Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
“...İnsan olan vatanını satar mı Beyler bu vatana nasıl kıydınız?..” Nâzım Hikmet "Sen Gelmezsen Bir Eksiğiz" sloganı ile çağrısı yapılan Kastamonu CUMOK’ UN 3. etkinliği Mustafa Yıldırım’ın konuşmacı olduğu “Büyük İşgal Planı ve Savaşım” konferansı A.Ü. Kastamonu Meslek Yüksek Okulu Konferans Salonu’nda yapıldı, 07 Nisan 2006 Cuma günü saat 14.30- 18.00 arasında. Konferansın açış konuşmasını yapan Kastamonu SSK Hastanesi eski Başhekimlerinden Ahmet Zafer Ergün, Cumhuriyet gazetesinin iki kırmızı çizgisi bulunduğunu; Bunlardan ''Birincisinin ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak, ikincisinin ise büyük Atatürk' ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti'ni devam ettirmek.“ olduğunu vurgulayarak, Mustafa Yıldırım’ı tanıttı kısaca. Denizli’nin Selcan köyünde doğmuş 1948’de.ODTÜ Elektrik Mühendisliği’ni (1971) bitirdikten sonra SEKA ve TEK’nda ayrıca çeşitli kurum ve kuruluşlarda uzman araştırma mühendisi ve yönetici olarak çalışmış, EMO’nın çeşitli komisyonlarında ve İstanbul Şubesi yönetim kurulunda görev almış, Türkiye Ulusal Enerji Sistemi ile ilgili makaleler yayınlayarak ulusal elektrik programının yok edilmesine karşı savaşım vermiş. “Ulusal tarihin dışardan desteklenen gri propaganda çerçevesinde çarpıtılmasına karşı, yerinde araştırmalarla Bağımsızlık Savaşı’nın halk direnişini konu alan belgesel öyküler” yazmış. Ortadoğu’nun yeniden işgaline karşı bir uyanış sağlamak için 1918 işgal saldırısının son dönemini ve Ortadoğu tarihini araştırmış, konusunda bir ilk olan “58 Gün- Mustafa Kemal ile Filistin'den Anayurdun Dağlarına” (Belge Roman, 2004) adlı belgesel romanında Mustafa Kemal’in işgale ve teslimiyete karşı direnişini yeniden örgütlenişini yazmış, bu romanı yeni belgeleri, fotoğrafları ve haritalarıyla birlikte Ulus Dağı Yayınları (UDY) tarafından yeniden yayınlanmıştır. ABD’nin “Uluslararası Din Hürriyeti” senaryosu kapsamında Türkiye’de gerçekleştirilen 1999-2000 yılı operasyonunu konu alan dizi yazısı 2000 yılında yayınlanmış ”Project Democracy” operasyonunu da 2000-2001 arasında çeşitli dergilerde yayınlamış, bu belge araştırması engelleri aşarak ancak 2004 yılında ”Project Democracy - Sivil Örümceğin Ağında” (Araştırma 2004) adlı bir kitap halinde yayınlanabilmiş. “O Eski Şarkı” (Şiirler, 2004) adıyla yayınlanan kitabındaki şiirlerden bir bölümü Fransızca’ya çevrilerek Genese / Olusum (Nancy) dergisinde yayınlanmış. M. Yıldırım, Anadolu’nun çeşitli gazetelerinde haftalık makaleler yayınlayarak ve konferanslar vererek bağımsızlık savaşımını sürdürmektedir,.(1) “İşte bu konferans da bu çalışmalardan biridir” diyerek Mustafa Yıldırım’ı kürsüye davet etti Ahmet Zafer Ergün. Konuşmasına çeşitli Kastamonu gezilerinde edindiği izlenimlerle başlayarak Kastamonu’nun ve Kastamonuluların “ Ulusal Bağımsızlık Savaşı’ndaki yerini vurgulamış; yukarıda değinilen araştırmaları ışığında ve Samim Kocagöz 2002 Edebiyat Ödülü’nü de alan romanı “Ulus Dağına Düşen Ateş” (Roman 2002,) ile “58 Gün- Mustafa Kemal ile Filistin'den Anayurdun Dağlarına” (Belge Roman 2004), kitaplarının mekanlarında, O kahramanlarla birlikte gezdirdiği izleyicilerin “Aydınlanma Ateşini” diri tutmaya çalıştığı konuşmasına başladı Mustafa Yıldırım. M. Yıldırım bizi; Taif, İskenderiye, Tulkerim, Cenin, Nasıra, es-Salt, Rayak, Baalbek, Halep, Katıma... gibi bize çok yakın ve bir o denli de uzak kentlerde dolaştırarak 14 Eylül 1918'de İskenderiye'nin dar sokaklarında başlayan 58 günlük yürüyüşün duraklarından geçirerek bir şiirinde: "...eski zaman şeyhlerinin/sona ermesin diye saltanatları/ve kurulacak diye petrol ziftine bulanmış demokrasi/ölmemeli/buradakiler ve oradakiler" diyen Mustafa Yıldırım, Ortadoğu'nun son büyük işgalini anlatırken "Ulus Dağına Düşen Ateş"i tutuşturan kıvılcımı Filistin vadilerinde buluyoruz. Akdeniz kıyılarından Tukan şatosuna yürüyoruz, Gerizim dağında Samarit kızı güzel Asu'nun sevda çığlığını duyuyoruz hep birlikte... (CK,30.09.2004) Oralardan da alıp izleyicileri… Demirci, Simav, Gördes, Kula, Gediz... Yurdumuzun, Kurtuluş Savaşımız’da en çok acı çeken topraklarına doğru yolculuğa çıkarıyor... Bu toprakları, her şeylerine göz koyan düşmana ve işbirlikçilerine karşı ölümüne savunan insanlarımızla; 'Asker' Makbule, Küçük Halil Efe, Parti Pehlivan, İbrahim Ethem Bey, Dudu Kadın’la tanıştırıyor... Mustafa Kemal'in isimsiz neferlerini; kurtuluşumuzun destanını, sevdaları, acıları, gözyaşları, kanları ile yazan büyükbabalarımızı, büyükannelerimizi yeniden yad ediyoruz... Mustafa Yıldırım iyi bir araştırmacı-yazar olduğu kadar iyi de bir konuşmacı... Üç buçuk saate yaklaşan konuşmasında sigara molası bile vermeden bir uzun yürüyüşe çıkardı bizi…Yıllarca uğraşarak uzun araştırmalar sonucu ortaya koyduğu yapıtlar ışığında bizleri O mekanlarda O kişilerle birlikte dolaştırarak, yeniden Kuvay-i Milliye ateşini yakıyor, izleyenlerin içinde, sarsıcı, sürükleyici ve gerçeklerden damıtılmış bir roman olan “Ulus Dağına Düşen Ateş”le yaptığını konuşması ile yapıyor bu kez… ( CK, 23.05.2002) “Sivil Örümceğin Ağında” her gün yeni ilmikler örülürken, görüldü ki; gizli işgal, önünde sonunda, askeri işgale dönüşecektir. Askeri işgaller sanal olamaz ve saldırılara, fantezilerle kurgulanmış savaş kitaplarıyla karşı konulamaz. Yüreklerinde özgürlük ve bağımsızlık ateşi sönmeyenler, yeni saldırıya karşı direneceklerdir… Bu direniş, geçmişin savaş yöntemlerini örnek alacak ve o günlerin bağımsızlık ruhunu günümüze taşıyacaktır. “ağlama kumru kuşu kırdıysa yavrun yağ şişesini kırkına varmış çocuklar seni ansın diyedir sen ak çınarlarda ben toprak damlarda yaşıyoruz ve hüznümüze şaşıyoruz” *** "Halima Kaptan" romanıyla Rıfat Ilgaz, Şile-Ağva açıklarından ve Sivastopol'dan mermi çeken gemicileri anlatmıştı. Yıldırım da düşman gerilerini anlatarak Kurtuluş Savaşımızın ırmak romanının oluşumuna önemli bir katkı sağlıyor. Şimdi sıra İnebolu-Ankara arası ve cephelerdeki uğraşıları konu edinen romanların daha da çoğaltılmasına geliyor. Eskişehir'deki İnönü Savaşları Karargâh Müzesi'ni geçen yıl bir kişinin bile gezmediğini gazetelerde okuduk. Çanakkale'ye yenilen Anzaklar geliyor. Biz (Kastamonulular dışında) oturduğumuz yerden TV'de onları seyrediyoruz. Yurdumuzun Batı yarısına dağılan şehitliklerimizin yanlarından okumuş yetişkinlerimiz ve çocukları tatile giderken hızla geçiyorlar. Bu ne iştir, bu ne duygusuzluktur... Oysa her düzeydeki okul programlarımızın amaçları arasında "Milli, manevi, ahlaki, içtimai vb." sözleri başta geliyor. Gençlerimizin, çocuklarımızın bayramları törensel boyutlarıyla değil; doyurucu içerikleriyle kavrayarak kutlamalarını, yüreklerinde anlamlı coşkular yaşamalarını bu tür çalışmalarla sağlayabiliriz. Böyle bir romanın ortaya çıkması için öncelikle ulusal kurtuluşçu bir yüreğe gereksinim var. Kalpaksız Kuvayı Milliyeciler’den M. Yıldırım bu yüreğiyle sabır dolu titiz araştırmasını kaynaştırarak zoru başarmış. Dikkatimizi o günlere yeniden çekerken güzel bir örnek oluşturmuş. Eline, yüreğine, beynine sağlık sevgili Yıldırım. Ulusal Kurtuluş Savaşımıza ilişkin yeni romanlar bekliyoruz usta kaleminizden.” ( CK, 08.08.2002) diyen Mehmet Saydur’un kitabı (2) üzerine Cumhuriyet Kitap’ta (CK) ilk eleştiriyi yazdığına, Saydur’un bir Kastamonulu olduğuna, yine bir Kastamonu gezisinden de bu roman için esinlendiğine yer verdiği konuşmasında Kastamonu ile ilgili küçük anekdotlara da yer vererek bunları her konuşmasında vurguladığını belirtti. Ulus Dağı yurdun bağrında adı "Ulus" olan gerçek bir dağdır. İşgal Ulus Dağı ve çevresini de içine almıştır. İhanet edenler etmiş, işgalciye katılmış, hatlar belli olmuştur. Ulus Dağı ve çevresinde Mustafa Kemal'in görevlendirdiği İbrahim Ethem, eski askerlerden, halktan oluşan bir gerilla kurar. İşgalciyi yıpratan bu gerçek savaşçılar, halka güven verir, cephelerdeki ulusal orduya soluk aldırır. Yakıcı sevdası ile savaşımı birleştiren genç kızın savaşı da gerçektir . Bağımsızlığın gün be gün yitirildiği bu günlerde kurtuluş yolunu gösteren romanının kahramanlarına da değinen izleyicin sabrının zorlanmadığı uzun ve ilgi çekici konuşmasını; On dokuz yaşındaydı Gördesli Makbule. Ulus, Alaçam, Seydan dağlarında; karlarda ve fırtınalarda, içinde büyüyen isyan ateşiyle savaştı… Onun karasevdası olmasaydı; özgürlük de o kadar değerli olamazdı! Diyerek bir şiirinden bölümle bağladı. ”Kara günler yeniden gelip çattı… Korkuya yer yok!.. Yılgınlık hiç gerekmez!.. Nihayetinde, Ulus Dağı’na çıkılacak! Ve yine bir ateş yakılacak!..” ________________________________________________________________________ (1, 2) Mustafa Yıldırım, Ulus Dağına Düşen Ateş, Roman, 2004, (İlk Basım: 2002 / Samim Kocagöz 2002 Edebiyat Ödülü), 330s.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |