İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
"Heykel" demiş, Başkan Melih Ulus'taki "büst"üne. Güvercinler yiyip- içip "konuyorlar" üstüne" 13- 18 Kasım 2005 arası Ankara'dayım..."ve Ankara'da ilk şiirimi de yazdım..." diyorum bir dosta... "Çok iyi ama bence şiire fazla dalma..." diyor. "Ulus'taki Atatürk Anıtı'nın orda, birilerinin deyişiyle "Heykel"in orda güvercin yemleme yeri yapmışlar, yem satıcıları ve atıcıları var, ben yeni gördüm ve de yadırgadım. ", "Yok hocam, ilk ve son belki de ..." , "Gördüğüm manzara karşısında esin geldi aslında; yalnızca "konmuyorlar" başka işler de yapıyorlar güvercinler..." diyorum. "Şiir yazanı oyalıyor ve fazla da önemsenmiyor gibi gelir bana... çok gençken tutturursan ne ala... Melih Gökçek inadına Ali Şahin şair oldu derim sonra... diye takılıyor. 13 Kasım 2005 Pazar günü uzunca sayılabilecek bir otobüs yolculuğundan sonra Aşti'de inip Ankara'da okuyan kızım ve bir arkadaşı ile birlikte bir pastanede biraz nefes alıp bir-iki çaydan ve azıcık bir şeyler atıştırdıktan sonra kendimize geliyoruz.... Onlar fazla kalmıyorlar dershaneye gitmek üzere ayrılıyorlar, eşimle ben bizi karşılayanları uğurlayıp biraz daha soluklanıyor ve Ankaray'a doğru yola çıkıyoruz az sonra. Taşralılığı belli ediyoruz, biraz ağır davranmadan mı, nedense 2 kişi 3 biletle ancak geçiyoruz, bariyerleri... Neyse bir önceki gelişimizde olduğu gibi Metro'ya Ulus yönünde aktarma işinde olsun yanlış yöne gitmeden biletsiz geçişi gerçekleştiriyoruz bu kez... Kalabalıkta bir genç yer veriyor eşime, "oh!... diyorum, bana yer veren olmadı bu kez, kızların "emmi" demesine alışamadım henüz... Ulus'a geliyoruz, sırtımızda küçük de olsa birer çanta olduğundan İLKSAN Öğretmenevi'ne giden en kestirme yolu seçmek üzere çevreye bakınıyorum. "İstiklal Caddesi, 19 Mayıs, Gençlik Parkı... derken araştırıyorum bir aralığa doğru yürüyoruz, "Ulus'taki Atatürk Anıtı"na çıkışı ararken "Heykel" yazısı ilişiyor gözüme: Kafamda bir şimşek, "Heykel demiş, başkan .... , Ulus'taki "büst"üne... diye bir "Şikayetname geçiyor usumdan o an... Atatürk haftası , ve de kafamda O Yüce insan... Dalgın, düşünceli hafif bayıra doğru tırmanıyor, Ankara Palas'ı ve ilk meclis'i geçerek "Heykel!..." in önüne geliyoruz, biraz soluklanmak üzere çantaları bırakıyoruz, yazdan kalma olmasa da güneşli bir güz günü... Boş, amaçsız dikilenler, telaşlı yürüyenler, taşıtların insanı çıldırtan gürültüleri... Büyük bir güvercin sürüsü, orda iki yem satıcısı ile birkaç yem atıcısı... Yemi yiyen güvercinler, arada bir havalanıyor; Ata ise, büyük bir azametle oturuyor atının üstünde ama o da ne, güvercin barınağı olmuş anıtın üstü, buna kim, neden izin veriyor anlamak olası değil... Seyyar kovalayan zabıtalar zaman mı bulamaz, emir mi beklerler acaba diyorum ve çok yadırgıyorum karnı doyan güvercinlerin anıtın üzerine" def-i haceti"ni... O an, ilk dizenin ardı da geliyor: "Güvercinler yiyip içip ............. üstüne" diyor; sonra boşluğu "konuyorlar" diye düzeltiyorum!... İlk anda "Metro'nun yapılışı, açılışı... Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in üst üste birkaç dönem başkanlığı canlanıyor gözümde... Bir de "Sanatın içine, başka bir şey yapamadığı için tükürmekle iktiza eden başkan imajı veriyor bu esini... (Ama ne yazık ki O'nun yapamadığını Tarihi Ankara Kalesi üzerine birileri yapmıştı önceki gezimde üzerine basmaktan son anda kurtardım, Bu bakımsızlığın sorumlusu kimse gerçekten büyük bir vebal altında... O burçların, mazgalların durumıunu hiç mi bir yetkili görmez, bir masaya 40 kişi oturtup maaş ödeyenler, oraya 8'er saatten 3 vardiya 3 bekçi koyamazlar mı?) Sonra "büst" sözüne takılıyorum, Ulus'taki Anıt "büst" değil elbette ama ne yapacaksın ki başka türlü de kafiye tutturmak olası değil, ya da ben bulamadım... Amma da zormuş şairlik diyorum kendi kendime... Sonra şiirde anlam genişlemesi, sözcüklerin imgesel kullanımı, çağrışımları falan gözümün önüne geliyor, anlamı çözsün okuyucu diyorum ve "Ata'ya Şikayetname" mi noktalıyorum... Hem de birileri belki bu "beyit"i sanat olarak görmez de şiirim içine edilmekten kurtulur diye de teselli buluyorum... Ali ŞAHİN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |