..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > ÇAĞLA GÖKDENİZ




18 Ağustos 2008
Acılar Ezberlenir mi Sevdiğim?  
dayan yüreğim dayan...Dayan yarına inan...Gün gelir acılar ezberlenir, iyileşir zamanla yaran...

ÇAĞLA GÖKDENİZ


Çaresizlik yağlı urgan gibi başında nöbet tutacak olsa da, elini attığın her yerde, baktığın her bakışta ‘’biz’’ olsak da alışırsın. Sonra gün gelir başka bir aşkın içinde aynı cümleleri ya da benzerlerini bir başkasına söylerken buluverirsin kendini.Belki de kızarsın, küsersin öteki sene; ama geçer.


:BBGF:


(1)

Boşver sevdiğim boşver…

Dönme artık geri. Bakma bize. Yitirdiğimiz geleceği hayal edip aldanma boş duygulara…

Dönsek şimdi geri ne değişebilir söyle bana. Yarım bıraktığımız hangi şeyi tam yapabiliriz.

Gücün var mı sevdiğim? O kadar yarım kalan şeyden sonra cesaretin kaldı mı hala? Çok seversin, çok emek verirsin; ama öyle bir nokta gelir ki sevgini alırsın bir kenara kendi yoluna devam edersin.

Her bitiş de yapamayacağımızı düşünüp işleri zorlaştırmak, sarpa sarmak hoşumuza gitse de gün gelir bunun da bittiğini anlarsın ve görürsün. Alışırsın.

Çaresizlik yağlı urgan gibi başında nöbet tutacak olsa da, elini attığın her yerde, baktığın her bakışta ‘’biz’’ olsak da alışırsın.

Sonra gün gelir başka bir aşkın içinde aynı cümleleri ya da benzerlerini bir başkasına söylerken buluverirsin kendini. Belki de kızarsın, küsersin öteki sene; ama geçer.

Zaman geçer yaran kabuk bağlar, bağlayan kabuk düşer, sonra izleri kalır ve gün gelir sadece bir zamanlar bir yaran olduğunu hatırlarsın. O kadar… Hatırlarsın ve bakarsın şöyle kendine. Herkes kendi hayatında.

Bitmez denilen şeylerin bile bitebileceğini anlarsın. Yaşama karşı güvenin azalır. Kıymet vermezsin artık hiçbir şeye bir gün bitebileceği varsayımıyla.

Ve gün gelir sevdiğim. Hayatın böyle varsayımlarla yürümediğine kanaat getirirsin. Anı yaşamaya karar verir, hayatına giren çıkan insanları önemser, kabullenirsin.

Haydi sevdiğim topla bize dair her şeyi. Başka evlerimiz olmalı artık bizim. Kendi payımıza düşen mutlulukları, acıları alıp yola koyulalım. Aynı yerden başlayalım ama ters yönlere gidelim. Bakma giderken arkana. Ayak izlerimiz kalacak o yolun üstünde; ama gün gelecek onların üzerinden başkaları geçecek ve silinecek. Gün gelecek bize dair hiçbir şey kalmayacak.

Haydi sevdiğim dön arkanı, dön ve başla…Bizim olmadığımız mutluluklara başla.


(2)

Dalga sesleri kulağımda. Ayaklarım ıslak kumda dans ediyor. Karnım ağrıyor. Üşüttüm galiba yine. Annem sesleniyor biraz ileriden ayaklarını üşütme diye. Oysa çoktan üşüdü onlar. Ölü yengeç topluyorum deniz kıyısından süs niyetine…(Cins biriyim işte!)

Canım zambaklar da açmış kumda. Koklarken burnum sarı oluyor tozundan. Ah bu koku. Bu beyaz görüntü. Ne kadar anlam saklı bu kokuda.

Eşyaları topladım bu gece. Evime geldiği zamanki kutularına koydum her birini. Gelen hediyeleri paketlere koyup yeniden paketledim. Aldığım kıyafetleri geri götürdüm aldığım yerlere. Başta kabul etmediler; ama ikna edebildim onları birilerine verirsiniz diye. Çiçekleri çiçekçiye verdim. Bazılarını toprağa gömdüm.

Parfümümü değiştirdim. Evimin duvarlarını boyattım. Ruhuma benzedi biraz. Her bir duvar başka bir renk. İçim gibi karmakarışık. Mektupları geldikleri zarflara geri koyup aynı adreslere geri gönderdim. Arkadaşlarımı tembihledim. Beş yıl öncesine dönün, o zamanki beni hatırlayın. Onu sormayın, tanımadığım birini bana sormayın diye.

Parmağımdaki yüzüğü aldığımız kuyumcuya götürüp sattım. Çıkışta da karşıma çıkan ilk dilenciye verdim parayı. Bilgisayarımdaki müzikleri temize çektim. Bize dair anlamları olmayanlar kaldı. O kadar az ki şu an parçalar.

Fotoğraflar… Bir daha aynı kareye sığmayacak iki insanın yan yana olduğu anlar… Onları nereye göndereceğimi bilemedim. Temmuz’un sıcağında üşüdüğümü fark edip balkonda yaktım. Yine de ısınamadım. Babaannemin ördüğü şalı omuzlarıma koydum… Isınamadım.

Fotoğrafları yaktıktan sonra daha bir üşüdüm sanki…

Niye yaptım bunları biliyor musunuz? Sandım ki bütün bunları yaparken bir anda beş yıl öncesine döneceğim. Sandım ki canım acımayacak. Sandım işte!...

Hiçbir şey düşünmüyorum şimdi. Balkonda oturuyorum elimde bir fincan kahve. Öylece bakıyorum. ’Zaman mı geçip gitti yoksa zaman hep aynı yerde ben mi geçip gidiyorum zamandan?..’ Bilmiyorum.

Bildiğim öylece bakıyorum. Gözlerim yıkanıyor. Acılarımdan arınıyorum. Yalnızlığımla baş edebiliyorum galiba.

Nerede olduğunu, ne yaptığını, kimlerle olduğunu düşünmek istiyorum ama yapamıyorum. Sanki bir rüyadan uyandım. Yaşanılanlar benim ütopyamdı sanki. Benim beynimin gerçeğiydi.

Aynaya bakıyorum. Yüzüme… Gözlerimin içine. Yaşanmışlıklar artarken, çizgilerimde artıyor. Dudağımın kenarlarında oluşuyor çizgiler. Dudaklarım… Kendinden rujlu dudaklarıma dokunuyorum… Boynumda gezdiriyorum ellerimi. Daha fazlasını kaldıramıyor aynadaki görüntü.

………………………….

Elim kanıyor. Beyaz geceliğime damlıyor kırmızı lekeler.

Sabah uyandığımda bu şehri ve bu şehirdeki seni bünyem kaldıramıyor. Artık kaldıramıyor. Ama diğerlerine yaptığım gibi gönderemiyorum bu şehri bir yerlere. Küçük bir valizle başka bir deniz kıyısına gidiyorum. Başka bir hayata başlamak adına.

Gidiyorum… Yeni bir yaşamım oluyor. Yeni arkadaşlarım… Hiçbir anlam yüklemediğim caddelerim. Fark ediyorum sonra. Bir an duruyorum öyle. Bıraktığım şehrin ve o şehirdeki tüm anlamların benden gizli o küçük valize girdiklerini fark ediyorum…

Yine saatler kederli buralarda. Kalbime bir bıçak değdi gecenin sessizliğinde. Ümitlerim karalar giyindi yine. Kayboluyorum hüzünlerde… Yokluğun yangın gibi. Bağrımı dağlıyor… Bir derbeder sevda kalıyor yüreğimde…

Nereye gidersem gideyim bende kalacağını biliyorum. Benimle yaşayacağını, benimle öleceğini, bir yerlerde benimle mutlu olacağını biliyorum…

Böyle olmayacaksa da bırak… Bırak ben böyle bileyim…

Çağla GÖKDENİZ / BARTIN





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Özledim Seni

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ey Hayat!..
Her Şehir Sen
Düşler Düşsün Düşümden
İyi ki Doğdun!
Gönlüm Heba
Ömrüm
Bir İz Gerek
Yürek Yangını
Sessiz Sensiz
İnandır Beni

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İçi (M/n) [Şiir]
Tut ki Mutluyum [Şiir]
Karşı Kıyısın Sen [Şiir]
Dumanımsın, Dumanımdasın [Şiir]
Gölgeydi Cehennem, Tek Bir Soluk İçin [Şiir]
İbrahim... Ateş... Ben... [Şiir]
Birgün [Şiir]
Üşüyorum [Şiir]
Yan... Yan... Yan... [Şiir]
Kanayan Sevdam [Şiir]


ÇAĞLA GÖKDENİZ kimdir?

Her şeyin bir sonu var elbet dedi kadın kendine. Limanlar bekleme yeriydi ve gemiler zamanı gelince giderdi. Gittiği o kadar çok şey vardı ki. Ve şimdi yüzünü yine gitmelere dönüyordu. Öykülerini taşımakta zorlandı hep. Yazarken gözyaşları şahitti. Çünkü ela gözleri bir tek o zaman yeşile kavuşuyordu. Ama artık hep ela kalsın istiyor. Gidişleri biriktiriyor ve intihar saklıyor gözbebeklerinde. Mavi yosun kokulu uçurumda yalnızlıklar betimliyor. Kabulleniyor vazgeçmeyi. Umarım başka bahara o şehirde diye yazdı vakti zamanıyla. Şimdi sonbaharda ve o şehirde. Mutlu. . . 2007-2009 yılları arasında izedebiyatta yazdı. Yazdıkça yaşadı, yaşadıkça da yazdı. Sonra vakit geldi izedebiyatta sus düştü payına. Dar ağacı bile kabul etmedi onu. Limanlar bekleme yeriydi ve gemiler zamanı gelince giderdi. Çıktığı kapıları hiçbir zaman çarpmadı. Kim bilir?Belki bir gün payına düşen sus kalkıverir üstünden. Kim bilir? www. caglagokdeniz. com


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ÇAĞLA GÖKDENİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.