..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > 7nci Sanat (Sinema) > Barýþ Saydam




2 Aralýk 2006
Babel  
Ýletiþimsizliðin hüküm sürdüðü bir dünya miti üzerine...

Barýþ Saydam


Sürekli kafamýzda oluþ(-turul)an kliþeler ve belli düþünce kalýplarý yüzünden, kendimiz dýþýnda kalanlarý “öteki” diyerek deðersizleþtirdiðimiz, onlardan uzak durduðumuz, onlarla karþýlaþtýðýmýzda ise, bu kliþelere daha da sýký sarýldýðýmýz gerçeðinden yola çýkýyor; Babel.


:BBFG:
Babel, bilindiði üzere Babil Kulesi efsanesinden yola çýkýlarak hazýrlanmýþ bir proje. Hikayenin birçok farklý versiyonu olsa da özetle, cennete ulaþmak için kule inþa etmeye çalýþan kabilenin, Tanrý tarafýndan cezalandýrýlýþýnýn öyküsü þeklinde yorumlayabiliriz. Hikayeye göre, insanlarýn bu kibirli davranýþýna ceza olarak Tanrý, kabiledeki insan sayýsý kadar dil yaratarak, insanlar arasýnda kaosun egemen olmasýna yol açar. Birçok dilin oluþmasýyla birbirini anlayamayan, birçok farklý dilin konuþulduðu bir toplum ortaya çýkar. Babel’de çok yerinde bir vurguyla, günümüz dünyasýnýn iletiþimsizlik ve hoþgörüsüzlük ortamýný bu eski hikayeyle iliþkilendirir.

Günümüzün global dünyasýnda, Marshall McLuhan’ýn da belirttiði gibi, dünya artýk “küresel köy” haline gelmiþtir. Teknolojinin geliþimine koþut bir þekilde, iletiþim ortamlarý artmýþ, insanlar dünyanýn en ücra köþelerinden bile birçok bilgiye ulaþabildikleri gibi, istedikleriyle de görüþme imkanýna kavuþmuþtur. Teknoloji tabanlý bu deðiþim, iletiþiminde boyut deðiþtirmesini beraberinde getirir. Yüz yüze iletiþim etkinliðini kaybederek, yerini kitle iletiþim araçlarý vasýtasýyla saðlanan, teknoloji tabanlý dolaylý iletiþime býrakýr. Bu dolaylý iletiþim insanýn sosyal varlýðýný zedeleyerek, bireyi izolasyona sürüklediði gibi kitle iletiþim araçlarýnýn da önemini arttýrýr. Kitle iletiþiminin öneminin artmasý ise beraberinde birçok sorunu da getirir. Bunlarýn en bilineni de, tektip bir popüler kültürün genele yayýlmasý sorunudur. Kitle iletiþim araçlarý, genele hitap etmek için her kültüre ayrý ayrý yayýn yapamayacaðýna göre, mevcut kültürleri parçalara ayýrarak egemen olanýn kültürünü genel kültürmüþ gibi göstererek, bunun yayýlmasýný saðlar. Bu tavýr yerel kültürlere zarar verdiði gibi, genel söylem içinde etkinlik kazanan ýrkçý ve eþitsizliðe dayalý birçok kliþeyi de beraberinde taþýr. Toplumsal gerçekliði oluþturmada en çok kullanýlan araçlarýn böyle tehlikeli söylemlerle dolu olmasý, insanlar arasýnda hoþgörüsüzlüðün hýzla artmasýna da olanak tanýr. 11 Eylül olaylarýndan sonra, neredeyse artýk her Kuran okuyan Müslümanýn cihata kalkýþacaðý, her uçaða binen Arap kökenli insanýn terörist eylemde bulunacaðý gibi bir intibaa uyandýrýlmýþtýr. Bu ve buna benzer intibalarýn uyandýrýlmasýnda ve insanlarýn bilinçaltlarýna kadar iþlenmesinde, kitle iletiþim araçlarýnýn belirli din, dil ve ýrklarý ötekileþtirerek, basite indirgemeci ve ticari manasýyla paketlenmiþ bir þekilde sunmasý da etkilidir.

Hoþgörüsüzlüðün yayýlmasýnda çýðýrtkan rolü oynayan kitle iletiþim araçlarýnýn bireyler üzerinde de yabancýlaþtýrýcý bir etkisi vardýr. Bu araçlarýn en güçlüsü olan televizyon hakkýnda Martin Esslin’e kulak verirsek; “Günümüz medeniyetinin baþka hiçbir faktörü televizyonda sunulan dünya kadar kök salmýþ, onun kadar etkin, toplumun bütün bireylerince onun kadar toptan kabul görmüþ ve paylaþýlmýþ deðildir.” Esslin, açýklamasýyla televizyonun yarattýðý kurgulanmýþ dünyanýn etkisini gözler önüne sererken, televizyon bu etkiye tekabül olarak bireylerde kaçýþ alanlarý yaratmaktadýr. Gerçeklikten koparak, bilgi ve eðlence bombardýmaný altýnda tutulan birey, iletiþim kanallarýnýn da tek yönlü oluþu ve mekanikleþmesi nedeniyle sosyal varlýðýný gittikçe yitirmektedir. Günlük hayatýn koþuþturmasý içinde ebeveynlerle de gerekli iletiþimin kurulamamasý özellikle çocuklarýn, gerçekle fantezinin iç içe geçtiði, aþýrýlýklarýn ve kepazeliklerin diz boyu olduðu, genel-geçer zevklerin, modalarýn, anlýk reflekslerin ve manipülatif mesajlarýn prim yaptýðý sahte bir evrenin içinde kaybolup gitmelerine neden olur. Yaþadýðý gerçekliðe anlam veremeyen, içinde yaþadýðý dünyada kaybolan birey, kendisine olduðu gibi çevresine de yabancýlaþýr.

Goethe Faust’ta, “Herkes bir þenlik bekliyor. Gözler önünde çoksa olup biten… sonuçta herkes beðendiðini seçer. Bolluk sunan, herkese bir þeyler verir ve herkes memnun ayrýlýr müesseseden.” der. Onun bu þenlik tanýmýna uygun þekilde günümüz dünyasý da bireye bolluk sunar ve bununla da yetinmez, onun beðenilerini de kendi þekillendirerek, bireyi seçim yapma derdinden kurtarýr. Bunun sonucunda, zevklerini genelin belirlediði, kültürünü kitle iletiþim araçlarýnýn þekillendirdiði, konjonktürel dalgalanmalarýn üretimi ve tüketimi belirlediði bir ortamda, birey de kim olduðunu unutur. Bu yanýlsamalý yaþam ise, bireyi üstesinden gelmesi zor bir varoluþsal çýkmaza doðru sürükler. Medyanýn yarattýðý ve teknolojinin yayýlmasýný saðladýðý ikonalar içinde kendini bulmaya çalýþan birey, bu ikonalara baðlandýkça aslýnda gittikçe kendi varlýðýndan uzaklaþýr. Baþta televizyon olmak üzere kitle iletiþim araçlarýnýn saðladýðý bu, uzaðý yakýnmýþ gibi hissettiren, yarattýðý ikonalar ile bireyin kendini özdeþleþtireceði ortamlar hazýrlayan yanýlsamalý gerçeklik anlayýþý, bireyi içinden çýkýlamaz bir buhranýn içine doðru sürükler. Uzaðýndaki dünyaya baðlandýkça, aslýnda içinde yaþadýðý, yaný baþýndaki dünyadan kopmaktadýr. Gündelik hayatý kolaylaþtýrmak, toplumsal refahý arttýrmak ve iþgücünü daha verimli hale getirmek için üretilen teknolojilerde, bu sayede tüketim kültürüne ve ona baðlý olarak yabancýlaþmýþ bireyin oluþmasýna ön ayaklýk etmiþ olur. Teknoloji çaðý derken, bireylerde bu çaðda teknoloji fetiþizminin kurbanlarý durumuna düþer.

Kuzu gibi olun diyorlar
Büyüyüp ortaya çýkýnca
Koyun gibi gütmek için sizi
(Can Yücel / Beþik Dürtmesi)


Günümüzün iletiþimsizlik ve hoþgörüsüzlük manzaralarýnýn nedenlerine üstü kapalý da olsa, biraz deðindikten sonra, Babel filminin özelinde bunlarýn nasýl bir çerçeveye oturtulduðuna bakalým. Filmde yönetmen, dört farklý ulusa mensup karakterleri ele alarak baþtan çok ulusluluða, kültürel kimliklere ve farklýlýklara deðinmek için zeminini hazýrlamýþ. Ayný þekilde görsel yapýsýný da bu çeþitliliðe uygun biçimde kurarak, renkleri bir mozaik hazýrlarmýþcasýna kullanarak, görüntünün ve müziðin birbiriyle olaðanüstü uyum saðladýðý þiirsel bir dünya yaratmýþ.

Hikayelerden ilki Fas’ta bir ailenin baþýndan geçenleri anlatýyor. Müslüman ve tutucu bir ailenin ahlaki bakýmýndan çöküþünün de gösterildiði bu bölüm, ayný zamanda bu coðrafya, diðer hikayeleri birleþtirecek olaylarýnda geçtiði, filmin ana mekaný olarak da deðerlendirilebilir. Fas’taki hikayede çobanlýk yaparken, abisiyle girdiði iddia sonrasýnda turistleri taþýyan bir otobüse ateþ açan iki çocuðun ve ailesinin baþýndan geçenlere tanýk oluyoruz. Çocuklarýn yanlýþlýkla bir Amerikalýyý vurmasý birden bire siyasal krize neden oluyor. 11 Eylül sonrasý, Arap toplumuna karþý histerik olan Amerikalýlar, bu olayda da saniyesinde “terörist eylem” yaftasýný yapýþtýrarak, bu yönde açýklamalar yapýyorlar. Týpký 11 Eylül ve sonrasýnda olduðu gibi, olaylarýn aslýný araþtýrmak yerine, iktidarla iþbirliði içinde hareket eden televizyonlarýnda sansasyonel haberleriyle olay farklý boyutlara çekilerek bir krize dönüþüyor. Ýþte bu noktada, filmin aðýrlýk merkezini oluþturan Amerikalý ailenin yaþantýsýna geçiyoruz.

Susan (Cate Blanchett), kýsa süre önce bebeðini kaybetmiþ ve bunun þokunu üzerinden atamamýþtýr. Kocasýyla birlikte yalnýz kalmak için Fas’a giderler. Aralarýndaki gerginlik tartýþmalarla ekrana yansýrken, Faslý çocuðun kör atýþýyla vurulan Susan, bir anda kanlar içinde kalýr. Hikayenin bu noktasýndan sonra yönetmen, otobüsle yolculuk yapan diðer turistlerin olaya yaklaþýmýný çarpýcý tespitleriyle ortaya koyar. Otobüste yolculuk edenler için, Fas egzotik bir þehirdir. Ama buradaki insanlara güven olmaz, onlar teröristtir ve hayatlarý tehlikededir. Bu yüzden vurulan Susan’ý ve kocasý Richard’ý (Brad Pitt) beklemeden, kendi can güvenlikleri için oradan ayrýlýrlar. Inarritu burada, 11 Eylül saldýrýsýndan sonra insanlarýn kafalarýnda oluþan kliþelere, hoþgörüsüzlüðe, ýrkçýlýða ve insanlarýn duyarsýzlýðýna vurguda bulunurken, insanlarýn kendilerine yabancý olanlarý “düþman” olarak gördüðünü ve onlarýn, kendileri için birer korku nedeni haline geldiðini de gösteriyor. Bununla birlikte bürokrasinin insan hayatýný hiçe sayan soðukluðunu, sahte korumacýlýðýný ve fýrsatçýlýðýný da vurgulamaktan geri durmuyor.

Amerikalýlarýn, Faslýlardan þüphelenerek onlarýn göndermek istedikleri ambulansý durdurmalarý ve geçiþ izni vermemeleri, siyasi paranoyanýn týpký Soðuk Savaþ dönemindekine benzer boyutlara ulaþtýðýný açýkça gösteriyor. Bu noktada globalleþen terörün ve çoðunlukla “Ýslamcý terör” olarak da adlandýrýlan köktendinci hareketlerin aslýnda, kapitalizmin kendisine bir karþýt oluþturmak için türettiði imgelemler olduðunu da anlýyoruz. Soðuk Savaþ dönemindeki sosyalist ideoloji yerini global terörizme býrakmýþ gibi gözükse de, kapitalizmin saldýrgan politikalarýnýn devam ettiði gerçeðini gözlemlemek mümkün. Bu da kapitalizmin her zaman belli ideolojileri karþýsýna alarak, onlarý, ötekileþtirmek ve kendisine düþman ilan etmek suretiyle, kendi yayýlmacý politikasýný sürdürmede kullandýðý gerçeðini gözler önüne seriyor.

Müslüman ve Arap nüfusun yoðun olarak yaþadýðý Fas’ýn filme etkilerinden biri de, týpký Black Hawk Down filminde geçen Somali gibi, bu tür kapitalizme doðrudan katkýsý olmayan ve çarçabuk gözardý edilebilecek ülkelerin, ABD gibi güçlü devletlerin kendilerini (güçlerini) kabul ettirme alanlarý olarak görüldüðü gerçeðini hissettirmek. Filmdeki Faslý ailenin fertlerine ve Fas’taki diðer Faslý insanlara yapýlan, diyalogtan ve insan haklarýndan yoksun, sert ve kaba davranýþlarýnda, emperyalist güçlerin egemenliði altýndaki sözde hükümetlerin ve onlara baðlý çalýþan kurumlarýn kendi vatandaþlarý bile olsa, tereddüt etmeden istenileni yapmaya olan tezcanlýlýklarýnýn birer yansýmasý olduðunu görüyoruz. Bu da bize çok eski bir sözü hatýrlýyor esasýnda, “Hata, sevgili Brutus, yýldýzlarýmýzda deðil, bizzat kendimizde.”

Filmin Meksika’da geçen bölümü ise, senarist G.Arriaga’nýn Three Burials of Melquiades Estrada filmindeki senaryosunda olduðu gibi, göçmenlik sorunuyla iç içe anlatýlmýþ. Amerikalý ailenin çocuklarýna bakan, kaçak iþçi olarak çalýþmasýna raðmen on beþ yýldýr Amerika’da oturan Meksikalý bebek bakýcýsý Amelia, oðlunun düðünü için baktýðý Amerikalý çocuklarý da yanýna alarak Meksika’ya gitmesiyle baþlayan bölüm, daha çok ýrkçýlýk ve göçmenlik sorunlarý üzerinde duruyor. Amelia’nýn on beþ yýldýr kaldýðý, ev tuttuðu ve çalýþtýðý ülkede, baþýna gelen olay sonrasýnda maruz kaldýðý adaletsizliði, ayrýmcýlýðý, aidiyet kavramýndaki bölünmüþlüðü ve bunca zamandýr harcadýðý emeðinin bir anda yok olup gitmesi anlatýrken, bölümün arka planýnda da çok canlý bir Meksika tasviri sunuluyor. Bu bölümde, düðünde geçen bir tavuðun öldürülüþ sahnesi ise, senarist Arriaga’nýn hayata, ölümün farkýndalýðý içinde bakan bakýþ açýsýnýn bir dýþavurumu. Modern insanýnýn ölümü inkar ediþini ve hayatýný sonsuzmuþ gibi mekanik bir düzlem içinde yaþayýþýný, bu yönüyle de eleþtirme fýrsatý yakalýyor.

Filmin son hikayesi ise, Japonya’da geçiyor. Annesinin intiharý sonrasýnda, babasýyla birlikte yaþayan, saðýr ve dilsiz Chieko, dýþ dünyayla iletiþim kuramaz haldedir. Ýletiþimsizliðin anlatýldýðý bu bölüm için Japonya’nýn arka plan olarak seçilmesi de, teknolojinin en yaygýn olduðu ve bugünkü medeniyetin en belirgin dýþavurumlarýndan birini oluþturmasý vesilesiyle çok yerinde bir tercih. Chieko, çevresindeki bütün imkanlara raðmen mutsuzluðunu giderebilecek, yalnýzlýðýna çare olacak ve iletiþim kurabilecek birini bulamýyor. O yüzden iletiþim kurmak ve kendini ifade etmek için, bedenini ve cinselliðini kullanmaya çalýþýyor. Onun içine düþtüðü yalnýzlýðýn ve çaresizliðin, diðer bölümlerin aksine çok daha kesif bir þekilde ekrana yansýtýlmasý ise, günümüz insanýnýn içinde bulunduðu durumu özetlemek için Chieko karakterinin ayna iþlevi gördüðünü vurgulamak babýnda yapýlan bilinçli bir tercih.

Finalinde yine bu farklý hayatlarý ve hikayeleri birleþtiren yönetmen, böylece içinde bulunduðumuz dünya üzerine derin, nitelikli ve trajik bir resim sunuyor. Diðer filmlerinin aksine bu filmde, biraz daha fazla curcuna olmasý ve hikayeler arasý geçiþlerin fazla ani oluþu, Cate Blanchett ve Brad Pitt gibi oyuncularýn bu filmde eðreti görünmesi ve finalin, diðer filmlerinin aksine daha kapalý bir çerçevede oluþu Babel’in anlatmak istediði meselelerin biraz üstünü örtmüþ gibi. Fakat teknik özelliklerinin ötesinde, anlattýklarýnýn ve söylediklerinin dýþýnda Babel, esas düþündürtmeye çalýþtýklarýyla öne çýkan bir film. Filme bu açýdan bakarak, böyle deðerlendirmek daha doðru olacaktýr. Ýki buçuk saat gibi azýmsanmayacak bir süresi olsa da, günümüzün sorunlarýna deðinmek ve bu sorunlarýn hepsini ekrana yansýtmak mümkün deðil.

M.Foucault içinde bulunduðumuz devir ile ilgili þunlarý söylüyordu; “Belki de þimdiki devri, mekanýn tüm devirlerinin üstünde olacak. Biz anýndalýðýn devrindeyiz: Üst üste binmenin devrindeyiz, yakýn ve uzaðýn, yan yanalýðýn, daðýlmýþlýðýn devri.” Ýletiþim biçimlerinin doðrudan yerine dolaylý olmasý, belki de insanlarýn karþýlaþma alanlarýný hiç olmadýðý kadar önemli kýldý. Gerçekliðin etkilerinin daha net görülebildiði bu alanlardan yararlanarak karakterlerini birleþtiren Inarritu’nun bu tercihi, günümüzde önemi artan yüz yüze kurulan iletiþimi vurguladýðý gibi, çaðýmýzýn yabancýlaþmýþ bireylerine de bir gönderme ayný zamanda. Hatýrlarsak geçtiðimiz sene Oscar ödülünü kazanan ve benzer meramlarý olan Crash’te de bunu vurgulayan bir diyalog vardý. "Gerçek bir þehirde yürürsün, deðil mi? Ýnsanlara sürünerek geçersin, insanlar sana omuz atar. Los Angeles'ta kimse sana dokunmaz. Her zaman bu metal ve camýn (otomobilden söz ediyor) arkasýndayýz. Herhalde o dokunuþu o kadar özlüyoruz ki birbirimize çarpýyoruz; sadece bir þey hissedebilelim diye". Inarritu’da izleyicilerine, yaþadýklarý dünyanýn gerçeklerini, paranoyalarýný, kliþelerini, insan iliþkilerini, yalnýzlýklarýný, hoþgörüsüzlüklerini göstermek ve bir çarpýþma yaratarak, birbirinden farklý insanlarý bir araya getirmeyi amaçladýðýndan hikayelerini tek bir paydada birleþtirmeye çalýþýyor. Sürekli kafamýzda oluþ(-turul)an kliþeler ve belli düþünce kalýplarý yüzünden, kendimiz dýþýnda kalanlarý “öteki” diyerek deðersizleþtirdiðimiz, onlardan uzak durduðumuz, onlarla karþýlaþtýðýmýzda ise, bu kliþelere daha da sýký sarýldýðýmýz gerçeðinden yola çýkan Babel, iletiþim kanallarý týkanan, yabancýlaþmýþ bireylerin, ancak yaþadýklarý trajedilerle birbirlerine baðlanabildiði gerçeðini de su yüzüne çýkarýyor. Ortaya koyduðu gerçekçi tabloya raðmen, film kapanýþýndaki mesajýyla umudunu korumayý ihmal etmiyor. Belki yönetmen, Babil Kulesi efsanesindeki kabilenin durumuna düþmemek için Babel ile kendince bir uyarý yapýyor. Teknoloji ve bilim temelinde yükselen modernizmin ve farklýlýklarýn yok oluþunu simgeleyen modernitenin iflasýný gözler önüne seriyor. Ýnsanýn kendi geliþtirdiði, ileriye götürmesi beklenirken onu geriye götüren, teknoloji toplumunun hastalýklý yapýsýný ve bireyin içine düþtüðü acýnasý insanlýk durumunun da vehametini bu sayede daha net anlatma imkanýna kavuþuyor. Ýnsanlarýn sadece acýlarýn, felaketlerin ve afetlerin çevresinde bir araya geldiði, önyargýlarý yüzünden sürekli karþýlarýndakilere korkular beslediði ilginç bir çaðýn dýþavurumunu sunuyor. Ýçerikten çok görüntünün önem kazandýðý bir dünyada, içeriðe verdiði önemle ve bireye yaklaþýmýyla, kiþilerin kendi yarattýklarý fantazyalarýndan oluþan pembe dizili dünyalarýný da sarsmaya çalýþýyor. Bütün bunlarý ortaya koyarken de, Andre Cornad’ýn “Hayata ve kültüre açýk tutum, bu sorunun kökleþmesini önleminin yegane araçlarýdýr.” sözünü onaylayarak, filmini üç kýtaya ve beþ farklý dile yayarak, hoþgörüye, çeþitliliðe, hayata ve insanlýða olan inancýný koruyor. Karakterlerin yaþadýklarý trajediler ile iletiþim kurmanýn ve önyargýlarýmýzdan arýnmamýz gerektiðini de yarattýðý tezatlýklar ile çok yerinde anlatýyor. Dilin aþýlamaz bir engel olmadýðýný, insanlarýn görüntüler ve müzikler baþta olmak üzere, sanatýn çeþitli boyutlarýyla da ortak bir iletiþim alaný yaratabileceklerini açýk yüreklilikle filminde iþliyor.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 7nci sanat (sinema) kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aaah Belinda!
V For Vendetta
Jean Vigo ve Filmleri
1984 (Nineteen Eighty - Four)
Leos Carax ve Sinemasý
Yumurta
Ýklimler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kader [Eleþtiri]


Barýþ Saydam kimdir?

Sinema ve edebiyat olmadan yaþayamayan, sürekli okuyan, izleyen ve dinleyen, özümsediklerini de yazýya dökmeye çalýþan insan.

Etkilendiði Yazarlar:
Nietzsche, Sartre, Dostoyevski, Kafka, Martin Esslin, Orhan Veli vb.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Barýþ Saydam, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.