Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim |
|
||||||||||
|
diye geçirdi aklından. Ama normal değil miydi? Kaç saattir yağmurun altında amaçsızca yürüyordu. Evinde pencerenin önünde oturmuş, günlük gazetesini karıştırırken birden yağmurun bastırdığını görünce kendisini dışarı atmıştı. Hem de yanına ne telefon almıştı ne de üç beş kuruş para. Öylece çıkıvermişti evden yağmurun yağdığını fark ettiği an. Hemen parmaklarının ucu su gibi olmuş çoraplarını çıkardı, bir havlu bulup saçlarını kuruladı. Üstü başı da sırılsıklam olmuştu. Biraz da üşümüştü. Ama keyfi yerindeydi. Yağmurun ardından çıkan güneşin solgun ışığı bütün odayı kaplamıştı. Sıcacık kahve ne güzel olur şimdi... Mutfağa yöneldi kahvesini hazırlamak için. Yanından geçerken de müzik çalarının düğmesine basıverdi. Evi hoş bir keman sesi sarıp sarmaladı. İnsanın ruhuna dinginlik ve huzur veren bir ses... Çalışmıyordu bugün ve keyfini çıkarmaya karar vermişti. Hiçbir şeyin tadını kaçırmasına izin vermeyecekti. Mutluydu işte... huzurluydu... Kaç gündür Selin’in kendisini aramamış olmasını dahi kafasından bugünlük çıkarıp atmaya karar vermişti. Vardır bir nedeni elbette. Bir müddet yalnız kalmak istiyordu belki; bunun için açmamıştı telefonunu, internete de girememiştir ve attığı maili görmemiştir, haliyle cevap veremedi tabi. Mutlaka ortaya çıkacak ve açıklamasını yapacaktı. Sebepsiz yere nereye gidebilirdi ki... Hem de Burak’a hiçbir şey söylemeden... Önümüzdeki hafta gazeteden iznimi alacağım ve Selin ile planladığımız gibi tatile gideceğiz. Güzel bir otelde yer bile ayırttık. Tahsin Beyler çok memnun kalmışlar, şık ve temiz bir otelmiş, ağaçların arasında. Denize de sıfırmış. O kadar da ihtiyacım var ki! Tatil için bahar en doğru zamandı. Güney sahilleri yaz aylarında hem çok sıcak hem de çok kalabalık oluyordu. Eli telefona gitti. Bir kez daha arayacaktı tam vazgeçti. Odasının etrafında birkaç tur attı, olmadı. Gitti, pencereden dışarıyı seyretti bir iki dakika, yine olmadı. Mutfağa yöneldi, dolabın kapağını açıp uzunca bir müddet baktı. Yiyebileceği bir şeyler aradı. Aslında canı da bir şey istiyor muydu, pek emin değildi. Gözüne dünden kalan yemekler ilişti. Isıtmaya falan hiç gerek yok! Ayaküstü birkaç çatal tırtıkladı makarnanın üstünden. Annesi görse nasıl da kızardı. Bir tabağa koysaydın en azından derdi. Kaç kere aramıştı, evine de gitmişti, bulamamıştı onu. Şehir dışındaydı muhtemelen. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Ama iş yerini aramıştı. Öyle bir şey olsaydı ona söylemezler miydi? Müziği kapattı. Telefonlarına niye cevap vermiyor o zaman? CDlerine şöyle bir göz atarken birden bire yaz kış iskeleden evine giden yolun üzerindeki caminin hemen yanındaki banklarda oturan kadın gözlerinin önüne geldi. Yanında da sapsarı, sevimli bir kedi. Kadın, elinde şişleri kendi kendine hem konuşur hem de örgü örerdi. Burak, o örgülerin tamamlandığında neye benzediğini hep merak ederdi. Ama yanına gidip onunla konuşmak yada neler söylediğine kulak vermek hiç aklına gelmemişti. Selin nasıl da kediyi görünce kadının yanına koşmuştu. Bir yandan kediyi kucağına alıp severken diğer yandan da kadına laf yetiştiriyordu. Bir de deli diyorlar; kadın gayet güzel muhabbet etmişti işte Selinle. Bu gün o kadını görmediğini fark etti. Ama neden böyle gitti? Bir şeyler söylemesi gerekmez miydi? Tencereyi daha sonra yıkayıp yerine kaldırmak üzere tezgahın üstüne bırakıverdi. Salona geldi, kanepeye uzandı eline kumandayı alıp. Televizyonu açmıştı. Ama izlemiyordu. Sadece bakıyordu. Kanalları değiştiriyordu. Yere bıraktı kumandayı hiç pozisyonunu değiştirmeden. Sehpadaki gazetelere uzandı. Sayfaları çevirdi, çevirdi... Bıraktı... Telefonuna baktı, bir arayan var mı diye kontrol etti. Yine her zamanki sessizliğini koruyordu. Şaşırmadı buna. Uzun zaman önce başlayıp ta eline bir daha bir türlü alamadığı kitabını okumaya karar verdi birden. Kalktı kitabı almak için odasına gitti. Masasının üstündeki kitap yığınının arasından zor zahmet kitabını bulup çıkardı. Sandalyesine oturdu, önce bir evirdi çevirdi elinde. İlk defa gördüğü bir şeyi inceler gibi kapağına baktı, arka yüzünü tekrar okudu. Kitaba dair pek bir şey hatırlamıyordu. Birkaç sayfa okudu, sonra onu da bırakıverdi. Yine kalktı oturduğu yerden. Salona geçerken ani bir hareketle banyoya daldı. Tıraş mı olsam acaba diye düşündü. Aynasının önüne geçti. Elinde tıraş makinesiyle birkaç dakika boyunca hiç hareket etmeden kendisini seyretti. Kadın bugün yağan yağmurda ne yapmıştır ki? Bir evi var mıdır acaba? Geceleri nerede kalıyor? Sonra makinenin jiletini çıkardı, Bir jilete baktı, bir de aynaya yansıyan kendi görüntüsüne, bileklerine... Açık kalan televizyonun sesini duydu. Selin şimdi kiminledir acaba? Ne yapıyordur? Hava kararmıştı. Bunun benim elimde ne işi var dermiş gibi atıverdi elinden. Aynadaki görüntüsüne son bir bakış attı. Kanepesine geri döndü, kıvrılıp yattı. Gözlerini kapatmadan. Uykusu yoktu hiç. , Televizyonun sesinden de sıkılmıştı, kumandayı aldı yerden ve televizyonu kapattı. Yeniden ortalık sessizliğe büründü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sabanur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |