..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > ibrahim bektaş




16 Eylül 2007
Aynanın Yansıttığı Gerçek - 4  
ibrahim bektaş
Neden ben de bu şekilde uzatmadan cevap veremiyorum cevap vermem gerekenlere,neden karşımdaki kırılmasın diye kendimi kırmaktan çekinmiyorum sürekli?Sür kardeşim gidebildiğin yere kadar gitmek istiyorum.Kimsenin olmadığı yükseklere çıkıp haykırmalıyım var gücümle ki çevremdekilere anlatamadığım derdimi dağa taşa, kurda kuşa anlatayım da benim de bu alemde bir yer kapladığımı bari onlar bilsin.Senin de ruhunu kurcalayan,bir türlü ortaya dökemediğin sırların yok mu Abay?Ey insanlar sizlerin de mi böyle bir sorununuz yok sadece ben miyim bu konuda yalnız kalan?Hep glüen adamlar çıkıyor karşıma ve kimsede dert yok.


:BJFJ:
Aynanın Yansıttığı Gerçek-4

“ Sensiz yapamam dedi,Nisa.Oysa bu yaşına ladar nasıl yaşamıştı onsuz,yoksa her şey gibi onda da mı yalandan rol yapmaı deniyordu,yüzüne ve kulaklarına baktı hiç de kızarmamıştı.Ama ben sensiz yaşamayı öğrendim,hem de sen olmadan daha rahat yaşıyorum,dedi kendi kendine.Çünkü söylediği hiçbir kelime derinlik içermiyor,hep yüzeyseldi.Gülüşlerinde dahi samimilik yoktu.Konuşmasını sonlandırmak için yüzüne dahi bakmıyor,bakarsa sahte kelimesinin en derinden hayata yansımasını görecekti ve buna tahammul edebilir miyim diye düşünür gibi oldu fakat har zaman gibi koca bir hayır krlimesinden başka bir cevap yoktu duygularını hakimiyet altına alan.
Sen , dedi gözlerini bir nokaya dikiyormuş gibi sabitleyerek yüzüne bakmadan,hayatın bana yenilgiyi doya doya yaşattığı en önemli ve tek parçasısın.Bakmadan sesini dahi duydukça yanılgının en somut örneğini hatırlamaktan kendimi alamıyorum ,kısacası bu hayat ya sensiz olabilir ya da bensiz.dedi.”
Neden ben de bu şekilde uzatmadan cevap veremiyorum cevap vermem gerekenlere,neden karşımdaki kırılmasın diye kendimi kırmaktan çekinmiyorum sürekli?Sür kardeşim gidebildiğin yere kadar gitmek istiyorum.Kimsenin olmadığı yükseklere çıkıp haykırmalıyım var gücümle ki çevremdekilere anlatamadığım derdimi dağa taşa, kurda kuşa anlatayım da benim de bu alemde bir yer kapladığımı bari onlar bilsin.Senin de ruhunu kurcalayan,bir türlü ortaya dökemediğin sırların yok mu Abay?Ey insanlar sizlerin de mi böyle bir sorununuz yok sadece ben miyim bu konuda yalnız kalan?Hep glüen adamlar çıkıyor karşıma ve kimsede dert yok.
Bir yanım yalnızlık çekerken bir yanım hareketli bir melodi eşliğinde tempo tutmuş oynamaya kalkışıyor.Bir yarım en onulmaz dertlerle boğuşurken öbür yarım gördüğüm her zavallı insanları düşünerek onlarla hemdert olmaya başlıyor.Sanırsınız ülkemin ikiliminden daha çeşitli, bir kişiliğe sahibim.Sen de öyle değil misin sevgili Abay?

Yanıldı yaratılmışların ilki ve sürgün kaderi oldu.Sizin de kaderiniz nankörlükle sınırlandırılmış olabilir ey okurum.Her gün farklı renkte çorap giyebilirsin ve farklılığından utanmazcasına ısrarı elden bırakmamalısın .Çizmeyi dahi aşabilirsin aşılması gereken hiçbir şey kalmaması gerekir düşüncesiyle.Her gün farklı camide namaz kılardı rahmetli .Bir sabah uyanmayıverdi uykusundan,kim bilir belki de uyuyamadan yığılşıvermişti bir kenara,başarının sınırına ulaşmış ve ileriye gidemeden geriye dönüşü de kestiremediği için sonlandırmıştı hayatı.Ne camii boş kalmıştı ne de anlaşılmıştı yokluğu taki evinin zilini yıllardır tek çalıcı olan posta görevlisinin zili o gün çalışındaki bütün ısrarına rağmen cevap verilmemesine kuşkulanmasına kadar.Peki cenazesi hangi camide kılınmalı. Oğluna soramayız.Çünkü o babasıyla uyuşmayan ve hatta babasının yaşam tarzına deli saçması diyecek kadar cüretkardı.Sustu cemaat ve bir söz beklendi ki ona göre hareket edile.Oysa iyi biriydi ve her zaman iyiliği benimserdi ve benimsetmeye çalışırdı oğluna ve çevresine.Ama o farklılık istemişti ve farklı olmayı seçmişti babasından.Eline,beline ve diline hakim olamayanlardandı.
Sofular haram demişler bu aşkın badesine/ Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne ?Etli de olabilir sütlü de ya da acı da olabilr tatlı da,karışmamalısınız,sorgulanılması gereken biri varsa o da kendiniz olmalısınız ve sorusunu da cevabını da kendinizin belirleyeceği bir sorgulama…Kim bilkir kaç yıla mahkum olmalısınız? Kırabiliyorsanız zincirlerinizi ve kendinizi hesaba çekebilme yetisine sahipseniz işte o zaman onlıyordursunuz yaşamanın ne demek olduğunu .Peki ne oldu oğlunun dahi sevemediği babanın nihayeti? Yine kolay yolu seçti cemaat ve kendi mantığını çalıştırma zahmetinde bulunmadan başkasının aklına müraacat ediverdiler.Ey insanlar merhumun saman altından su yürütenlerden biri olduğu ispat olarak onun gece yarısı yan apartmandan çıkmasını gösterebiliriz.Bir insan gece yarısı yan apartmandan çıkmamalı.Ohaldekılmayalım cenazesini,dedi en aklıllısı ve diğerleri hep bir ağızdan aynı şeyi düşünerek bulmuş gibi ya da yargısız infaz yapr gibi:Evet kılmayalım,sözünün esiri oldular
Ve her gün selam verdiği camilerin hiçbiri kabul etmedi garbi.Birkaç görevlinin çabası sonucu defnedildi mezarlığın en ücra köşesine.Başucunda bulunan “Tarih kaybolursa ve bilinmezse yalnızlaşır” sözüyle kendini anlatıyordu ve anlatacaktı her zaman,yeter ki anlayan birileri çıksın. Oğlunun da kaderi bu olmalı-ki günah miras gibidir.Nedense daha da koyulaştı yanılgının rengi.Ve zifiri bir karanlık düştü insanlığın payına.

Zaman ölümden medet umma zamanı mı desem.Hayır iki kere ölmüştü atamız. İlki daha acı olmalı ki sürgün.Cep kitapçığı ebadında yaşadı.Kısaydı ömrü beni tanımaya yetmeyeceği belliydi işin ta başında.Oysa zaman hep kısadır ne kadar uzun olsa.Yeter ki doğru yerden başlayalım yaşamaya.Gözler ve yüzdeki yılların damgası olan çizgiler yeterdi beni tanıman için.Fakat sen hep benim kendimi tnıtmamı bekledin.Seninle asla olmaz.İsmimi dahi ben söyleyemeden söyleyemeyen biriyle asla olmaz.Bir yolcu vardı durmadan yürüyordu.Oysa ne yol tükeniyordu ne de hayat.Anlayamadı. Bilmeliydi ki düşündüklerimizin tersiydi her şey.Farklılığı tatmalıydık ya da farklı olmalıydık ki huzuru bir türlü bulamamış insanlard gibi bir sonuçla karşılaşmayalım.

Mezar taşlarındaki birkaç şeydir insanı kalıcı kılan.Bayramları saymazsak ne okuyan bulunur onları ne de anımsayan.Yağmura aldırmayın.Durdurun şu çocuğu koşmasın.Ne şekilde olursa olsun hiçbir ölüm göz kırpılacak kadar masum değildir.Kulakların kızarmış.Oysa yaşamak kadar normaldir sevmek.Ne kadar acmışız sevgiye?Ve bir o kadar muhtaç.Yıkılırsak ancak bu yıkar bizi.Anlayamamak,tanıyamamak birbirimizi ve hor kullanmak yüreğimizin güçbela büyüttüğü sevgiyi.Ateşi yakar mı ateş.Ve şeytan da yanacak.Şeytanı çizmesini ne kadar isterdim Selim‘den Biliyorum ki beyaz kadar iyi çizebilirdi siyahı. Belki ben olmalıydım çizilen-ki çizilendim hep bir yerlerden.Boş verin her şeyi be susalım.Haydi görüp de akraba olamadığımız insanlar için fatiha okumaktan çekinmeyelim.Değiştirelim sosyal normlarımızı,değiştirmeyi aklımıza dahi getiremeyeceğimiz yeni bir madde ilave edelim..Bu saksofon çalabilme zorunluluğu olmalı.Eğitim ve öğretim kadar elzem bir şey,hayatımızın yegana gıdası,damarlarımızdaki kan olmalı bu.Ve bir de bütün halkımızı mankenlik kursuna tabi tutmalıyız. Ülkemizin güzelleşmesi amacıyla
“Güzellikleri ve zorlukları birlikte yaşamaktan korkuyorum hayatı birileriyle paylaşmaktan korkuyorum sevgili Nisa.Aklımı kullanmaktan kısıtlanacağımı düşünüyorum,kararlarımın eleştirilmesinden,yaptığım yanlışlıkların benden başak birileri tarafından görülmesinden ya da bilkinmesinedn korkuyorum.Sense hayatımın tanığısın,yoksulluğumu öğrendin ve bana acımaya çalıştın,hatalarımı gördün ve yanlışlıklarımın gözümde büyümesine sebep oldun.
Acınacak biri değilim sevgili Nisa.Senin yüzünde bunu öğrendim ve insanlara acıma duygumu beslemekten çekinir oldum.Doktora gitmekten korkar gibi yaşamayı severken sen beni muayeneye başladın ve bürün dertlerimi önüme döküverdin.Sağlamdım kend,imce ,taşı sıksam suyunu çıkartamazdım belki ama taşı kırabilecek kudrete sahipken kendime acır oldum.Her şeyimle kendime yönelir oldum başaksınınh hayatımdaki yerini yine kendimle doldurmaya başladım aldığım nefesin birini ihtiyacı olan kişilere verecek kadar ince düşünceliyken sen beni bütün inceliklerimden uzaklaştırdın sevgili Nisa.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aynanın Yansıttığı Gerçek - 5
Aynanın Yansıttığı Gerçek - 2
Aynanın Yansıttığı Gerçek - 1
Ayananın Yansıttığı Gerçek - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Umut Ya da Hiç [Şiir]
Her Şey Bitmedi Henüz [Şiir]
Fuzuli ve Aşk [Deneme]


ibrahim bektaş kimdir?

kendini tanımaya çalışan ve bu yolla aslında tüm insanlığı tanıyacağını zanneden biri

Etkilendiği Yazarlar:
benden önceki tüm yazarlardan kendim için bir şeyler almışımdır


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ibrahim bektaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.