..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Modern > Erol Çelik




20 Eylül 2002
Konuşun Benimle  
Erol Çelik
hayatımda ilk kez dramatik bir hikaye yazdım


:BAJE:
“Baba hoş geldin.
Annem, güzel annem, iyi yürekli canım annem, sende hoş geldin.
Mutlu, canım kardeşim, sende hoş geldin.
Ağabeyini ziyarete geldin demek, ne iyi ettin de geldin. Sen hep gel emi. Arada bir bizimkilerden habersiz çık gel. Biraz oturur, sonrada gidersin. Hem senin geldiğini kimseye söylemem, korkma. Zaten yakalansan da, ağabeyimi ziyarete gittim dersin, o zaman kimse kızmaz sana. Biliyorum babam istemiyor, senin benim yanıma fazla gelmeni. Olsun, böyle ayda yılda da olsa, seni görmek inan beni mutlu ediyor. Seni çok özledim kardeşim, hem de çok. Seninle oturup dertleşmeyi, okulda yaşadığın ufak çaplı aşklarını bana utana sıkıla anlatmanı, arada bir bizimkilerle takışınca, benden yardım istemeni. Anlayacağın her şeye susadım. Sen hep gel emi. Dediğim gibi bir yolunu bul ve gizlide olsa gel. En çok seni özlüyorum canım kardeşim.
Annem, sen neler yaptın, hiç anlatmıyorsun. Buraya gelince sadece orada oturuyor, beni seyrediyorsun. Bir şeylerden bahsetmiyorsun. Oğlum, bu gün alttaki Ayşe teyzen var ya, onunla birlikte alışverişe gittik, kendime yeni bir entari, bir çift ayakkabı aldım ve Mutlu’ya da, en sevdiği renk olan kırmızıdan bir elbise aldım, demiyorsun. Arada bir babamla olan kavgalarınızdan da bahsetmiyorsun. Eskisi gibi babamı bana şikayet etmiyorsun. Biliyorum babam, ben sizin yanınızdan ayrıldıktan sonra, azalttığı içkisini de tamamen bırakmış. Ama yine de, eminim onu bana şikayet edecek bir şeyler bulursun. Oğlum, yine baban misafir yanında bana şunu söyledi, bunu yaptı demiyorsun. Niye güzel anneciğim, bana babamı şikayet etmiyorsun. Buraya her geldiğinde böyle saatlerce suskun mu oturacaksın? Biliyorum, çoğu zaman birlikte yaşadığımız güzel anıları düşünüyorsun. Bu yüzünden ve gözlerindeki kederden belli oluyor. Ama bana anlatmıyorsun. Hatırlıyormusun oğlum, sen küçükken civcivleri çok severdin. Bir gün küçük bir civcivini kapının önünde ölü bulunca, bir hafta kimseyle konuşmamış, her bulduğun köşe başında ağlamıştın. Nede duygulu bir çocuktun, demiyorsun anne. Sonra bir gün deyip devam etmiyorsun anne. Sıkıldın mı yoksa anne. Bunları tekrar anlat bana. Anlat ki oğlun mutlu olsun, canı sıkılmasın. Kendini dışlanmış hissetmesin. Anlat ki, her şeyin normal bir şekilde devam ettiğine inansın.
Ve, neden buraya geldiğimi, sizi neden terk ettiğimi sormuyorsun. Umurunda değil mi anne Umurunda değil desem sana dünyanın en büyük haksızlığını yapmış olurum. Seni çok iyi bilirim anne, sen dünyanın en muhteşem annesisin bu yüzden benimle ilgili her şeyi umursarsın. Peki umurundaysa, neden benimle paylaşmıyorsun. Neden artık aramızda eskisi gibi fazla bir samimiyet yok.
Baba, biliyorsun buraya gelmem senin yüzünden oldu. Evet farkındayım sana da çok çok büyük bir haksızlık yapıyorum. Acımasızca konuşuyorum. Böyle bir şeyi söylemeye hiç mi hiç hakkım yok, bu yüzden yüreğimin sızısı artıyor. Bazı şeyleri affetmek o kadar zordur ki babacığım, bunu sen öğretmiştin bana. Hatta insan bazen o kadar katı olabilir ki, çocuğunu evden bile atabilir. Dimi babacığım. Bunu hatırlıyabildin mi? Bana o kadar güzel öğütler verdin ki, bir çoğu hala aklımda. Seni sorgulamak benim haddim değil ama o zamanlar içtiğin o içkinin bana karşı anlayışsız olmana yardımcı olduğunu düşünmüşmüydün. Yaptığım şey belki aileme yakışmayan bir şeydi diyorsundur içinden. O zaman şimdi neden beni ziyarete geliyorsunuz. Demek ki o kadarda zalim olmaya gerek yokmuş babacığım. Belki biraz daha anlayışlı davransaydın, beni biraz daha anlamaya çalışsaydın, elimden bir kez daha tutsaydın, ben asla burada, sizde orada olmazdınız.
Pişmanlık dimi baba. İşte benimde burada en çok yaşadığım duygu bu. Pişmanlığını hiç anlatmadın bana baba. Oğlum, pişmanım demedin. Deme baba, yine gurur yap olur mu? Eminim sen pişmanlığı benden daha iyi bilirsin. Ne de olsa sen babasın. Ve babalar her şeyi oğullardan daha iyi bilirler.
Baba, biliyor musun seni inanılmaz çok özledim. Tabi bilemezsin, çünkü bir kez bile olsun bunu bana sormadın. Oğlum beni özlüyor musun diye sormadın. Özlüyorum baba. Bu özlem içimde çaresiz bir çığ gibi büyüyor ve içimi kor bir ateş gibi yakıyor. Keşke baba her şey böyle olmasaydı. Sen pişman değilmisin peki. Konuşmuyorsun tabi. Bende senin yerinde olsam konuşmazdım. Ama şunu bilin, buraya gelecekseniz benimle konuşun. Yoksa her şey benim için çok daha zor oluyor. Konuşun benimle. Dertleşin. Sorun.
Anne, baba, madem beni ziyarete geliyorsunuz, madem benim hakkımda hala içinizde güzel şeyler var, o zaman sorun bana. Eğer direk konuya giremiyorsanız, önce havadan sudan sormaya başlayın. Sonrada içinizi dökün, kusabildiğiniz kadar kusun içinizdeki merak ettiğiniz ve bilmediğiniz şeyleri. İşte o zaman ben de rahat ederim.
Anne yine ağlamaya başlama yalvarırım. Senin ağlayışın beni hep kötü etmiştir. Çünkü sen asla sahte ağlamazdın. Sanki etinden et koparıyorlarmış gibi için parçalanır ve kıyamadığım göz yaşların, dupduru yanağını kaplar. Ağlama anne, ne olur ağlama. Eğer sen ağlıyorsan, gerçekten beni özlediğin için ağlıyorsundur. İçindeki pişmanlığın yüzünden ağlıyorsundur. Senin ağlamana dayanamam. Ağlama da, benimle dertleş. Tıpkı eski günlerdeki gibi al beni karşına ve konuş. Oğlum de. Anlat anne, konuş benimle. Bende burada mutlu olayım. Çok uzun zamandır, hiç mutlu olamadım anne. Eminim bunu bilsen, dünyayı yıkar yine beni mutlu etmenin bir yolunu bulurdun. Ne garip dimi anne. Ne zaman benim yanıma gelsen muhakkak ağlarsın. İnan ağlamanı bile özledim. Her şeyin gibi.
Baba bakıyorum seninde gözlerin doldu. Dudağını ısırıyorsun. Yapma baba, sakın sen ağlama. Annemin ağlamasına belki alışabilirim ama sana alışamam. Ağlaman beni mahveder. Eminim içinden, keşke diyorsundur. Ağlama baba, gözünü seveyim ağlama. İçindeki isyanı bana açta konuşalım. Ne demek istiyorsan de. Ne haykırmak istiyorsan haykır. Gerekirse kötü konuş ama sen asla ağlamamalısın.
Mutlu, güzelim sen uyma onlara bari. Sen ağlama. Benim yüzümden herkes ağlasın ama sen ağlama. Of kardeşim of. Yaptığım hiçbir şeye pişman değilim ama senin ağlaman beni yıkıyor. Sen canını sıkma kardeşim, eninde sonunda bir araya geleceğiz ne de olsa. Ağlarsan seni beklerken hepten kahrolurum. Ağlama Mutlu.
Mutlu, hep bana sorardın ya, ağabey insanlar niçin yaşar diye, işte sorunun cevabını kendin veriyorsun. İnsan sevdikleri için yaşar. O yüzden sen benim gibi olma. Kardeşini ağlatacak hiçbir şey yapma.
Baba, yumruğunu ısırmaktan vazgeç de, sor. Niye oğlum? Değer miydi? De. Ama bak sormuyorsun işte. Sadece içinle kavga ediyorsun. Beynini yiyorsun. Kendini mahvediyorsun. Biliyorum pişmanlık almış gidiyor yüreğinde, ama artık alış. Pişmanlık sökmüyor.
Annem, güzeller güzeli annem. Sen babamın aklına sahip çık. Siz hala benim annem babamsınız. Sizi her şeyden çok seviyorum.
Demek gidiyorsunuz? Sağlıcakla kalın. Ne olur birbirinizi üzmeyin. Çünkü, Allah korusun ama benim geldiğim yer gibi bir yere gelirseniz, o zaman yaptığınızın bir çok şeyden dolayı pişmanlık duyacaksınız. Size gitmeyin diyemem. Biliyorum burada sonsuza kadar kalamazsınız. Bari arayı fazla sıklaştırmasanız.
Bakın ikinize de söylüyorum. Ağlamayı kesinde beni dinleyin. Beni can kulağıyla dinleyin hem de. Ama önce ağlamayın. Ağladınız mı aklım karışıyor. Ben burada yalnızım. Sadece sizi düşünüyorum. Buna yemin ederim. Eğer bir daha ki sefere geldiğinizde bütün her şeyi konuşmazsak, hepten ızdıraplar çekicem. Siz benim annem ve babamsınız. Ben hatamı kabul ediyorum ama siz bir kere olsun sormadınız, ne oldu diye. Bu sefer de sormayacağınızdan artık eminim. Ama bir dahaki sefere anlaşalım her şeyi konuşacağız. Tamam mı? Ne zaman gelirseniz gelin ben hep buradayım. Zamanım oldukça fazla. Bir dahaki gelişinizi beklerken, bu sefer benimle konuşacaklar, her şeyi soracaklar, sohbet edeceğiz diye bekleyeceğim.
Mutlu, sende gel emi. Anlatacak bir şeylerde getir. Yeter ki ağabeyinle her şeyi paylaş. O seni sonsuza kadar dinleyecek. Eski günlerdeki gibi bana yaptığın yaramazlıkları. Okuldaki arkadaşlarını, hatta küçük aşklarını da anlat. Anlat ki ben mutlu olayım. Buraya sende herkes gibi susmaya gelme. Sen farklı ol ve benimle konuş. Zaten canım çok sıkılıyor. Bizimkilerden gizlice gelmeyi unutma. Bazı şeyleri onların yanında söyleyemeyeceğini çok iyi biliyorum. Çünkü sen benim kardeşimsin. Çünkü seni hiçbir şeye değişmem. Arada bir bizimkiler hakkında da konuşuruz. Sonra senin ileriki hayatını da konuşuruz. Asla bana anlatırken sıkılmazsın. Çünkü ben senin ağabeyinim.
Anne, eve gider gitmez düşünmeye başla. Ben hiç oğluma sordum mu de kendi kendine. Hiç onunla bu konuda konuştuk mu de ve bir dahaki sefere benimle konuşacak çok şeyin olsun. Olsun ki ben burada rahat edeyim. Benim rahat ve mutlu olduğumu bilmen seni mutlu etmez mi anne. Eder elbet. Çünkü beni ne çok severdin. Benim için yaptıklarını asla ödeyemeyeceğim.
Türban sana ne de yakışmış anne. Ama gözlerin ağlamaktan kızarmış. Annem güzel annem sen ağlamaya devam edersen. ben burada daha çok yanacağım. Kendimi sırf sen ağlıyorsun diye hiç affetmiyeceğim. Suçum ne kadar büyük olursa olsun, insan annesini ağlatmaktan daha büyük bir suç işleyemez.
Baba, seninle bir daha ki sefere kesin konuşmalıyım. Ben burada daha fazla kendi kendimi yiyemem. Ama unutma sen soracaksın ve ben her şeyi doğru bir şekilde anlatacağım. Ben seni hala çok seviyorum. Hoşça kal baba, anneme ve kardeşimi iyi bak.
Mutlu, dünyalar güzeli kardeşim. Senin yerin apayrı. Biz her zaman bir birimizi seveceğiz ve asla unutmayacağız öyle değil mi? Sende bir dahaki sefere her şeyi anlat olur mu? Bizimkiler anlatmazlarsa sen gizliden gel ve her şeyi bana anlat sen de bana sor, ben de sana anlatayım. Kendine iyi bak kardeşim.
Hepiniz hoşça kalın. Dualarınızı sadece mezarımın başına gelince değil her zaman okuyun. Onlara çok ihtiyacım oluyor.”

BAŞ TAR:1-7-00
BİT TAR: 10-7-00



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın modern kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benimle Gel


Erol Çelik kimdir?

Hayal gücü.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Erol Çelik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.