..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Klasik > Sayılgan Kaya




20 Eylül 2008
Nuro Nuro  
Sayılgan Kaya

:BBIJ:

Gerçüş’ ün şirin köylerinin birinde doğmuş bizim yağız delikanlı Nurettin. Anası ve babası Nuro’ yu genç yaşlarda Çukurova’ ya gönderir, Daha 16 yaşında olmasına rağmen Nuro gurbetlikle tanışır ve aile dostları Cengiz abisi Nuro’yu evinde barındıracağını, ona iş bulacağını söyler.
Nuro Çukurova’ ya gelir gelmez Cengiz abisinin pamuk tarlalarında bulduğu işe başlar. İlk iki gün Nuro çevresine meraklı gözlerle bakar. Tanımadığı bir ortamdır bu. İkinci gün iş bittikten sonra “Dün nasıl kan revan içinde kaldım ; bugün ise daha az terledim.” der , aslında alışmaya başlıyordur biraz farkında birazda farkında olmadan.

Üçüncü iş gününde işleri erken bitince, Nuro biraz civarı gezmek ister, tarlada tanıştığı şark kökenli arkadaşlarını da çağırır ve beraberce yürümeye başlarlar. Yaklaşık 5 km yürürler konuşa konuşa, Nuro Gerçüş’ ten çalışmak için geldiğini, Cengiz abisinde kaldığını söyler. Diğer arkadaşlar da civar şehirlerden geldiklerini söylerler ve sonunda “ Hepimizin kaderi burada buluştu.” diyerek bir iki dakika durgunlaşıp hüzünlenirler. Nuro sessizliği bozarak : “ Ben bu hayatı istemiyorum, ben okula gitmek istiyorum. ” der. “Mutlaka farklı bir şeyler yapmalıyız arkadaşlar. Burada, böyle bir hayatla kendimize nasıl gelecek yaratabiliriz?“ sorusunu sorar. Hiç ses çıkmaz arkadaşlarından ve sonra: “Kaderine razı olmalısın Nuro.” diyerek teselli etmeye çalışırlar onu. Nuro’ nun gördüğü gerçekleri diğer arkadaşlar görmüyordur. Saat ilerleyince arkadaşları: Hadi Nuro, kalkalım, yarın yine işe geleceğiz, diyerek hep beraber kalkarak evlerine giderler. Nuro eve gelir , her akşam döndüğünde evde olan Cengiz abisini göremez. Biraz da şaşırır, ama onu beklemeye takati yoktur ve yatar.

Ertesi gün tarlada yemek arası verilir. Nuro ve arkadaşları evlerinden getirdikleri çıkınlarını açarlar, yemeğe başlarlar. Yemek esnasında arkadaşlarından birisi “ İşte Gerçüş’ ün kralı ağa sofrasında” diyerek biraz dalgacı ve birazda güldürmeye yönelik bir espri yapar. Nuro arkadaşına dönerek: Burada ağalık, mağalık yok! Burada işçiyiz ve böyle şakalar yapma, der . Sinirlenmiştir. Arkadaşı biraz mahçup bir tonla üzüldüğünü söyler ve Nuro : Boş ver kapatalım , derken karşıdan işaret gelir “ Hadi işinizin başına! ”

Nuro elinde orağıyla toprağa doğru her eğilişinde bu işi yapmayacağını söyler kendi kendine. Nihayet akşam olur ve arkadaşlarına “ İyi akşamlar” demesiyle tarladan kaybolması bir olur Nuro’ nun. Eve gelir, üstünü değiştirir, iki sokum bir şeyler yedikten sonra, bir anda memleketini düşünür; beraber, taşlarla oyun yaptığı arkadaşlarını hatırlar ve dalıp gider . Oturduğu divandan yıldızlara bakar, sanki bir anda geleceğinin aydınlık olacağını hissedermişçesine gülümser. Kapı sesi gelir ve Cengiz abisi evdedir. “ Nasılsın , işler nasıl?” diye sorar. Nuro : Alışmaya çalışıyorum ama yapamıyorum.” diyerek artık bu işi yapmak istemediğini söylediğinde , Cengiz abisi sesini bir anda yükselterek: “Kafanı kırarım senin! Bir daha bunları duymayayım , git zıbar yat!” der.

Sabah işe gider. Nuro o gün yine arkadaşlarına akşam işleri bitince dolaşmayı önerir ve arkadaşları kabul eder. Beraberce yürüyüşe çıkarlar. Bu sefer daha az yürürler ve çalıştıkları tarlanın yaklaşık 1km aşağısındaki vadiye otururlar. Nuro vadinin karşısındaki sarı villaları işaret ederek, adeta büyülenmiş bir şekilde : “Arkadaşlar görüyor musunuz ? Şu evlerin güzelliğine baksanıza! derken arkadaşları Nuro’ ya çok fazla hayal kurduğunu söyleyerek, bir pamuk işçisi olduğunu hatırlatırlar. Nuro bir süre düşünür ve kendisinden son derece emin bir sesle yarın son defa işe geleceğini sokakta yatmak pahasına da olsa okuyacağını, başka bir dünya kuracağını söyler. Arkadaşları “Ne yaparsın bir başına gurbette ? Akıllı ol, maceraya girme!” diyerek kendisini aralarında görmek istediklerini söylerler. Nuro ,vaktin geç olduğunu söyleyip kalkmak ister ve herkes evine doğru yol alır. Nuro eve gelir. Cengiz abisi “ Nerede kaldın lan? “ diye çıkışır. Nuro cesurca ertesi gün işi bırakacağını, kendisine okul bakacağını ve sonra hem okuyup hem de tekrar çalışacağını söyler, bunu duyan Cengiz abisi iyice köpürmüştür. “ Okumak nereden çıktı lan! Sen okumayı ne edecen? Sen para kazanmaya bakacaksın, sen okula falan gidemezsin, diyerek önce iki tokat patlatır ve feci şekilde Nuro’ yu döver. O korkunç darbeler sonrasında Nuro yere yıkılır, gözleri mosmor şekilde. Cengiz abisi üzerindeki bütün paraları alır ve Nuro’ yu o halde bırakarak kahveye oyun oynamaya gider. Nuro bütün gece hıçkıra hıçkıra ağlar. Bütün gece ertesi gün yapacaklarını düşünür. Ve sabah olur. Son kez işe gidip yemek saatinde arkadaşlarına artık ayrılma zamanının geldiğini söyler ve hepsiyle helalleşir, Akşamüstü tarladan çıkarak şehre doğru yol alır.

Yolda yürürken iki fırıncı ve bir köşker görür. Karnı çok acıkmıştır ama veresiye ekmek istemeyi gururuna yedirebilmesi zordur onun için. Çaresizce bir yardım beklediği sırada beyaz saçlı bir amca çıkar . Nuro’nun mosmor olmuş gözlerini görünce “ Yiğenim nereye gidiyorsun diye sorar.” “Amca ben okumak istiyorum , yaşamak istiyorum” . deyiverir Nuro tanımadığı bu amcaya. Yaşlı amca durumu anlamış gibi “ Yiğenim sen nereden kaçtın?” der. Nuro son zamanlarda kendisine yaklaşan ve onu anlamaya çalışan belki de tek insan evladı olan bu yaşlı amcaya içini dökmekten kendisini alamaz. “Amca ne kaçması ? Ben okumak istiyorum, aş istiyorum!” diye haykırır. Yaşlı amca çok duygulanmıştır. Oğlum sana yardımcı olacağım, yiğidim , diyerek ağlamakta olan Nuro’ ya sarılır. Her ikisi de fevkalade duygulanırlar.
“Benim adım Yaşar. 64 yaşındayım , buralıyım .” diyerek kendisini tanıtır amca. Nuro ‘ da Gerçüş’ te başlayan yaşam serüvenini anlatır ona.
Beraberce Yaşar beyin evine giderler , kapının tokmağına vurulur ve eşi Cemile hanım kapıyı açar “ Yaşar bey bu çocuk da kim?” diye sorar. Yaşar bey Nuro’ yu tanrı misafiri olarak tanıtır ve yarınlar için güzel şeyler düşünecekleri bir evlatları olacağını müjdeler. Cemile hanım Nuro’ yu üstünkörü inceledikten sonra tepki gösterir: Bu çocuğu nereden buldun, baksana gözleri şiş şiş , diye söylenir. Yaşar bey sert çıkarak: “Hanım sus ! Gereği düşünüldü ve onun burada kalması uygun görüldü. ” der ve Cemile hanımı sus pus eder.

Yaşar bey Cemile hanımdan yemek hazırlamasını ister ve Nuro’ya elini, yüzünü yıkaması için ayak yolunu gösterir. Ellerini yıkadıktan sonra sofraya otururlar. Afiyetle yemeklerini yerler. Nuro çok yorgun göründüğünden Yaşar bey Cemile hanıma yatakları sermesini söyler ve kısa bir süre sonra yatarlar. Sabah olur beraberce kahvaltı yaptıktan sonra Yaşar bey Nuro’ ya narenciye bahçesini gezdirmek ister. Beraberce bahçenin yarısına yakınını gezerler. Yaşar bey “ Biraz dinlenelim oğlum.” der. Toprağa otururlar . Yaşar bey Nuro’nun yüzüne bakarak : Ailen nerede, diye sorar. Nuro ailesinin gerçüşte olduğunu 9 çocuktan en büyüğün iki küçüğü olduğunu söyler. Yaşar bey merakla kardeşlerinle görüşmüyor musun , diye sorar? Nuro buraya geldiği günden beri herkesin aklında olduğunu ,ama geri dönmek de istemediğini söyler. Okumayı çok istediğini , pamuk tarlalarındaki hayatın çok zor olduğunu ve sonu olmadığını anlatır. “ Yaşamak çok zor Yaşar amca.” derken gözleri adeta sel olur akar Nuro’nun . Yaşar bey Nuro’ya sarılır “ Ağlama oğlum güçlü ol, bundan sonra hep beraber olacağız.” diyerek destek olur.
“Şu saatten itibaren sen benim oğlumsun.” der. Nuro mutluluktan “baba” çığlığı atar. Yaşar bey ilerlemiş yaşına rağmen çocuğunun olmadığını söyler . Bir kardeşi vardır . “ 2 yiğeni de mirasa konmak için dört gözle kendisinin ölmesini beklediğini” söyler. Asla onlara bir şey bırakmayacağını sırf bu yüzden kardeşiyle küstüğünü söyler. Nuro şaşırır ama hiç soru sormaz. Yaşar bey Nuro’ yu komşuları Ali beyle tanıştırmak üzere götürür. Ali beyi evinin önünde yakalarlar. Tokalaştıktan sonra Yaşar bey Nuro’ nun durumunu ona kısaca anlatır. Ali bey tek cümleyle Yaşar bey sana da böylesine anlamlı bir hareket yapmak yakışırdı der ve Nuroyla ilgili düşüncelerinden dolayı takdir eder.
Ali beyin çay hazırlamaya gittiği sırada , Yaşar bey Nuro’ya Ali beyle olan 20 yıllık komşuluklarını ve dostluklarını anlatır. Ali bey çayları getirir, Nuro’ ya yaşını sorar.
Nuro 16 yaşında olduğunu söyler . Ortaokulu bitirip 2 sene daha köyde kalmış ve buralara gelmiştir. Ali bey Yaşar bey ve Nuro’ nun yüzüne bakarak kayınbiraderinin öğretmen olduğunu ve okul sorununu derhal halledeceğini söyler. Nuro bu güzel haberi duyunca “ Evet , ben de okumak istiyorum Ali amca!” der sevinçle.

Akşam olur sohbetin koyuluğu zamanı unutturmuştur. Yaşar bey “ Artık eve gitmemiz lazım .” der , Ali beyden izin isterler ve ayrılırlar. Yaşar bey eve geldiklerinde Nuro’ya eğitim almasının çok önemli olduğunu söyler. Nuro artık sevinçten uçuyordur. “ Baba her şeyi sana borçluyum!” der ve elini öper.
Ali beyin öğretmen kaynı olayı çözmüştür, üniformayı alıp Yaşar beye gelir, 3hafta sonra Nuro’yu çalıştığı okulda eğitime başlatacağını müjdeler. 3 hafta sonra Yaşar bey Nuro’yu okul üniformasıyla gördüğünde gözleri dolar ve ağlamaklı bakışla :” Oğlum biz faniyiz, sizler, yani gençler bu bayrağı bizden sonra teslim alacak olanlarsınız . Hiçbir zaman mütevaziliğini bozma , insana değer ver , küçük işlerle uğraşma . Hayata karşı inancın tam olsun evlat.” Diyerek öğütler verir. Nuro çok duygulanır bu duruma “ Ver elini öpeyim “babacım” , Allah senden razı olsun , imdadıma sen koştun , her şeyi sana borçluyum.” der. Yaşar bey de çok duygulanır.
Yaşar bey artmakta olan ağrıları yüzünden 4 ay sonra yaptıracağı doktor kontrolünü erken tarihe alır . Tüm tetkiklerini yaptırır. 20 gün sonra sonuçları almak üzere hastaneden ayrılır. Aradan 20 gün geçer doktor evi arayarak Yaşar beyi hastaneye çağırır. Ertesi gün öğleden sonra Yaşar bey hastanededir. Daha önceden de şüphelendiği gibi ne yazık ki “ pankreas kanseri” olduğunu öğrenir. Doktor “ 6-7 aylık ömrünüz var .“ der , Yaşar bey üzülür ama kafasında Nuro’ nun geleceğinden başka bir şey yoktur. Eve döner. Cemile hanım sıkıştırır. “ Ne oldu bey? Söylesene! “ .
Yaşar bey Nuro’ nun okulda olmasını fırsat bilerek pankreas kanseri olduğunu söyler Cemile hanıma.
“Aman Allahım! Neden? Neden? “
Kısa bir süre sonra Nuro okuldan gelir. Nuro derslerini çalışırken çay içmeye , bahçeye çıkarlar Yaşar bey Cemile hanıma bu olayı kesinlikle Nuro’ ya söylememesini söyler ve Nuro’ nun bütün sorumluluğunu ona verir.
“Henüz yaşı küçük. Vasiyetim bütün malların Nuro ‘ nun üzerine geçirilmesi ve Nuro’ nun eğitimini en iyi şekilde tamamlamasıdır.”
Cemile hanım Yaşar beye dediklerinin hepsini yapacağına dair yemin eder.

1,5 ay sonra Yaşar bey aniden hastalanır ve hastaneye kaldırılır bütün müdahalelere rağmen kurtarılamaz. Yaşar beyin ölümü Nuro’ yu perişan eder. Nuro 1 ay boyunca gece gündüz ağlar. Cemile hanım ona elinden geldiğince destek olmaya çalışır, Nuro’ nun liseyi bitirmesi için büyük bir özveri gösterir. Nuro mühendisliği kazanır . Ankara’ ya gitmek üzereyken Cemile hanım bahçenin tapusunu üzerine yapar ve bu tapuyu Yaşar baban sağken yapmak istiyordu ,ama yaşın tutmadığından muvaffak olamadı,
der. Nuro hem reşit olmuştur hem de 150 dönümlük bahçenin sahibi… Artık pamuk işçisi, ezilen genç hüviyetinden sıyrılmıştır. Ankara’ ya fakülteye gider Nuro için orada ayrı bir dönem başlamıştır ama, tatillerinde yadigar bahçeden asla vazgeçmez ve bütün boş zamanlarında çukurovaya gelip hem Cemile hanımla hasret giderir, hem de bahçede derin düşüncelere dalar. Son gelişinde Cemile hanım Nuro’ ya artık çok sık hastalandığını söyler . Nuro haftaya diplomasını alacak 1 ay sonra da İngiltere’ ye dil kursuna gidecektir.
Nuro Ankara’ dan diplomasını aldıktan sonra eve gelir ve Yaşar babasının oturduğu koltuğun yaslandığı duvara diplomasını çerçeveletip asar , Cemile hanıma “ Hakkınızı belki ödeyemedim ama benim gücüm de bu kadar.” der.
“O nasıl laf evladım ? Ben seni ilk gördüğümde biraz önyargılıydım, seni tanımıyordum ve sendeki ışığı görememiştim. Sen hakkını okuyarak ve efendiliğinle çoktan ödedin” derken birbirilerine sarılır, duygulu anlar yaşarlar.

Gün gelir çatar. Nuro İngiltere’ ye kursa gidecektir. Cemile hanım ve Ali beyle helalleşir. Kursun 4 ay süreceğini söyler ve “ Zaman buldukça sizi arayacağım,” der. Nuro Londra’ da ki kursta ilginç kişilerle tanışır, dünyanın dört bir yanından gelen gençleri görme ve tanıma fırsatına sahip olur. Cemile hanımı arar bir müsait anında Cemile hanım yürümekte güçlük çektiğini ve hasta olduğunu söyler. Nuro endişelenip “ Geleyim mi?” diye sorar. Cemile hanım “Hayır evladım. Sen kursuna devam et , orada olman beni bu hastalığıma rağmen inan çok mutlu ediyor.”

Nuro’nun pek tadı yoktur. İçinde kötü bir his vardır, bir hafta sonra aradığında telefona Ali bey çıkar ve hüzünlü bir sesle tonuyla:” Nuro yavrum Cemile anneni kaybettik” der. Nuro ağlamaya başlar.
“ Anam nereye gittin !”
Feryat eder . Ali bey ne zaman geleceğini sorar. Nuro yarın gece uçağıyla Çukurova’ da olacağını bildirir. Uçak biletini alır ve kurs kaydını iptal ederek Çukurova’ ya gelir. Eve geldiğinde Ali beyi görür ve sarılır ikisi de ağlamaklıdır. Nuro’ nun tansiyonu düşer. Ali bey onu evine götürür ve doktor çağırır . Doktor 2-3 gün dinlenmesini söyler, ama Nuro ertesi gün ayağa kalkar , cenazeyi Ali beyle defnederler.

“ İngiltere’ ye geri dönecek misin?” diye sorar Ali bey
Nuro gitmeyeceğini 1-2 hafta bahçede kafasını dinleyeceğini söyler.
“Bunca şey yaşadım , hayatın bir çok rezilliğine şahit oldum, hüznü ve mutluluğu derinden hissettim. Bütün bunları da kaleme almayı düşünüyorum. “
“Yolun açık olsun evlat”
Nuro bahçede sıkı bir çalışmaya girer, Ali bey de ara ara katılır bu çalışmalara.
Ve Nuro 6 ay sonra “ Gerçüşlü Pamuk İşçisinin Çilesi” adlı kitabını yayınlar ve hayatında düşünüp de hiç ulaşamayacağı bir noktaya gelir.

HAYATI YAŞAYARAK GÖRMELİ…


NURO NURO………………..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tatlı Veda

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Asık Güneş [Öykü]
Yaşamın Değerini Bilmek [Deneme]
Kiralık Sardunya [Deneme]


Sayılgan Kaya kimdir?

Deneme


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sayılgan Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.