Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Yapıtını adlandırmadan bana sunmak mı istiyorsun ? Keşke kardelenler arasında bir bakımlık ömrü olsa kuşların,eminim sahipsizlikleri bu kadar konuşulmazdı. Peki şimdi sen ebabil , ben de kanarya mı olacağım,biri kuzeye biri doğuya hapsolan? Senin gizleme gücün güçsüzlüğümü yüceltiyor. Bu gizliliğinin gücünü suçluluk gücünden mi alıyorsun? İhaneti , intikamı ve nefreti içip ; bir uçurumun kenarında ya da dipsiz bir kuyuda kayboluveriyorsun.Bunu hep yapıyorsun. Sana sığınmak imkansız. Sen sana sığıyor musun? Suçsuzluğuma engel olup, suçuna engel olamadan her şeye ve hiçbir şeye dair resimler çiziyorsun.Gün ışığının uzak olduğunu uçurumdan izliyor ve bulutlar giyiyorsun. İşte o an ötekilerin daha bir belirginleşiyor.Onlara bir barınak bulmak zorunda mısın ? Düşüncen gün ışığıyla olgunlaşmaya başlıyor.Onlara bir barınak bulmak zorunda değilsin. Gün ışır...Ve hüzünbaz bir sahile konar martılar.Böylece kahkahalarıyla, ilk gecen, gündüzün ürettiğinden ya da dillendirdiğinden daha eski birisin artık. Sancıttığın tüm beyinler şimdi nasıl enginlerdelerse , sen bir o kadar eski dipsiz kuyusun. Ve gölgeler yine uçurumun kenarında ya da o kuyuda...sessizliğinin çürüteceği birşey kaldı mı? Sen ki uçurumlara imrenen ve şimşeklerle övünen...Şimdi nasıl bataklığı yüceltebilirsin? Anlaşılması güç bir değişim... Nasıl bir doğum bu? Ya da ölüm? Gecikmiş bir çağrı bu biliyorum. Kelimelerim... Ellerim... Suretinde parçalandı kalabalıklar -ben- Sen susturmaya çalışırken ötekilerini Ay çıldırdı işte Artık kimse geçmişe çekemez seni... Geçmiş: Gitmesen de bilirsin o panayır yerlerini, sınırsız cezbedişini. Ben şimdi bir panayırdayım senin hiç görmediğin, benim hiç değmediğim bir mozaik pasta kıvamındaki dokunaklık için pervasızca çırpındığımız. Manzaran aydınlamıyor...O gizlilik seni nasılda büyülüyor , denizde çıldıran martılar yerine. Levhaların, işaretlerin üstü şimdi örtülü. Karanlık...nasıl bulacaksın yönünü? Manzaran aydınlanmayacak, hep sürgün kalacaksın o yerde. Seçimin seni rahatsız etmeyecek mi ? Edecekse , çağrıma gel! Gece yarısı düşüncesini unutma.Yarın son derinliğini gün ışığına çıkarmak ve uçurumun sesinin sana yükseldiğini duymak istiyorsan , gel benim sessizliğime dal.Sanrılarının hepsini kusabilirsin yüreğime , nasılsa sırça değil artık. Kopuşuna da isim vermek zorunda değilsin. Bırak ötekilerin de o mağarada kalsın. Eteğinde topladığı çakıl taşlarını fırlatacak tek tek suratlarına , bırak hep birlikte çıldırsınlar. Kendini, beni ve ötekilerini rahat bırak! Aralık olan kapı artık tamamen kapalı. Evet_Hayır seçiminde kaybolup gitti anahtar... Ama deniz gelip senin sürgün levhalarını devirecek.Güneş, yapraklarını tutuşturacak ve rüzgar son saat kaprislerini de savurarak seni tarihine gömecek. Ben mi ? Ben, kendime yaşayabileceğim bir hücre bulurum elbet...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Roda Uyanık, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |