Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Vücudu güzeldi –ya da sayılırdı-, saatlerce konuşabiliyorduk, sıkılmadan, ama yüzünde sivilceler vardı, doyasıya bakamıyordum yüzüne. O konuşurken ben hep nedenini düşünüyordum, o lekeler bir gün geçecek miydi? Böylece karşımdakinde pürüzsüz cilt de arar oldum. Yeni birisi, yeni kurallar demekmiş: Bu güzelliğe doğrusu sigaranın yakışmadığını söyleyemeyeceğim. O kadar güzel tutuyor, narin ellerini havada o kadar ahenkli sallıyor ki, her nefeste bir dini ritüeli gerçekleştirdiğini sanıyorum, keşke bir de duman ve koku olmasa. Bırakır mı ki, diye düşünürken buluyorum kendimi. Biliyorum, ilişkiye bu denli hayalci başlanmaz, unutmak en iyisi diyorum ve sigarasız birini arıyorum, bu kadar sınırlama yeterli derken: Pürüzsüz, yumuşacık cildi, güzel vücudu, dumansız nefesiyle saatlerce sohbet ediyoruz. Onun hakkında her şeyi öğrenmek istiyorum. Sabırsızca sorduğum sorularıma verdiği sabırlı cevaplar beni kendisine iyice hayran bırakıyor. Keşke diyorum, keşke burada yaşasaydı, ikimiz dünyanın bir ucunda, biz nasıl yakınlaşabiliriz ki birbirimize? Kısıtlı zamanda çabalamak nafile ama yine de soruyorum, geçmişiyle geleceğiyle ilgili her şeyi soruyorum, hala emin değilim, ilişki mesafeye rağmen sürebilir mi? Rüyadan uyandığımda kafamda yeni bir ölçüt var, yakınlarda biri olmalı, benim uzaklığa karşı koyacak gücüm yok. Aynı yerde yaşıyoruz nerdeyse. Aradığım her şeyi onda bulduğumu düşünüyorum. Konuşuyoruz, saatlerce ikimizin de dili çözülünceye kadar konuşuyoruz. Konuştukça açılıyor, sırlarını paylaştıkça rahatlıyor, bense o açıldıkça daha huzursuz oluyorum. Bende bir zamanlar çok sevdiği birisini aradığını fark ediyorum. Karşılaştırıldığımı hissediyorum. Onu kıskanıyorum, bir zamanlar birini çok sevdiği için. Yazık ki, benim onu karşılaştırabileceğim çok sevdiğim biri hiç olmadı. Aradığım insanın geçmişinde bu denli büyük bir aşk olmamalı, ben karşılaştırılmak istemiyorum. Gelenler, gidenler... Her gelen giderken eski beni peşinde götürüyor. Yeni ben hep daha fazlasını istiyorum. Onlarca kriterim var artık ve hala artıyorlar. Ben hep imkansızı mı istiyorum yoksa? Bazen beklentilerimi gözden geçirirken, eleman almak istemeyen işverenin iş ilanını incelermiş gibi hisediyorum kendimi. İsteklerimi kısmayı öğreneceğim ama arada sırada hayallerimin kadınını rüyamda görmesem. Ayın ve yıldızların aydınlattığı yoğun sisli gecede, karşımda buluyorum aradığım kadını. Onun doğru kişi olduğuna eminim ama sis yüzünden her şey çok bulanık olduğundan hakkında hiçbir şey söyleyemem. Keşke bir kez olsun yüzünü görebilseydim, gerçekten neyi aramam gerektiğini kesin olarak bilirdim belki de. Çevremdekilerin önerisiyle bir psikologla görüştüm bugün. Bana durumumla ilgili bir şey söylemedi, yalnızca dinledi beni. Aradığım kişinin el tırnaklarının açık renk, ayak tırnaklarının koyu renk ojeli olması gerektiğini söylediğimde neredeyse kalemini düşürüyordu, gözlerinin kendi tırnaklarına kaydığını bile hissettim bir an. Siyah ya da kahverengi ojeli biriyle asla olmaz, dedim. Hızlı hızlı not alıyordu başlarda. Saç rengi, uzunluğu, taranış şekli, cilt, boy, kilo, ağız, burun, kıyafet seçimi, gülerken yapılması, yapılmaması gerekenler, ilgi alanları, konuşma şekli, tonlama yapıp yapmaması, konuşurken elini kullanıp kullanmaması –tabii ki fazla kullanmamalı-, küpe, yüzük, dövme ya da olabilecek her türlü aksesuara dair görüşler, eski sevgililer, yeniden beklenenler... Öyle ki karşımdakinin yeni sevgilisinden beklentileri bile benim için bir kriterdi. Hiçbir beklentim yok diyen biriyle ben ne yapabilirdim ki? Bir tarafta karşılaştırma yapanlar, bir tarafta beklentisizler. Psikolog Hanım beni saatlerce dinledi, sonunda sayfalar doldurmuştu, durumumla ilgili hiçbir şey söylemeden yeni bir randevu verdi bana. Şu gizemli yabancıyı rüyamda yine görürsem daha dikkatli bakmamı istedi. Keşke elimde olsa hanımefendi, keşke. Yine bir rüya ve yine o gizemli yabancı. Yalnız bu sefer rüyayı karabasana çeviren bir fark var. Puslu alacakaranlıkta, psikoloğumun tavsiyesine uymaya çalışıyorum, küçük adımlarla yaklaşıyorum yabancıya, ona sanki her zamankinden daha yakınım ve bir ayrıntı gözüme çarpıyor. Uyandığımda gözümün önünde köşeli kesilmiş boyasız tırnaklar var. Yabancı, bir erkek olabilir. Bu olasılık beni çok büyük bir karamsarlığa itiyor. Bunca zamandır aradığımı bulabileceğime dair elimdeki tek dayanak da uçup gidiyor. Şu aralar pek birileriyle görüşmüyorum. Arada sırada psikologla randevular oluyor tabii. Sorularıyla benim bu noktaya nasıl geldiğimi anlamaya çalıştığını hissediyorum. Rüyadaki gizemli yabancının bunda büyük rolü olduğuna inanıyor. Ben de elimden geldiğince sorduğu sorulara dürüst yanıtlar vermeye çalışıyorum. Açıkçası kendimde bir gariplik göremiyorum, sadece diğerlerine göre ayrıntılara daha fazla dikkat ettiğimi düşünüyorum ama bir taraftan da psikoloğun anlattıklarıma büyük bir heyecanla sarılması hoşuma gidiyor, ben de böylece ona düşüncelerimi aşılıyorum. Eminim sonunda o da benimle aynı noktaya gelecek. Zor beğenmek bir eksiklik olabilir mi? Psikoloğumun benimle aynı yaşta ve oldukça hoş bir hanım olduğunu söylemiş miydim? Ben de bugün fark ettim sayılır aslında. Bugün için, her zaman görüştüğümüz ofisi yerine bir kafede buluşmayı önerdiğinde, karşımda çekicilikten uzak beyaz önlüklü hanımı bekliyordum yine. Ancak baştan aşağı beklentilerime uyan bir güzel çıktı karşıma. Uzun uzun konuştuk, buluşmalarda genelde ben daha çok soru soran taraftım, ama bu sefer karşılıklı soruyorduk. Evet beklentilerimin biri daha yerine gelmişti, karşımdaki sorularıyla benim onun aradığı insan olduğumu hissettiriyordu. Bu gerçekten bir buluşma mıydı acaba? Ona da soramıyordum. Rüyadaydım sanki, psikoloğum, Selin, yüzündeki maskeyi çıkaracak ve karşımda gizemli yabancıyı bulacaktım. İstediği oyuncak hediye edilmiş çocuğun hisleriyle, laboratuvardaki deney hayvanının hisleri arasında bir şeyler hissediyordum. Yeni bir randevuyla rüyadan uyandım. Bu sefer ofiste görüşeceğiz. El tırnakları pembeydi, ayak koyu kırmızı... Gece gördüğüm kabusun verdiği sersemlikle kalkıyorum ayağa. Çok çok uzun sürüyor giyinme faslı. Sanki vücuduma hükmedemiyorum. İstemeye istemeye gidiyorum randevuya. Her gözümü kırpışımda sisler ardında gördüğüm silüet netleşiyor ama hala yüzü hatırlayamıyorum, oysa gece bu yüzü net olarak gördüğüme eminim. Selin’le konuşurken de bu etki geçmiş değil. Selin benim kendimde olmadığımın pek farkında değil, bana beni anlatmaya çalışıyor, beyaz önlüğün arkasından. Dün ellerini bu kadar çok kullanmıyordu, bugün galiba haftalardır tanıdığım psikoloğa yeniden dönüş yaptı. Ellerini takip etmekten konuştuklarını dinleyemiyorum, ne olur dur, demek geçiyor içimden. Arada sözler yakalıyorum, aşıksın diyor bana. Erişilmez olana ilgi duymaktan, beğenmekten bahsediyor, neyi diye soracak oluyorum, yine müthiş bir baş ağrısı, birkaç saniye kapanan iyice ağırlaşmış göz kapaklarım ve yine gözümün önüne gelen gizemli yabancı imgesi. Bazen herkesin başına gelebilir diyor, bu durum tedavi edilebilir diyor, hangi durum diye soramıyorum. Sanki saçlarını da seçer gibi oldum gizemli yabancının. Onu birine benzeteceğime eminim. Devam ediyor Psikolog Hanım, kendiyle barışık olmakla kendini beğenmişlik arasında ince bir çizgi vardır, diyor ve ben her şeyi anlıyorum. Artık gizemli yabancıyı görmem için gözümü kapatmama gerek yok, aynaya bakmam yeterli. - Bu denli tutkulu olmasa da herkes kendine aşıktır, sen kafanda yarattığın gizemli yabancıyı arıyorsun, halbuki o kendinden başkası değil. Ofiste neden bu denli rahatsız olduğumu psikoloğun yüzüne odaklanmaya çalışırken anlamıştım. Arkasında bir ayna vardı. Ayağa kalktım aynaya doğru ilerledim. Yüzü pudralı, elleri ojeli adam ben miydim?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Güven Solak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |