Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
Cameros diyorlar bu dağa. Yıllar önce ‘Cameros’ adında bir çoban kralın kızına âşık olmuş ve onu bu dağa kaçırmış. Böyle bir şeye kalkıştığı için bazıları ona; “deli” demiş. Öyle ya kralın kızını kaçırmaya kalkan çobanın aklı yerinde değildir büyük ihtimalle. Bazıları da bu davranışı bir cesaret örneği olarak görmüş. Muhtemelen krala karşı olanlardır bunlar. Krala başkaldıran çobanı kutsayıp, dağa onun adını vermişler. Bütün bu düşünceler çobanın kellesinin gitmesine engel olamamış tabii… Bu olay 1800’lü yılların başında gerçekleşmiş. Yani yaklaşık iki yüzyıl önce. Gözümü kapatıp hayal etmeye çalışıyorum iki yüzyıl içinde olabilecekleri. Hani o zaman bu zamana neler olmuş da biz aradan iki tane yüzyıl geçirmişiz. İlkokuldayken sınıfın en arkasında bir tahta vardı. Mevsimleri, çağları gösteriyordu. İlk çağ, orta çağ, yeniçağ… Ne kadar kısaydı o çizgi… “Fransız İhtilaliyle (1789) yeniçağ kapanmış…” Gözlerimi açtığımda ‘Cameros’un arkasından kendini gösteriyor kızıl Güneş. İki yüzyılda kaç defa doğdu acaba? Kalkıp ince bir sopayla kumlara bir çizgi çektim. Başını ortasını ve sonunu işaretledim. Çizginin başını Camerosu’un olayını simgeledim ve “C” harfi koydum. Ortasını Cameros’un idamıyla “İ” yle sonunu da krallığın çöküşüyle “K”yla imgeledim. Acaba o kral burada olsaydı ve şu çizgiyi görseydi Cameros’un idamına karar verir miydi? Zamanın bu kadar küçük parçalara ayrılıp sonra da imgelenebileceğini düşünseydi Cameros ve kızının aşkına kıyar mıydı acaba? Derin bir nefes aldım, uçsuz bucaksız denize doğru. Zamanın objektifliğini hiç böyle düşünmemiştim. Bir çizgiye sığabilecek kadar kısa; ama sözlerle anlatılabilecek kadar uzun… Aslında her şey böyle değil dünya üzerinde? Anlatılınca sonsuz gelen; ama gerçekle parçalanabilecek şeylerle dolu değil mi dünya? Gözümüzde büyüttüğümüz insanları ya da yüksek bir yerden baktığımızda onların aslında ne kadar küçük ve zavallı olduğunu görmüyor muyuz? Dünya zaten bunun üzerine kurulu değil mi? “Beka” diye bir şey yok. “Baki” yalnızca divan şairlerinden birinin adı. Dünya üzerinde başı ve sonu olmayan tek bir canlı yok.. Hani biri var da O’na da dünya üzerinde diyemiyoruz zaten. Önümüze bir dünya haritası açtığımızda örneğin; Japonya ve Amerika arasında parmağımızla iki üç saniyede dolaşabiliyoruz. Oysa gerçek uzaklığı düşündüğümüzde… Birden başımın döndüğünü hissettim. Bana göre ne kadar korkunç varsayımlardı bunlar. Ve bunların arkasından nasıl düşünceler, kıvılcımlar giriyordu beynime… Tuttuğum günlükler, okuduğum kitaplar, bir iki küçük kutuya giriyordu; ama aslında neler yaşanmıştı onların yazılma aşamasında… Dünya ne biçim bir oyun oynuyordu bize? Peki, vermek istediği bir ders var mıydı? Sayılı nefeslerimizde; öğrendiğimiz ve sonradan anadilimiz gibi konuştuğumuz bu dilde, bu yabancı ülkede dünya bana da bir sır mı vermek istiyor acaba? Bir çizgiyi 1 yıl sayarsam hayatımda ve o çizgide tanıdığım insanları yerleştirsem o şekle, aslında kendi hüzünlerim, acılarım, sevinçlerim o kadar büyük gelmez gözüme. Fakat bunu yapacak cesaret yok bende. Yalnız şunu biliyorum; iki çizgi önce bu ülkeyi bilmiyordum. Haritada iki saniyede geldiğim bu yabancı ülkede zamanın ve mekânın önemsizliğini kavrıyorum şimdi. Başlayan ve biten her şeyde insanoğlunu görüyorum. Zavallı Cameros, yüce bir dağa adını vermelerinden bu yana kaç çizgi geçti acaba? Şimdi hangi petrol atığında fani bedenin? Bu kadar kısa hayat çizgilerimizde esas sonsuzluğu sen yaşıyorsun. Umarım anlamışsındır hayatın vermek istediği dersi… AĞUSTOS’05
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © irem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |