..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > mehmet zeki




27 Şubat 2008
Ufak Bir Hayal  
mehmet zeki
sadece o an içimden geçen şeyleri yazdım. (Farklı biri olarak)


:AHJH:
Ufak bir hayal

Kutsal Pazar günü yatağımdan çan sesleriyle uyandım. Hep birlikte yapılan kahvaltıdan sonra bir çan sesi daha geldi. Gitme vaktimizin geldiğini hissettim. Babam önceden kararlaştırdığımız kıyafetlerimizi giymemizi söyledi. Gardolaba doğru yönelip siyah takımımı giydim. Aynada kendime baktım. Fazla iyiydim sanırım. Saçımı taradım. Hep birlikte evden çıktık. Siyah kumaş pantolonumu kirletmemek için çamurlu sokaklarda dikkatlice yürüdüm. Karşımda ihtişamla dikilen yapının önünde garip giysili adam babamla konuşmaya başladı. Uzun sürmedi. İçeriğe girdik. Tahtalar arasında yatan genci gördüm. Bu soğuk ürkütücü yerde sadece o, yatma imtiyazına sahipti. Ama eminim bu donuk çehrelerin hiçbiri onun yerini almak istemezdi. Daha 15’inde ve iyi birine benziyordu.
     Biraz durduk ve oradan çıktım, yavaş adımlarla kalmakla hemen çıkmak arasında tereddütteydim. Bir taşın üzerine çöküp düşünmeye başladım.
Düşündüğüm şeyler o manzarayı gören herkesin düşüneceği türden şeylerdi. Özellikle yaşınız kapkara sedir ağacında yatan çocuğun yaşıyla aynıysa.
     Çok titizdim. Ama bugün herkesin nefret edip, benim içimde barındırmayı tercih ettiğim bu huyumu kenara bırakıp kirli bir taş parçasının üzerine hiç düşünmeden oturdum.
     O tabuta, daracık yere güzel kıyafetlerimle kendimi soktum. Başıma gelen, her gün gördüğüm kasaba zanaatkârlarının gözyaşlarıyla siyah ceketimi ıslattıklarını gördüm. Gördüm diyorum, çünkü bu hayalden öte bir şeydi. Parmaklarımı oynatıp iç cebimdeki mendilimi çıkararak o yaşı temizleyemiyordum bile. Ama onu görüyordum. Artık vücuduma söz geçiremiyordum. Pederin her Pazar bahsettiği ruh varmış demek. Pek inanasım gelmezdi buna. Şimdi ite bunu yaşıyordum.
     Karşıma geçen insanların yüzünde hep aynı ifade vardı. Herkes tarafından sevilmemin bedelini böyle ödüyordum. Esmer çehrem git gide beyaz bir hal alıyordu. Ellerim ayaklarım buz gibiydiler. Kalbim ve beynim artık çalışmıyordu. Ama ben hala düşünebiliyorum. Pişmanlıklarla ölmüşüm. Şu anda yapacak hiçbir şey yok.
     Birden aklıma beni götürecekleri yer geldi. Haykırmaya başladım. Ne olur bırakın beni burada! Gitmek istemiyorum. Beni oraya sokamazsınız. Ben sizin oğlunuzum! Kimse duymadı. Ağzımdan tek bir harf bile çıkmadı. Çenem kilitlenmişti sanki.
     Karşıma, gözleri ağlamaktan kızarmış iki kişi geldi. Bunlar benim annem ve babamdı. Zavallı kadıncağız ağlamaktan neredeyse gözlerini kaybedecek. Babamsa, bakışları o kadar donuk ki… Toplum içinde ağlamamayı adet edinmiş babam, kendini zor tutuyordu. Şimdiye kadar kimse onun gözyaşı döktüğünü görmedi. Kardeşi öldüğünde bile.
     Neler oluyor? Yoksa babamın gözlerinden yaş mı geldi? Onun gözlerinden benim boynuma doğru, tek bir damla. Şimdiye kadar hissettiğim tek şeydi bu.
     Tamam, artık beni götürün buradan. Her nereye götürecekseniz götürün. Daha fazla kalmak istemiyorum.
     Kısa konuşmalardan sonra bir at arabasına yükleyip soğuk ürkütücü bir yere götürdüler beni. Tabutumla beraber toprağın altına koydular. Hiç sarsılmadım. Sesler duyuyordum. Tabutumun üzerine gelen toprak seslerini. Artık annemi, babamı, bu yaşımda bin bir zorlukla edindiğim sevgilimi göremeyeceğimi biliyordum.
     Bildiğim bütün şeylerle birlikte, hislerimde kaybolmuştu sanki. Heyecan, korku bunlar değil! Bir şeyler vardı kalbimin yerinde fakat tam olarak kestiremiyordum.
     O gün düşüncelerimle yalnızdım. Kendimi toparlamam 1 saati bulmuştu. Gerçi benim için zaman kavramı da bitmişti ya.
      Şimdi ne olacak! Artık ne olacaksa olsun diyordum. Bu yılgın bekleyiş tüm ruhumu kemiriyordu ki sessizliği bozan ayak seslerini duydum. Sanki bir ordu geliyordu cesedimin üzerine. Gitgide yaklaştı. Kapkaranlık yerde gözlerini ve o kıllı küçük bacaklarının hepsini görmeye başladım. Yılan gibi kıvrılarak geliyordu.
Oldum olası böceklerden korkardım. Şimdi bir ziyafete konmuş gibi onlarcası bedenime saldırıyordu. Küçükleri karnımdan, -yumuşak kalmış yerimden- parçalar koparıyor. Yavaş yavaş birer parça alarak gidiyorlardı. Ayrı ayrı bütün ısırıkları hissettim. İyice delinmişti karnım. Sonra bir kırkayak geldi. Biçimsiz vücudu ve kıllı ayaklarıyla diğer böceklerin açtığı karnıma doğru girmeye çalışıyordu. Önce karnımda gezindi. O, iğrenç kırk tane ayağının her birini hissediyordum. Yarayı buldu. Kafasını içeri soktu. Ufak bir çocuğun elindeki kaşıkla karpuz yiyişine benziyordu. Doymak bilmeden sürekli yiyordu.
     Bağırmaktan yorulmuş, sessizce ağlıyordum. Gerçi bağırınca da sesim çıkmıyordu ya.
     Kırkayak karnımın içine girip iç organlarımın da tadına bakmak istedi. Diğer böceklerde ondan esinlenip içime doluştular. Şimdiki acı bambaşka oldu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tırmanış

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Savaş
Büyüyen Çocuk


mehmet zeki kimdir?

ilgim var geliştirmem gerekiyor ama bunun için bi peri lazım


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © mehmet zeki , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.