Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Aynı zamanda mekaniktir de. O kadar mekaniktir ki , programlı bir şekilde ırzımıza geçildiğinin farkına varmayız. Tek ihtiyacımız , belli zaman aralıklarında yağlanmaktır. Bu sayede mekanik bir şekilde , programlı olarak düzülürüz ! Ne de olsa her şey benzerdir. Herkes de tanıdık. Amaçsızca yürürken kalabalık sokaklarda , birini görürsünüz ve sorarsınız kendi kendinize ; ‘’Nereden tanıyorum ben bunu ?’’ Tanıdık gelir. Ya o sizin kız kardeşinizi , kuzeninizi ya da halanızı becermiştir , ya da siz onun. Bu yüzdendir ki herkes herkesi tanır. Tüm insanlar uzaktan akrabadır ! Biz de bu gönüllü akraba evliliklerinin çocukları. Özrümüz buradan gelir. Özrümüz o kadar büyüktür ki , bu yüzden hayatımız boyunca yalnız kalacağız. Kötü ve çirkin bir cadıya pandik attığı için ömür boyu lanetlenen veletleriz biz. Siz hiç bakmayın mutlu çiftlere. Çiftler , çoğul yalnızlıklardır. Büyüdükçe kör oluruz , bu yüzden göremeyiz bu gerçeği. Halbuki insanlar bunu ilköğretim yıllarında çözmüşlerdir. O yüzden gülerler yüzünüze gevrek gevrek ‘’Bu kaç ?’’ diye sorup , işaret ve orta parmaklarını birleştirmiş bir şekilde gösterirken ! Ne de olsa ‘’İki’’ diyeceğinizi bilirler. Halbuki haklı olan onlardır. O sadece kalın birdir ! Hayatımızı şekillendiren de bu kalın birlerdir. Teklik , yalnızlık. Dünya , doğası gereği yalnızken insanların yalnızlıklarından kurtulmaya çalışmaları sadece komiktir. Bir yere , bir topluluğa ait olma ihtiyacı şizofreninin en yalın halidir. Belli sıfatlarla , arkadaş , hoca , sevgili , eş , dost gibi saçma sıfatlardır bunlar , kuşattığımız insanların arasında kaybolup , gözlerinde kendimizi görmeye çalışmak en büyük ispatıdır yalnızlığımızın. Diğer taraftan mizantropi , kendine daha da aşık olma çabasıdır sadece. Bu çaba , diğer çabalar düşünüldüğünde masum kalabilir. Zaman kavramını yaratmak insanlığın en büyük hatasıdır ve oldukça da saçmadır. Saliseleri , saniyeleri , dakikaları yaratan da insandır , günleri , haftaları ve yılları da. Böylece , yaşadığımız o kocaman ve tek bir anı dilim dilim etmiş ve anlaşılabilir kıldığını sanmıştır. Biz de bu cinayetin delillerini kollarımızda taşır , duvarlarımıza asarız. Saatler , dünyanın en büyük seri katliamının delilleridir ! Zamanı yok sayabilen , görmezden gelebilen insan , üzülmeyi , dert etmeyi de bırakır. Üç yaşında ölen bir çocuğun , yetmiş yaşında ölen bir ihtiyardan daha ‘’kısa’’ bir an yaşadığını kimse iddia edemez ! Karşı cinsten bir okul ya da iş arkadaşıyla yemeğe giden bir insanın kafasının karıştığı kadar karışamaz hiçbir şey. Karşılıklı oturdukları masada , beyinlerinden dudaklarına gelen cümleler dünyanın en zalim sansürüne maruz kalır. Erkeğin ağzına kadar gelen ‘’Seni , şu yemek yediğimiz masanın üzerine yatırıp becermek istiyorum’’ cümlesi , dudak aralarındaki görünmez bir filtreye takılır ve ağızdan dışarı ‘’Bugün çok güzel görünüyorsun’’ olarak çıkar ! ‘’Teşekkürler’’ ise , kadının dudaklarından dışarı filtrelenmiş olarak çıkan ‘’Ne düşündüğünü biliyorum , yine de bir da iltifat et bana’’ cümlesinden başka bir şey değildir. Elbette dışardan bakan herkes göremez bu diyaloğun filtresiz halini. Yarı tanrılık , insanlara ateş hediye etmek değil , kafalarında çıkan karikatür balonlarını okuyabilmektir. Tanrı da bu karikatürleri çizen , çok yetenekli bir karikatüristtir. O yüzden ateistler ve agnostiklerin mizah yoksunu canlılar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tüm canlıların en çok inanmaya çalıştıkları şey ise masumiyettir. Boşuna bir çabadır zira ilk insan ağladığı zaman , toprak gözyaşıyla tanıştığı an ölmüştür masumiyet.işte o zamandan beri melekler bile günah işlemeye başlamışlardır. Şeytan ise sadece günah keçisidir , şamar oğlanıdır ! Hal böyleyken , masumiyet aramak oldukça yersizdir. Kalabalık içinde kafa dinlemeye çalışmaktır. Hergün milyarlarca insanın düzenli olarak sıçtıkları ve bok kokan dünyada parfüm sıkmaktır ! Tüm bu bok kokusunun içinde bile her şey bir temele oturtulmaya çalışılır. Bazıları bu temellendirmenin merkezine aşkı koyar. Bazıları aşk yerine nefreti ya da şehveti tercih eder. Tüm bu seçenekler yanlıştır çünkü tek bir gerçek temellendiren vardır ki o da kıskançlıktır ! kıskanılmaya aşığızdır ama kıskanmaktan nefret ederiz. Aşkı ve nefret i bu kadar yoğun olarak hissettiren başka bir duygu yoktur. O yüzden dünya kıskançlık üzerine kurulmuştur ! Ünlü İngiliz’in söylediği gibi ; ‘’Olmak ya da olmamak’’ değildir tüm mesele. Tüm mesele , hatırlamak ya da unutmaktır ! Bu iki seçenecek belirler yaşayacağımız anı. Yaşamak ise günün çorbasının içip , şefin acısını umursamamaktır. O halde gönül rahatlığıyla çizebilirim üzerini artık ünlü İngilizin sözlerini. Üzerine de kurşun kalemle yazabilirim ; ‘’Hatırlamaya ölmek ya da unutmaya yaşamak. İşte tüm mesele bu !’’ Hayat , kolsuz bir adamın karşsında striptiz yapan kadındır !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Lovecraft, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |