Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattýr. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Bu filmle birlikte Masumiyet’te delirme noktasýna gelmiþ karakterlerin, niçin o hale düþtüðünü daha iyi kavrayabildiðimiz gibi daha da içimiz cýz ediyor. Hele bir de Masumiyet’te Bekir’in sonunu düþündüðümüzde, iþte o an filmin finalinde Bekir’in Uður’a söylediklerinin ciddiyetini anlýyoruz. Ve bu gerçek filmin etkisini kat kat arttýrýyor. Kader, etkileyici hikayesinin yaný sýra, finali itibariyle seyirciye son ve nihai öldürücü darbeyi de indiriyor. Filmin konusunu daha önce bir yerlerde okuduysanýz bilirsiniz, “Bekir Uður’a aþýktýr. Uður, Zagor’u sevmektedir. Zagor ise suç iþlemeyi…” þeklinde bir girizgahý vardýr. Bu cümle aslýnda filmin derdini anlatmak için yeterlidir. Bekir’in Uður’a aþký, yýldýrým aþkýdýr. Bekir, ilk görüþte Uður’a tutulmuþtur. Ondan baþkasýný ne gözü görür, ne kulaðý duyar. Bekir’in hayatý varsa yoksa Uður olmuþtur artýk. Uður ise hapisteki serseri ve psikopat sevgilisi Zagor’a delicesine aþýktýr. Onun için bütün hayatýný feda etmeye hazýrdýr. Ama bir yandan, peþinden gelen Bekir’e ýlýmlý davranmaktan da kendini alýkoyamaz. Ýþte filmin temelinde yatan platonik ve yitik aþklarýn ve aþýklarýn çizelgesi böyledir. Masumiyet’te olduðu gibi Kader’in de köklerinde insanlarýn aþka ve tutkuya söz geçirememesi yatar. Ne zor bir þeydir, sevdiðinin seni sevmemesi… Kader’in de özünde, birbirini sýyýrýp geçen Eros’un oklarýnýn insanlarda açtýðý derin yaralar vardýr. Zeki Demirkubuz, izleyicisini bir kez daha insani duygularýn en hassasýndan yakalayýverir. Delicesine tutkularýn, gözü kara aþklarýn ve aþklarý uðruna ölümü göze alan insanlarýn hikayesidir, Kader. Ýnsanlar tutkularýndan kaynaklanan zaaflarý yüzünden platonik aþklarýnýn çevrelerine ördüðü duvarlara çarparak bir bir kýrýlýrken, diðer yanda yakýnlarýný da bu çaresiz kuyuya bir bir çekerler. Bekir’in eþi ve çocuðu, Uður’un annesi ve kardeþi… Hep bu yitik aþkýn kurbanlarýdýr. Bunca kurbana raðmen hiçbiri de aþklarýndan vazgeçmez, vazgeçemez. Onlarýn delicesine inatlarý karþýsýnda gün ve gün tükenen bedenleri de, bir süre sonra tokat olur, çarpmaya baþlar yüzümüze. Önce, ekranda Uður yitip gitmeye baþlar. Zagor için þehir þehir dolaþarak fahiþelik bile yapmayý göze alýr. Ardýndan Bekir’i de sürükler. Bekir’de Uður için þehir þehir dolaþarak çile çekmeye razýdýr. Ýþin ilginç yaný, hiçbiri de niçin sevdiklerini ve niçin bunlarý göze aldýklarýný da açýklayamaz. Takiplerinden birinde Bekir yine Uður’u bir izbe otel köþesinde bulur ve kapýsýna dayanýr. Sadece iki kelime söyleyip gideceðini haykýrýr. Güç bela Uður’u ikna eder. Uður dikilir karþýsýnda, sorar; ‘Ne lan, ne istiyorsun, söyle lan söyle’ Bekir ise söyleyecek söz bulamaz. Bir zaman sonra, aðzýnda iki kelime gevelemeye baþlar, ‘Sen… Sensiz yapamýyorum iþte!’ Filmin en kilit sahnelerinden olan bu sahne, ayný zamanda karakterlerin ruh hallerini de gözler önüne sermektedir. Onlarýn aþklarý içten gelir. Nedensizdir, öncülsüzdür, sonrasý yoktur. Zaman ve mekan kavramýndan arýnmýþtýr. En saf haliyle tutkusaldýr ve uðrunda her þeyi yaptýrýr. Böylesi bir çýkmaz içindeki bireyler ne kadar dayanmaya çalýþsalar da, iradelerini zorlasalar da gerçeklerden kaçýþ yoktur. Kader iþte! Kaderleri böyledir, sevdikleri uðruna sevdalarý uðruna yok olup gitmek varsa kaderde, varsýn öyle olsun. Aþklarý uðruna verdikleri savaþlardan yenik çýkacaklarýný bilseler de, bu yüzden gözü kapalý atlarlar sevginin ve kayboluþun çarpýþma alanýna. Onlar çarpýþýp ölmeye hazýrdýr, kabulleniþ ise çok sonra gerçekleþir. sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akþam üstü ansýzýn yorulur tutsak ustura aðzýnda yaþamaktan kimi zaman ellerini kýrar tutkusu ne vakit bir yaþamak düþünsem sus deyip adýnla baþlýyorum içim sýra kýmýldýyor gizli denizlerin hayýr baþka türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin... (Ben Sana Mecburum-Attila Ýlhan) Kabulleniþ aþamasýný Masumiyet’te izleriz. Bekir ve Uður artýk birbirlerini kabullenmiþtir. Kader, bu kabulleniþe kadar ki zaman dilimini gösterir. Bekir ve Uður’un paranoyaya varan iliþkilerinin kökenine iner. Ýmkanlarý dahilinde yapabileceði her þeyi yapmýþ, buna raðmen baþarýlý olamamýþ ve artýk imkansýzý arayan, bu arayýþlarýnýn da sonuçlarýný bildiði halde bunlara katlanma cesaretini gösteren çaresiz bireylerin hayatlarýný anlatýr. Kader, bu yüzden izlemesi zor bir filmdir. Keder ve hüzün her saniye artarak devam eder. Karakterler yitip gittikçe daha da çok baðlanýr sevdiklerine. Toplumdan uzaklaþarak, zaman ve mekandan soyutlanarak sevdalarý uðruna yaþamaya baþlarlar. Karakterler kendilerine ve sevdiklerine zarar verirken, izleyicinin de olan biteni çaresiz gözler içinde izlemekten baþka þansý yoktur. Onlar birbirlerine çarparak yok oldukça, biz de insanýn kendine söz geçiremediði yanlarýný, onun akýl dýþýlýðýný düþünmeye baþlarýz. Birçoklarýna göre filmdeki karakterlerin birbirlerine bu kadar tutku dolu bir aþk beslemesi akýl dýþý olarak görülse de, Zeki Demirkubuz’un dediði gibi, tutkunun insaný insan yapan en büyük öz olduðunu unutmamak gerekir. Ancak bu düzlemde filme yaklaþýrsak, üç karakterin yaþadýðý olaylarý daha iyi yorumlayabiliriz. Karakterlerin yaþamlarýný þekillendiren tek nokta tutkularýdýr. Bu tutkularýna karþý koyamadýklarý için her þeyi kaderlerine býrakmýþlardýr. Kader’in hikayesinin can alýcý noktalarýný belirttikten sonra Zeki Demirkubuz’un filmdeki anlatým yapýsýna da biraz deðinmekte fayda var. Kader, Demirkubuz’un en sessiz ve en derin filmlerinden biri. Kader ile diyaloglarýn azaldýðýný ve çerçevelerin netleþtiðini görmek mümkün. Bu sadeleþmenin Üçüncü Sayfa’dan sonra artarak devam ettiðini düþündüðümüzde, Kader’in de en sade filmi olmasý bu gidiþatýn doðal bir sonucu. Demirkubuz, insanýn varoluþsal sorunlarýndan yola çýkarak anlattýðý hikayelerini toplumsal olandan ayýrdýðý için biçimini de gittikçe sadeleþtirerek, insani yanlarý daha da ön plana alýyor. Bununla birlikte yönetmen, bazý karelerde karakterlerinin ruh hallerini dýþa vuran kadrajlardan da yararlanmýþ. Özellikle Bekir’in, sahilde iki bayraðýn gölgesi arasýnda bir açan bir kararan silüeti onun içinde bulunduðu durumu çok yerinde tasvir ediyor. Buna benzer çeþitli karelerle filmini destekleyen Demirkubuz, filmde bir sahnede de Masumiyet’i izleyicilerine hatýrlatmaktan geri kalmýyor. Otelin salonunda televizyona boþ boþ bakan kalabalýðýn izlediði film, görüntülerini görmeksek de diyaloglarýndan anladýðýmýz üzere Bekir ile Uður’un kýrklý yaþlarýnýn anlatýldýðý Masumiyet filmi. Filmde kimi sekanslar arasýnda yapýlan karartmalar yine bir film izlediðimiz gerçeðini vurguladýðý gibi, Demirkubuz sinemasýnda sýkça rastladýðýmýz özelliklerinden biri. Masumiyet filminde böyle bir yöntem olmamasýna raðmen, hatýrlarsak o filmde de, Güven Kýraç’ýn canlandýrdýðý Yusuf karakteri, televizyonda Yeþilçam filmi izleyen otelciye dönerek ‘bu film abi, film’ diyerek, izlediðimizin bir film olduðu gerçeðini seyircilere hatýrlatýyordu. Kader’in finalinde kendiliðinden açýlan kapý ise, Demirkubuz sinemasýnýn artýk bilinen alamet-i farikalarýndan. Bütün özellikleriyle Kader’i ele aldýðýmýzda, Kader’in Zeki Demirkubuz sinemasýnýn en olgun örneði olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Ayný zamanda hem hikayesi hem de anlatýmýyla en aðýr ve en sert Demirkubuz filmi. Özellikle filmde yoðun olarak kullanýlan argo ile Türk sinemasýnýn bile en sert filmlerinden biri olmaya aday. Filmde býçaklanan ve bileðini kesen karakterler gibi Kader de izleyiciyi kesip geçen bir býçak etkisi býrakýyor. Masumiyet’i izlediyseniz zaten bu etkinin birazýný biliyorsunuz demektir. Kader’de ise bu etkinin daha çarpýcý olanýna hazýrlýklý olmalýsýnýz. Aþkýn ve tutkunun kan kýrmýzý akarak, insanlarý kesip geçtiði ve yürekleri daðladýðý Kader, varolmanýn dayanýlmaz hafifliðini beyazperdede en etkileyici biçimde sunarken, insanoðlunun da en yaman duygularýný dillendirmekten geri durmuyor. Melodramdan besleniyor ama melodram kliþelerini yýkýp geçiyor, insandan bahsediyor ama insaný delip geçiyor, aþk ve tutkudan yana meylediyor ama aþýklarý paramparça ederek geçip gidiyor… Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Gene dene. Gene yenil. Daha iyi yenil. (S.Becket / Masumiyet’in finalinden)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Barýþ Saydam, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |