"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
İnsanlar istedikleri dili öğrensinler, ama eğitim bir ülkenin kendi diliyle yapılır. Az bilenlerin hiç bilmeyenlere öğrettiği bilim, bilim değildir. Bu sözlerin sahibi Türkiye deki ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü olan Oktay Sinanoğlu na ait. 26 yaşında profesör olan Sinanoğlu Batı’ nın 300 yıl içindeki en genç profesörü oldu. Sinanoğlu’ nun bir çok başarıya imza atarken tek bir amacı vardı. Türkçe’ yi dünyaya öğretmek. İngilizce’ nin egemen olduğu dünyaya bir de Türkçe’ yi öğretmek. Örnekler veriyor Sinanoğlu, milletlerin yabancı dille eğitim yaparak kimliklerini, bağımsızlıklarını nasıl kaybettiklerini, ama buna karşılık sömürgecilerin nasıl kazandığını anlatıyor ve bunları anlatan deha, yıllarını Amerika’ nın en büyük üniversitelerin de hocalık yaparak, dünyada konferanslar vererek geçirmiş bir kişi. Türkçe’ ye Bye – Bye diyordu. En azından derdini böyle anlatmaya çalışıyordu. Artık Türkçe’ nin yok olduğunu böyle haykırıyordu. Ülkemizde Tanzimat ile başlayan batı özentiliği ipin ucunu kaçırarak kendimizi kaybetmeye vardığını Sinanoğlu şöyle dile getiriyor: ‘’Dünyada neler olduğunu anlarsan Türkiye’ de neler olduğunu veya neler olacağını daha iyi anlarız. En tehlikeli sömürgecilik köleleşme zihinlerin ve gönüllerin sömürgeleşmesi köleleşmesidir. Birinci vazifemiz gönlümüzü ve zihnimizi kölelikten kurtarmaktır. Bunun için kendi dilimiz, Türkçe ile eğitim şarttır.Türkiye’ nin savunması Türkçe’ nin savunması ile başlar. Bir millet tarihten nasıl silinir? Türkiye’ nin bugün ne sanayisi, tarımı, teknolojisi kalmıştır ne de araştırma bilimi kalmıştır. Son çıkarılan kanunlarla topraklar yabancılara çok ucuza satılmaktadır. İşte 50 yıldır olan eğitim sistemi ile adı vatan olan şehit kanıyla sulanmış toprakları kolayca yabancılara satacaklar yetişmiştir. Topraklar da gittikten sonra sıra sepet havasına gelir. Havai, Haiti, Filistin’ e bakın neler olmuştur.’’ Şehitlerimiz canlarıyla, kanlarıyla aldıkları bu toprakları, nâmahrem bir şahsa verecek halimiz yoktur. Ebediyette de olmayacaktır. Lakin bazı şahıslar kendi tekelliyetçi menfaatleri için bu vatanı satmaya çalışacaktır. Bu olay öyle eskisi gibi topla, tüfekle olmuyordur, olmayacaktır da. Sömürgeci güçlerin yaptıkları bir şey vardır oda gençleri kendine çekerek, kendine bağlamaktır. Gençliğin popüler olarak kullandığı sohbet (Chat) programını inceleyelim. Bakalım karşımıza ne çıkacak? Gençlerin en çok kullandığı sohbet (Chat) programı MSN olarak belirlendi. MSN diye kısaltılan programın İngilizce açılımı ise Messenger dır. Lügatlerimiz da geçen anlamı ise haber götüren kimse, ulak ya da kurye dır. Asıl anlamı ise siz de ne olup ne bittiğini gençleriniz sayesinde biz çoktan biliyoruz, uyumaya devam edin siz, iyi uykular demek. Maksadımız interneti kötülemek değil aksine bu gibi faydalı kitle iletişim araçlarını kendi menfaatlerimizin ışığında kullanmak. Biz çoktan teslim bayrağını çekmişiz de haberimiz yok. Misallere devam edelim. Bakınız daha anasınıfına giden o tazecik, gencecik beyinlere bile reformlaşma adı altında İngilizce öğretiyoruz. Bu reformlaşma değil aksine köleleşmektir. Bir çocuk ana dilini öğrenmeye başlarken bir de yabancı dil öğreniyor ise kelepçelerimizi kendimiz taktık demektir. Süregelmiş hataları düzeltmek çok zordur. Özellikle de çağımızda… Sohbet (Chat) programları sayesinde bırakın Türkçe’ yi yeni diller, yeni lehçeler ortaya çıkıyor. Peki bunun hangimiz farkındayız? Bir elin parmaklarını geçmez sayımız. Evrensel kentte okuyan talebelerimizin ve evrensel kente girmek isteyen talebelerimizin sıkça farkında olmadan yarattıkları bu hataların geri dönülemez boyutlara ulaşmadan artık dur demenin zamanı. Hatta bu konuda ‘’Türkçe Off’’ olarak derdini anlatmaya çalışan Feyza Hepçilingirler de şöyle der: Başta internet olmak üzere, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması küreselleşme sürecinin baş döndürücü bir hızla ilerlemesi; tüm toplumları etkilemekte ve kültürel kimliğin, öz benliğin en önemli öğesi olan dil bu oluşum karşısında çaresiz örselenmektedir.’’ Artık üstatlarımızın bile derdini gavurca anlatıyorsa demek ki durum oldukça vahim. Sonuç olarak ise artık Türkçemizin kaybolmasına dur diyelim ve Türkçemizi yaşatmak için harekete geçelim. Tolga Kayasu tolga.kayasu@gmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tolga kayasu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |