Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Dışarıdan kuşların sabah oldu şakımaları doluyor odaya… Yıllardır aynı saatte uyanıyoruz onlarla, yaz kış. Çoğu insan kuşların kışın ötüşüne tanık olmaz. Ben bilirim; onlar yaz-kış beraber uyanır, birbirlerini selamlarlar… Gece nereye giderler bilir misiniz? Ben de bilmiyorum. Ama sabahları hiç aksatmadan bir araya toplandıklarını, dünyanın en sade müziğiyle içimi aydınlattıklarını biliyorum. Bazen, ben, onlar uyandığında daha uyumamış olurum. Onlar bana bitkin bir gecenin bittiğini haber verir, bezginliğimden uzaklaştırırlar beni. Karanlıktan aydınlığa uzanışın sır dolu kapısını aydınlatırlar… Uyandım… Perdeyi geçerek içeriye sızmaya çalışan gün ışığını görmek istemiyorum. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Bir süre sonra güneş bu kapanışı umursamadan odaya dolacak biliyorum. Perdeleri değiştirmeyi ertelememeliyim. Çocukluğumda annemin söylediği bir şarkı var kulaklarımda. Sonradan bunu hiç duymadım. Uzun zamandır da hatırlamam aslında… “Rahattım sevgili, sen nereden geldin. Gözlerinle beni derbeder ettin. Rahatım ne kadar yerindeydi; sen çıkana kadar. Sözlerinle beni derbeder ettin…” Niye uyandım ki… Zor bir geceydi. Biraz daha uyusam daha az hatırlarım belki… Uyuyamıyorum… Kalktım yataktan; ayakucumda duran aynaya bakamadan… Mahcup bakışlarımı görmek istemiyorum. Şu bildik üzgün yüzümle karşılaşmak bugün iyi gelmez bana biliyorum. Suratıma tükürmek isteyebilirim… Ellerim başıma gidiyor. Başım büyümüş sanki. Gecenin tüm ağırlığı taşlaşmış başımda toplanmış… Dün sabah beni büyük bir umutla yataktan fırlatan kalp atışlarım neredesiniz? Kuşların cıvıltılarına bin bir anlam yükleyen ben neredeyim? Bu nasıl bir çaresizlik… Bir alkolik ya da eroinman olsaydım keşke! Ruhumun isyanını durdurabilir miydim acaba? Ruhum cendereye sıkışmış halinden sıyrılıp bir emir kulu edasıyla sadakatle eğilir miydi önümde? İçimdeki çelişkiler yerlerini dinginliğe terk eder miydi? Gözyaşlarım durun, yapmayın bunu bana. Şimdi olmaz. Ruhum böyle arınmaz. Taşlaşan başım böyle yumuşamaz. Kuşlar sustu bile… Güneş doğacak odaya az sonra. Duvara bakıyorum istemsizce. Başucumda asılı küçük kukla, sevimli, kırgın, mutlu, mutsuz gülümsüyor bana. Garip bir duruşu var kuklanın… Sinirimi bozuyor. Kaldırmalıyım onu oradan. Banyoya yöneliyor ayaklarım; alışkanlıklarına sadık, tekdüze, sessiz… “Uyku, ölümün kardeşidir.”* sözü çınlıyor kulaklarımda. Uyumayı bile beceremiyorum işte… * Oscar WILDE, Mutlu Prens.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Esen , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |