Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
* Karanlığın o kimsesizliği içinde yanındakine yalnız olmadığını hissettirmek için onu kolları arasında var gücüyle sarıyor onu korumaya çalışıyordu. Bir duvarın dibinde tek vücut olmuş savunmasız bir şekilde zamanın geçmesini bekliyorlardı ara sıra karanlığı delen ışıklara korku dolu gözlerle bakmaktan başka yapacakları hiç birşey yoktu, sadece bekliyorlardı... Korkuları bu karanlığın derinliklerinde ebediyen yok olmaktı. Belki yarın onlar için uzak bir ihtimaldi artık. karanlıkta çınlayan, kulakları sağır eden sesler adeta onlara orada yalnız olmadıklarını söylemeye çalışıyordu. Kolları arasındaki, hayatın gerçek yüzünü göremeyecek anlayamayacak kadar küçüktü. Çevresinde olup bitenlere anlam veremeyecek kadar küçük. İki var oluş mücadelesi arasında var olmaya çalışan küçücük bir fidan. Babasının kolları arasında yaşama içgüdüsü ile saklanmaya çalışıyor, babası ise korku dolu gözlerle çevresine adeta yalvarıyordu. Yaşadıkları karanlık dünyayı aydınlatan tek şey ateşlenen silahların yarattığı kırmızımsı ışıklardı. Yankılanan sesler arasında yavrusunu teselli etmeye çalışıyordu bir gün aydınlık bir dünyaya kavuşacaklarına dair ama yavrusu karanlığa çoktan çığlık olmuştu bile... Aydınlık bir dünyaya kavuşmak! Ama nasıl? Anlaşılan insanlık , tarihten miras olarak sadece savaşmayı yani halen devam eden o gücü almış ve buna da gözü gibi bakıyor. Öyle bir dünyada yaşar olmuşuz ki yapılan her haksızlık aydınca bir hareket olarak görülmeye başlandı. Bugün, bizler ıslah edicileriz diye ortalıklarda dolaşanlar güya ıslah ettikleri yerlere felaketlerin en büyüğünü götürüyor. Yobaz, karanlık diye hor gördükleri yerleri mermi ışıkları ile aydınlatmaya çalışıyorlar. Aydınlık bir dünyaya böyle mi kavuşacağız? Ama sorusunun cevabı bu olmamalı.Savaşamak sadece sevgi için sevgiyi var edebilmek için olmalı. Ama maalesef sevginin o temiz anlamı da kirletildi ve kendisini dünyanın efendisi sayan sözde güç sevginin arkasına sığınarak istediğini yapıyor ve emperyalizmini böylece istediği yerlere kolayca yayıyor. Kendisininde sebeb olduğu bir katliamda ölen küçücük bir bedenin intakamını alacağını söyleyerek bir değil binlerce savunmasız beden alacak kadar sözde bir insan sevgisi.... 21. yüzyılda yaşıyoruz hani şu insanlık usunun sınır tanımadığı yüzyılda. Hergeçen gün teknolojinin bize kazandırdığı nimetlerin haberleri ile seviniyoruz.Teknolojik olarak geçmişe fink atarken maalesef zihniyet olarak onun koyu karanlığından çıkmayı başaramadık daha. Hala yok etme çabası, hala daha fazlasına sahip olma isteği, nasıl daha fazla insan öldürürüm mantığı yani kısacası koca bir yetinemezlik. İşte bu bilgi çağı adı verdiğimiz devirde bilimsel anlamda olamaz denilen bir hayali gerçekleştirerek atomu parçaladı insan. Bilim sevindi ama insan bununla bir olamazı, hatıralardan kolay kolay silinemeyecek birolayı daha gerçekleştirdi. Bir atom parçalandı ama bir Hiroşima yok oldu. Tarihin hangi diliminde olursak olalım sevgi açlığı olduğu sürece savaşma güdüsünü yok edemeyeceğiz, ne kadar yeni bir yüzyılda olursak olalım. Gerçek sevgiyi kavrayana dek bu gerçek değişmeyecek. Hayvan bile karnının doyabileceği ölçüde öldürüken kendimize insan sıfatını yakıştırdığımız yaratıklar olarak bizler hayvan olmayı dahi beceremiyoruz. Belki bizler öldürmüyoruz ama öldürenlere dur demediğimiz sürece onlardan bir farkımız olmayacak. O ayakkabıyı giydiğimizde canımız acıyacaksa bilelim ki ölenlerinki çok acıdı. Sessiz kalmak kabullenmekse , insan olmak için sessiz kalmamalıyız. Karanlıkta bir mum hiç birşey ifade etmeyebilir ama binlercesi çok şey ifade eder. Elinde mum tutan karanlığa geçerse işte o zaman aydınlık bir geleceğin yolu açılmış olur. Gerçek gücün ne olduğu ortaya çıkar. Şahsi hiç bir çıkar gözetmeden insanlığın mutluluğu için savaşmak, bu güç için topla tüfekle değil, sevgiyle.Ancak böyle umutla büyüyebilir çocuklar. Analarının, babalarının kolları arasında ölümün ne olduğunu dahi bilmeden ondan korkarak, silahların gölgeleri altında yeşererek değil; sevgiyle, umutla yaşatmalıyız onları. Onlar bizim yüzyıllarımız! Bir dünya bırakalım çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla!!!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Reİs-21, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |