Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Anımsarken bir yumruk boğazımda düğümleniyorum , tam hatırlamıyorum on ya da onbir yaşlarıydı çocukluktan zorla çıkmaya cabaladığımız, gençliğe koşar adımlarla gitmek istediğimiz ama gençliğin kapısında kabul görmediğimiz yaşlar. Babamın memuriyeti nedeniyle doğunun kücük bir ilçesinde karın soğuğundan, külfetlerinden, ilçe evlerinin kömür kokan tek göz odalarından ve metrekareye düşen acıdan habersiz bahar kokan Erzurum yıllarıydı. Suyun sesi denildiğinde ilk akla gelen nedir? Musluktan yahut dereden akan su……vs Hiç düsündünüz mu ayak altında maddenin katı halden sıvi hale gelişindeki o güzelim sesi ve bu sesin sizde uyandırdıklarını? Erzurum’da bu özlenen ses baharın habercisiydi, benim icinse bu sesin çevirisi “tatil ve uzaklar” anlamına geliyordu. Ama o yıl öyle olmamıştı. Nedenini şu an bile hatırlayamadığım bir sebepten dolayı yarı yıl tatilinde soğuk, buz ve zincirler eşliğinde cıktık yola. Yolculuğumuz hakkında kafamda hiçbir fotoğraf karesi kalmamasina karşlık ilk beliren kare ışıklar, kocaman geliş-gidiş yollar, ne çok arabalar, sayısız insanlar. Gece bile karartamamış bu şehri. Soğuk hemde geldiğimiz yerleri aratmayacak bir soğuk ama üşümüyorum insanın içini sıcacık yapan bir duruşu, bir azameti var bu şehrin. Tanımlayamadığım ama huzur veren duygular arasında gel-gitler yaşarken düsünürum; sehir mi beni kendine bağlayan yoksa konuk oldugumuz anne yarısı ev mi? Bilmeden ne çok severim bu şehri. O yaşlarda bu şehirle ilgili tek bildiğim ise Anıtkabir’in burada bulunduğu ve başkentimiz olduğu. Zemheri ayazında bir konuk nasıl ağırlanır ne yapılır bu koca şehirde? İyiki akla gelmiş hoş gelmiş sefa gelmiş, kimin aklına geldiyse ne iyi etmişte söylemiş, her nasıl olduysa tiyatroya bilet alınmıs. Hiç unutmam Altındağ Devlet Tiyatrosu, oyunun adı ise “Fehim Paşa Konaği”. Soluksuz izlenen bir oyun ve yıllarca zihinde büyüyen bir aşk. İzlediğim ilk oyun, bu şehre sorulan soru işaretlerinin cevabı, anlamsız diye nitelenen duyguların tercümanı. Onyedi yıl sonra yine başkentteyim ama bu sefer başka ülkenin başka kültürün başkenti Bu başkentte zemheri ayazaları yok ama cöl rüzgarlarında üşüyorum, sehri saran sanat kokusu yok, şehri saran saraylar var ama “Fehim Paşa Konağı” yok
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © NESRIN AKSU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |