koalisyonundan oluşmaktadır.”Oba”kültü içerisinde yer alan “dağ”kültü ile ilgili bir çözümleme bize,Ortaasya Şamani topluluklarının kökenlerine ilişkin yeni bilgiler elde etme fırsatını verebilecektir. Esas olarak tüm Ortaasya topluluklarında “dağ” kültü görülür.Ortaasya’da yer,gök,su ve ormanlarla birlikte dağlar ve tepeler de mukaddes sayılır,kendilerine saygı gösterilir.Ancak,Ortaasya Şamani topluluklarında,bazı obalar,boylar dağ ve tepeleri salt mukaddes saymakla kalmaz;onları “cedd-i ala”olarak görür ve hatta “tanrı”sayarlar.Uygurlar Kuttag dağının kendilerine saadet ve bolluk sağladığına inanırlarken,(8) H’yen-Bi dağı eteğinde yaşayan proto-Moğollardan Mo-junglar adlarını bu dağdan alıp onu cedd-i ala sayarlar.(9)Cengiz ise,düşmanlarından kaçarak Burhan-Haldun dağına sığınır ve daha sonra şöyle der; “.............................................. Hayatımı kurtarmak niyetiyle ............................................... Burhan tepesine çıktım Burhan-Haldun’un yardımıyla Bir bitin hayatı gibi Hayatım kurtuldu ................................................... (Bundan sonra)Burhan-Haldun için Her sabah tapınmalıyım Bunu neslim ve Neslimin nesli böyle bilsin...”(10) Böylece Cengiz,Burhan-Haldun’u salt mukaddes saymaz,onu bir “tanrı”mertebesine çıkartarak secde eder ve bunun gelecek kuşaklar için de geçerli olması gerektiğini duyurur.Ancak, sorun bu denli basit de değildir.Daha önce de gördüğümüz gibi,efsanevi ana/ata Alan-Hoa’nın obası ormanlı/avcı bir topluluktur ve Boğorçi/Kiyat obasının gerçek cedd-i ala’sı Bodonçar da yaşamını avcı/toplayıcılıkla sürdürebilmişti.Bütün bunların ışığında,Cengiz’in manzum hitabını yeniden değerlendirirsek;Cengiz obasının aslında ormanlı/avcı bir topluluk olduğunu,dağlık /ormanlık kökenli olduğunu görebiliriz.Yani,Moğollardaki “dağ”kültü,aslında “ata” kültü ile çok yakından ilişkilidir ve bu iki kült içiçe geçmiştir. Moğollarda oba kültüne bir başka açıdan yaklaşanmit Hassan,gerek gens,klan ve tepelerin ve gerekse ata mezarı ve tapınakların oba olarak isimlendirilmesinin nedeni olarak,XVI,ve XVII.yüzyıllarda Moğolistan’da Lamaizm’in yerel güç sahiplari tarafından benimsenmesini ve Şamanizm’in baskı altına alınarak,kovuşturulmasını,göstermektedir.(11)Bu bilim adamına göre,baskı altına alınan ve kovuşturulan Şamani inanç sistemi ilkel topluluğa sığınarak-bir anlamda yer altına inerek-kendi varlığını sürdürme,dinsel törenlerini ilkel topluluk içinde gerçekleştirme yoluna gitmiştir;söz konusu özdeşlik buradan kaynaklanmaktadır.Yazarın bu çözümlemesi,söz konusu dönem içn geçerli ve doğru olabilir.Ancak,daha önce aktardığımız gibi,gerek Cengiz döneminde ve gerekse daha önceki dönemlerde göçebe/hayvancı ve ormanlı/avcı topluluklar yaşam biçimlerini yüceltmekte ve değişime karşı direnmektedirler.Bu direniş Alan-Hoa’nın obası örneğinde olduğu gibi ,-göçebe/hayvancı topluluklara göre- kandaşlıktan uygarlığa geçiş sürecinin daha geri aşamalarında bulunan ormanlı/avcı topluluklarda çok daha belirgindir.Raşid-al-din’in yukarıda aktardığımız,ormanlı/avcı topluluklara ilişkin gözlemleri,ormanlı/avcı ve göçebe/hayvancı toplulukların bir otorite etrafında toplandıkları bir döneme aittir.Bu dönemde –daha önceki dönemlerdeki anarşi ve kaosun aksine-yaygın bir barış,düzenlilik ve yasalara tam bir uyum vardır.Bu dönemde göçebe/hayvancı ve ormanlı/avcı topluluklar,Cengiz’in fetihçi ve yağmacı ordusu içinde barış ve işbirliği temeline dayanan ilişkilere/ortaklıklara girmektedirler.Oba’nın,böyle bir ortamda kendisini değişim ve gelişime karşı korumaya yönelik ilkel bir ideolojiyi hala koruyor olması;-barışçı işbirliğinin değil,tam tersine yağma-karşı yağma kısır döngüsünün hakim olduğu- daha önceki dönemlerdeki inanç sisteminin,topluluğun ikamesi,yeniden üretilmesi için üstlendiği işlevi anlamamıza yardımcı olabilir. KAYNAKÇA 1 BERKTAY Halil,Kabile’den Feodalizm’e ,Kaynak Yayınları/İstanbul’83, s.146 2 ENGELS Friedrich,Ailenin,Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni,Sol Yayınları/Ankara’79,7.Baskı,s.112 3 RAŞİD-AL-DİN, Cami-üt-Tevarih,TTK Yayınları/Ankara’ , çev.Abdülkadir İNAN S.96 4 age. S.96 5 VLADİMİRTSOV D.Y.,Moğolların İçtimai Teşkilatı,TTK Yayınları/Ankara’44, s.60 6 Moğolların Gizli Tarihi, TTK Yayınları/Ankara’48, çev.Ahmet Temir, s.52 7 age. s. 11-12 8 İNAN Abdülkadir,Eski Türk Dini Tarihi, Kültür Bakanlığı Yayınları/İstanbul’76, s.33 9 EBERHARD D.W.,Çin’in Şimal Komşuları, TTK Yayınları/Ankara 42, çev.Nimet ULUĞTÜRK , S.41 10 Moğolların Gizli Tarihi, TTK Yayınları/Ankara’48, çev. Ahmet TEMİR, s. 41 11 HASSAN Ümit, Eski Türklerde Siyasetin İnançsal Kökenleri, (yayınlanmamış doçentlik tezi;teksir)AÜ SBF/Ankara’82 s.85
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Balcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |