Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Odada iki kişi vardı, ama iki kişilik gürültü yoktu. Konuşmuyorlardı. Gözleri baktığı yeri de görmüyordu aslında. Kendi kafalarının içerisinde birer yolculuğa çıkmışlardı. Genç kız yavaşça ayağa kalktı. Yürümeye başlarken “Ben bi düş alayım. Belki biraz kendime gelirim” dedi. Odadan çıktı. Düşün altında çıplaktı. Gözlerini kapadı. Zaman yavaş yavaş geriye sarmaya başladı. Kadıköy’e ineli ancak beş dakika olmuştu. Sıcak bir hava vardı. Beşiktaş’tan onları getiren vapur düdüğünü öttürdü. Kapı kapanmak ve vapur geldiği Beşiktaş’a doğru geri hareket etmek üzereydi. Annesinin koluna girdi. Aslında “koluna sarıldı” demek daha doğru olur. Başını annesinin omzuna dayadı. Özlediği her halinden belliydi. Aslında sadece üç haftadır görmüyordu annesini. Zeynep annesinin küçücük kızıydı ve hep öyle kalacaktı. - Şurada, deniz kenarında, tabureler var. Çay bahçesi. Gidelim mi? Birer çay içeriz. - Bu sıcakta mı? - Orası gölgelik. Denize doğru geri yürümeye başladılar. Taburelerin başladığı yere denize doğru oturdular. Çocuklar balık tutmaya çalışıyordu. İş çıkışı kalabalığı akın akın önlerinden geçiyordu. Bir süre gürültüyü dinlediler. Çaylarını sipariş ettiler. Akşam yemeğine ne yapacaklarını konuştular. Başlangıçta insan gürültüsünden ibaret sesler azaldı. Bir sonraki vapura kadar kısa bir sessizlik oldu. Bu arada başka sesleri fark ettiler. Sesler büfelerin arkasındaki evcil hayvan satıcılarının bulunduğu çarşıdan geliyordu. Cıvıl cıvıl kuş sesleri. Muhabbetlerin şıngırtısına, papağanların çığlıkları eşlik ediyordu. Arada bir coşan kanaryaların sesi, hepsini bastırıyordu. Çaylarını içtikten sonra eve gitmek üzere kalktılar. Çarşının içinden geçip, akşam yemeği için alışveriş yapmaktı niyetleri. Ama öyle olmadı. Evcil hayvan çarşısının ilk dükkanında bir çift yavru köpek gördüler. Siyah beyaz uzun tüylü terrierler. Zeynep parmağını kafesin tellerinin arasından sokup birini okşamaya başladı. Köpek çok heyecanlanmıştı. Bir yandan küçük sesiyle hevliyor, diğer yandan da Zeynep’in parmağına sürtünüyordu. Biraz sonra parmak dişlerin arasındaydı. Ama Zeynep’in canını yakmıyordu. Parmağı emiyordu. Daha ne olup bittiğini anlamadan bir köpekleri olmuştu. Sanki “evde köpek bakılmaz” diyen o değilmiş gibi annesi köpeği kucağından indirmiyordu. Zeynep “adı Ozzy olsun” dedi. Annesi “o ne demek” dedi. Zeynep cevap vermedi. “Vaz geçtim Efe olsun, duruşu çok efe” . Annesi bu ismi de beğenmemişti. “Şu kadarcık köpeğin her yeri Efe olsa ne olur? Yumak olsun” “O zaman cingöz olsun” Adı sonunda “Elyaf” oldu. Sebebini sormayın. Kimse anlamadı. Su çok sıcak akmaya başlamıştı. Zeynep bir an irkilip uyandı. Düşü kapadı. Kurulanıp odaya geri giderken Elyaf’ı aldıkları gün hala gözlerinin önündeydi. Annesi akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa gitmişti. Zeynep annesinin yanına geldi. Koluna sarıldı. - Bugün Kadıköy’den gelirken gördüm. Evcil hayvan çarşısını kaldırmışlar. Soğanları doğramak onlara güzel bir bahane oldu. Bu seferki patates yemeği bol soğanlı olacaktı. Gözlerinden damlayan yaşları saklamadılar. Bir köpeğin ardından da ağlanmazdı ya… Ağustos 2006
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Okan Özgür Uşaklıgil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |