Herkesin derdi başka. -Orhan Veli |
|
||||||||||
|
Taş canlı değildir. Mineraller canlı değildir. İçi minerallerle dolu bir su birikintisi canlı değildir. Ateş canlı değildir. Elektrik canlı değildir. Yıldırım canlı değildir. Karbon atomu canlı değildir. İçi mineraller ve karbon atomları ile dolu bir su birikintisine bir yıldırım düşerse su, karbon ve mineral atomları birleşerek protein denilen karmaşık atomik yapıları meydana getirir. Protein organiktir, canlı değildir. Proteinlerin yüksek voltajlı elektriğin de etkisiyle uç uca eklenerek zincir gibi uzun iplikçikler oluşturur. Proteinlerin en az 20 çeşidi vardır. RNA denilen iplikçik dört çeşit proteinin karışık sırada defalarca uç ucuna eklenerek oluşturduğu bir protein zinciridir. RNA canlı değildir. İki adet RNA nın birbirine paralel bir şekilde dururken her protein basamağının diğer iplikçikteki karşılığına denk gelen proteinle eşleşmesi sonucu oluşan merdiven tipi ikili iplikçikler sistemine DNA denir. DNA canlı değildir. DNA yıldırıma, elektriğe ihtiyaç duymadan uygun koşullar altında kendisini kopyalayabilir. Kopya DNA lar canlı değildir. Kendisini kopyalayabilen protein zincirlerinin arasına dışarıdan başka protein zincirleri karışabilir. DNA kendisini kopyalarken bu yabancı zincirler de bu arada kopyalanmış olur. Araya giren bu başka protein zincirlerinin adına virüs denilmektedir. Virüsler de protein zincirleridir. Virüsler canlı değildir. Bir DNA nın kendisini defalarca ardı ardına kopyalayabilmesini sağlayan ortam koşulunu bir paket halinde bulduğunuz da bu paketin adına hücre deriz. Moleküller atomların bir araya gelmesinden oluşurlar. Atomlara göre daha karmaşık yapılardır. Proteinler moleküllerin bir birine kimyasal olarak yapışmalarıyla oluşan yapılardır. Moleküllere göre daha karmaşıktırlar. DNA proteinlerin birbirlerine yapışmalarıyla oluşurlar. Proteinlere göre daha karmaşıktırlar. Hücreler DNA nın kendisini kopyalayabilmesini sağlayan ortam şartlarının küçük bir paket halinde bulunmasına verilen isimdir. Hücre DNA dan daha karmaşıktır. Virüsler hücrelerin içine girip oradaki ortam şartlarından ve DNA nın kendisini kopyalayabilme özelliğinden yararlanarak kendilerinin de çoğalmalarını sağlarlar. Bu sayede çoğalan virüsler yeni hücrelere yayılırlar. Virüsler canlı değildirler. Bilinçleri yoktur. Hücreler virüslerden daha karmaşık yapılardır. Hücrelerin de bilinçleri yoktur. Hücrelerin bir araya gelmesiyle hücre kolonileri oluşur. Bir hücre kolonisi aynı virüs denilen protein zincirinin kendisini kopyalayarak süregelmesi gibi kendisini kopyalayarak devam etme eğilimine sahiptir. Bu eğilim çok karmaşık hale gelmiş olan hücre kolonilerinde de devam eder. Hücre kolonilerinin kendisini kopyalayabileceği ortam şartlarının sürekliliğini sağlayan şekline organizmalar denir. Ortam şartlarının sürekliliği dışarıdan değişik maddeler alımı ve dışarıya fazlalık maddelerin atılmasıyla mümkündür. Bir organizma bu sürekliliği sağlayan daha büyük bir ortam şartı kümesi demektir. Bilinç gerekli ortam şartlarının organizma tarafından fark edilerek organizmanın buna uygun hareket etmesini sağlayan reflekse verilen isimdir. Bilinç karmaşıklaştıkça organizma kendisini kopyalayabilme ihtimalini arttırır. Bilincin bildiğimiz en karmaşık hali organizmanın kendi kendisinin farkına vardığı halidir. İnsan bunun en karmaşık örneğidir. İnsan canlıdır. Can hangi basamakta başlamıştır? Yoksa,”can” bizim atomdan insana kadar uzanan karmaşıklaşan basamak sistemi içindeki belli bir kademeden sonrasına bakışımızdaki önyargıya verilen ad mıdır? Virüsler cansızdırlar ama çoğalıp yayılabilirler. Belki de virüsler canlı dediğimiz yapılarla cansız dediğimiz yapılar arasındaki hiçbir zaman kayıp ol(may)an ara halkalardır. Ve ….Toplum organizmaların bir araya gelmesiyle oluşan daha karmaşık bir sistemdir. Toplum cansızdır. Virüs cansızdır. Virüs bir hücreye girip kendisini çoğalttırır. Yabancı organizmalar da toplumun içine girip kendilerini çoğalttırır. Acaba toplumlar da kendilerini bir süre sonra hücre gibi bölünme usulü kopyalayan sistemler midir?... Canlı organizmaların başka canlı organizmalar doğurarak çoğalması gibi toplumlar da zamanla sürekli yeni toplumlar doğurarak mı çoğalırlar? Arılar her zaman oğul vermek zorunda mıdır? Bilmediğimiz her şey sırdır bize. Bilinç Kuşağı Dersleri 6 nın sonu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ilker uğurlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |