Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
Acımasız sözler fırlattığın hayata karşı, ayakta durabilme gücünü ne kadar zor bulduğunu biliyorum. Etkilenişin ufak sorunlardanve benim arkamda destek olmaya çalışmanı karşılaştırınca, bende belirsizlikler içinde boğuluyorum. Görebilmeye çalışıyorum senin gözlerinden, gözlerimi kapatıyorum. Sen oluyorum bazen, sen kokuyorum. Senin gibi korkuyorum kendim için. Senin gibi hiç birşey yapamıyorum. Üzerime bir mont geçirip dalmak geliyor hayatın ortasına, senin gibi. Üstümde mont durmuyor. Çıplaklığım, söylediklerimin açıklığı ve hep hazırda olmaları kazandırmıyor her zaman. Uyanınca, ilk iş banyoya dalıyorum, tüm gece boyunca beni beceren uykularımın, tecavüzü aksatmayan rüyaların kirlettiği beni, temizlemeye çalışıyorum. Öylesine bir pislik akıyor ki, suyla beraber, utanıyorum kendimden. Oysa seninle seviştikten sonra, hiç gitmedim banyoya. Sen beni hiç kirletmedin. Sen sadece hayallerimi kanattın, gölgemle dans ettiğin akşamlarda. İçimi titretirken, senin için tüm bedenim sarsılırken, "üşüyor musun" diye sordun. Güneşin altında üşüttün, kar altında terim oldun, sardın her yanımı. Yaktın. Yandım! Oturuyorum bir süredir evde, dört duvar arasında. Ne kadar yüksekte olduğumu ve beni ne kadar yerin dibine soktuğunu anlamaya çalışıyorum. Kitap okuyamıyorum, oturduğum yerden bile kalkacak gücüm yok aslında. Sesimi kendimin bile duymadığımı farkediyorum. Sen nasıl duyacaksın ki? Duysan gelecek misin yanıma? Başımı ellerinin arasına alacak mısın, yada tükürecek misin suratıma ? Beni cezalandırılmaya mahkum etmek, seni hiç acıtmıyor mu ? Bazı adamlar, kadınlarla sadece yatar, bazıları ise onları sadece yazar. Hangisi daha aşağılık? Hangisi daha bencilce ? Bir süredir evde oturuyordum. Uyandığımda sabah, temizledikten sonra bedenimi, dışarıdaki sessizliği duydum. Her saat kalabalık olan sokaklardaki hareketsizliği gördüm duvarlar arkasından. Üzerime birşeyler giyip sokağa çıktım. Kimseler yoktu. Köşedeki gazete büfesine gittim, "yıldırım baskı" yapan bir gazete dikkatimi çekti. Savaş diyordu, manşetinde. Almadım gazeteyi, param yoktu. Birileriyle konuşmuş olmak için, içeri girdim büfeden, "merhaba" dedi, soluk yüzlü satıcı, her zamanki sahte duygularla örülmüş suratıyla. Merhaba dedim, nasıl gidiyor işler. Savaşı anlattı bir süre. Kimin, kimi vurduğundan bahsetti. Çok sürmedi sıkılmam. Çıktım. Eve doğru yürümeye başladım. Karşıdan, sokağın ucundan hızla bir araba geliyordu, gitgide yaklaştı bana, tam yanımdan geçerken üzerime kırdı direksiyonu, ve sürücünün suratında yayılmış bir gülümseme vardı. Arkamı dönüp küfretmeye hazırlanıyordum, vazgeçtim, bir insanı mutlu etmiştim. Daha ne isteyebilirdim... Sokağın hareketsizliğini izledim bir süre, apartmanın önündeki banka oturup. Bir kaç sigara içtim. Sana söylediklerimi, senin bana söylediklerini düşündüm. Üşüdüm. Apartman kapısının anahtarını çıkarttım cebimden. Anahtarı sokarken kapı kendiliğinden açıldı. Girdim. Vanilya kokusu yayılmıştı apartman boşluğuna, çıkarken alamadığım koku. Ve bir daireden elektirikli süpürgenin sesi geliyordu. İyi bir akşama hazırlanan ev kadını düşledim. Kocasının eve gelmesini bekleyen, muhtemelen ona kek yapmış, onun için evi temizliyor. Temiz perdeler, yeni mobilyalar, iyi birer okulda okuyan iki çocuk. Biri erkek büyük olansa kız. İyi yetişmiş gerçek bir aile. Ve cennete gitmesi muhtemel olanların. Cehennemde ise ben olacağım. Ben ve hala benim gibi aşka inananlar. Büyük aşıklar olacak. Ve inanıyorum ki çekilecek azap burada çekilenden daha büyük olamayacak. Alkoliklerle yanacağız. Muhtemelen hala özlüyor olacağım. Ben ne seninle yatmak, ne de seni yazmak için seninle oldum! Yazmak için fiziksel eş gerekmiyor bana. Sen inanmasan da, sende aşkımı buldum. Hayır önemsemiyorum, inanmıyor olabilirsin bana. Ben senin bana güvenmen için sana aşık olmadım! Hayır, yalan söyledim, bana güvenmeni, bana inanmanı, benim olmanı istiyorum! Hayır..Evet..Hayır...Evet.................. Lanet olası aşkı, aşk yapan etkenlerin içinde, bedenlerin birbirleri üzerinde bıraktığı kızarıklıklar, ağızlarda karışan tükürükler vardır. Aşk dediğin güven olmadıktan sonra ancak bir kaç kağıt parçasına bedellenebilir. Bırakamıyorum sözleri. Bırakmak istemiyorum işte ellerini. Ve yazdıklarımı değil, beni okumanı istiyorum. Herşeyin daha güzel olabilmesi için söz verebilsem, bunu yine yapmazdım. Aşkta sözler, ağızlarla değil davranışlarla verilir. Korkuyorum kırılganlığından. Hayatın acımasızlığına karşı tek başına olmandan korkuyorum. İnat etsende, kabullenmesen de, biliyorsun, seni seviyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayal Taciri, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |