Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Buz gibi geldi karşısındakinin solugu yüzüne dogru. Kışkırtıcı bakışlarının altındaki bu sogukluk, insanı şaşırtmaktan öteye gitmiyordu. Gülümsemesin diye tanrıya yalvarmaya başlamıtı. -Ne olur tanrım gülümsemesin. Eminim senin gülüşün onunkinin yanında çok daha güzeldir. Ama onun gülüşünü engellemezsen sana karşı günah işleyecegim ve kendime hakim olamayıp ona teslim olacagım. Zamanın hiç bir önemi kalmamıştı. Acaba kendini ona çoktan teslimmi etmişti. Etmemiş olsa tahrik olmazdı. Bedeni testesteron maddesiyle dolmaz ve bütün benligini bu denli sarmazdı. Neredeyse oldugu yerde uygunsuz birşeyler yapacaktı. -Tanrım ne olur gülümsemesin. Ama o gülümsemeye başlamıştı bile. Soguk nefesi karanlıgı aydınlatmış, bakışları bir el gibi kalbini himayesine almıştı. Bundan sonra tanrı izin vermese bile ona teslim olacaktı. Çünkü bunu istiyor, arzuluyor hatta bunun için şehvet duyuyordu. - Artık seninim. Biraz önce arabasına aldıgı kadın bu sözleri duyunca, yarı zafer yarı kızgınlık dolu bir şekilde kaşlarını çattı. Dudaklarının kıvrımıda tıpkı kaşları gibiydi. -Al beni. Artık nefesindeki sogukluga kötü bir koku eklenmişti. Ama herşey kendisi için çok güzeldi ve güzel olacaktı. Tanrım çok güzel gülüyor. Ben onun olmalıyım. Herşeyim onun olmalı. Ve ilk kez kadın konuştu. Kaşları bir tanrıçanınki gibi doga dışı kıvrılmaya başlayan kadının gözleri, olanaksız ve mükemmel bir şekilde parıldıyordu. Dudakları çok az insanın görebilecegi bir biçimde kıpırdıyordu. Kadının teni sanki kendisini çagırıyordu. Gel diyordu, içime gir burada sana çok şey var. Gel ve onları sonsuza kadar al. Burası senin huzur bahçen. -Benimle gel. Ses hayallerindeki en tatlı noktalardan akan bir fısıltı gibiydi. Bir şey sırtına dogru yükselen huzuru tatlı bir yorgunluga çeviriyor ve bunu öylesine sisnsi yapıyorduki, beyni çoktan karşısındaki kadının olmuştu. -Seninle gelmek istiyorum. -Benimle gel. Kadının sesi artık kulagını tamamen doldurdugu için arabanın dışından gelen korna seslerini duyamıyordu. Zaten direksiyonu çoktan bırakmıştı. -Benimle gel. -Seninle gelmek istiyorum. --------------.------------.----------.---------.---------.------------... Olay yerine gelen polis, agzına kadar kumaş yüklü tırın altında kalan otomobilin içinden çıkarttıkları adamın yüzündeki mutlu gülümsemeye çok şaşırmışlardı. Bir insan böylesi feci bir kazada nasıl olurda böylesi tarifsiz bir gülümseyiş içinde olurdu. Otomobilin içinde yanlız ölen adamın gülümseyişi gömüldügünde bile silinmemişti. Onunla gitmişti. EROL ÇELİK 21.08.2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erol Çelik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |