..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > S.Deniz hamutcuoğlu




12 Haziran 2010
Zeynep  
Zeynep

S.Deniz hamutcuoğlu


Yazmak, her zaman rahatlatıcı bir eylem olmuştur benim için. İdam mahkûmlarının coşkuyla son mektuplarını yazmalarının nedeni de bu olsa gerek. Gece uykusu kaçan, ruhsal sancılar çekenlerin şiir adını verdikleri, sözcükleri dizme gayretlerinin de. Gözyaşlarının kurumasını beklemek ya da onları silmek yerine sözcükleri kullanmak da adettendir. Sözcüklerin arkasına sığınmak aslında zavallılıktır. Yalnızlığa isyan da.


:BBFB:
ZEYNEP

Pembe yalanlara dolu bir hayat bize sunulduğu için kızım olsun istemiştim; pembe bir yaşamı olsun diye sürekli pembeler giydirdim, pembe oyuncaklar aldım. Pembe ambalajlı, pembe sayfaları olan kitaplar okusun, romantizm, sevgi, aşk ve umut koksun her cümlesi. Bir tane de isterse tek okuru kendisi olan, yaşamdan korunmak için yazdığı kendi romanı olsun. Kitap yazmak için entelektüel olmak gerekmez. Kumarbaz, cazcı ya da ne bileyim işte bir savaş tutsağı olmak yeterlidir. Onu kurgulara boğdum; ama o benim hayatta kurgusal kılamayacağım tek gerçek. Öylesine karşılıksız sevdim ki onu seneler boyu, bu nedenle karşılık verdiği her sözde, bakışta, anlayışta içlenir oldum. Affetmelerim ise büyüklükten değil;onu anlamamdandı.

Onunla iyi anlaşmamızı sağlayan etkili bir dil kurmuştuk. Biliyorum zamanı geldiğinde bana her şeyi söyleyecek, en azından anlamlandırmakta güçlük çektiğim durumları anlamamı sağlayacaktı. On dört yıllık arkadaştık; birlikte salıncaklara binmiş göklere uçmuştuk, tutulan balıkların kova içindeki çırpınışlarından birlikte hüzünlenmiş ama son danslarını yapmanın heyecanını yaşıyorlar diye kendimizi teskin etmiştik, pastanede bir yandan sohbet ederken yediğimiz pudinglerle vedalaşmak istememiş, akşamdan kalma matematik defterini okul çantasına koymadığımız için telaşlanmış, duvardaki saatten çıkan sesten farklı gerekçelerle olsa da birlikte korkmuştuk. Hiç hoşlanmadığım halde, bazen onun yaptığı tekil eylemlere birlikte yapmışız gibi çoğul takısı eklemekten kendimi alıkoyamamıştım.

Ayrılmak zamanı geldi, biliyorum. Toprak bedenimi kendine doğru çekiyor, büyük bir mıknatıs gücü bu. Direnme çabası boşuna. Sonsuz uykuma dalacağım. O da biliyor; ancak pembe dünyada yaşamaya alıştırma konusunda başarılı olduğuma beni ikna etmek için fark etmiyor gibi görünüyor muhtemelen. Şimdiden ağlamasını istemem, ona kimseler bir şey demesin; ama Ahmet'in bilmesi iyi oldu. Zeynep ve anneme daha çok vakit ayırsın, soğukkanlılığını korusun ya da soğukkanlı olmayı artık öğrensin demem daha doğru olur.Şu dostluklarını hiçbir zaman hissetmediğim ziyaretçiler de artık odaya girip çıkmasınlar. Bu hastanede yapılmasını istediğim bir şey daha var: Ihlamur değil, çay istiyorum, demli olsun. Yazı yazmanın koşuludur çay, sevme nesnesi bir canlı gibi;varlığı yeterlidir.Yazmak, her zaman rahatlatıcı bir eylem olmuştur benim için. İdam mahkûmlarının coşkuyla son mektuplarını yazmalarının nedeni de bu olsa gerek.Gece uykusu kaçan, ruhsal sancılar çekenlerin şiir adını verdikleri, sözcükleri dizme gayretlerinin de. Gözyaşlarının kurumasını beklemek ya da onları silmek yerine sözcükleri kullanmak da adettendir. Sözcüklerin arkasına sığınmak aslında zavallılıktır. Yalnızlığa isyan da. Yalnızlığından sıyrılmak için sözcüklere sığınan insan, sözcüklerinin hayatta karşılığı olmadığını görünce daha büyük bir yalnızlığa gömülür. Yalnızlığın tanımı da tarifi de budur işte. Artık tekil eylemlere çoğul takısı takmak da kurtarmaz insanı. Ama yine de Zeynep gelince ara veririm bu uğraşıma, bir tek ölüm geçer onun önüne diye düşünmüştüm epey zaman önce. Zeynep dışındaki kimseyle konuşmak istemediğim için izin veriyorum onlar anlatsın; havalar sıcak mı soğuk mu- her iki durumdan da beş on dakikalık laf çıkar-,yaşama ne olursa olsun her zaman sarılmak gerekir-sarılmadığın her şey elinden kaçacak zannedersin-, gazete haberlerinde neler var-günlük yaşamı ölüme ilişkin seremoniler bile kesintiye uğratamaz, o umursamazdır-,kapı komşumuz evinde nerelerin tadilatını yaptırtmaktadır-aslında bu gibi işlerin beni anlık olarak bile rahatlatmayacağı bilinir ve ben kimseye öykünmem, serseri bir başkaldırıyla özgürlüğünün tadını çıkaranlardan başka- gibi konulardan söz edilir. Herkesin, ölümle maç yaptığı ringden son anda zaferle inen tanıdıkları, misalleri vardır. Dinliyorum. Hayat, gerçektir.

Umursamazlığımı Ahmet'e hissettirmemeliyim; o hak etmiyor bunu. Birlikte yaşanmış senelerin kazandırdığı ustalıkla ona hissettirmeme gayretimi de fark eder belki;ama tek avuntum zaten her zaman değişken olan ruh durumumun bu maskelemeyi de maskeleyebileceği. Ona gülümsüyorum, yaşamam için yalvaran bakışlarını kabul ediyorum, ıslak öpücüklerinden vazgeçmeyeceğim. Tıraş olmakta bile güçlük çeker hale geldiğini görüyorum; ama ona kirli sakalın çok yakıştığını söylüyorum. Beni bu kadar sevmiş birine duyduğum minneti hiçbir zaman gösterememiştim. Bu zamanda göstermeye çabalamak ahmaklığına düşmüyorum. Minnet duyayım diye sevmedi beni sanırım.

Herkes sahici oldu birdenbire, nasıl içtenler ama. Beni çok sevdiklerini bir kelimeyle, bir bakışla, hemşirenin bana uyguladığı teknik bir işleme ufak bir yardımda bulunmakla göstermeye çabalıyorlar. Kısa, birkaç zaman adımı sonra bazıları gözyaşlarının kabarttığı gözlerini gizlemek için kara gözlüklerle gelecek toprağa. Yok olduğuma üzülecek ancak kendilerinin yok olmadığı düşüncesiyle teselli bulup daha büyük bir iştahla yemek yiyecekler. Anne olmanın, eş olmanın, meslek yaşamının ve artık kendini yaşamanın gerekliliğini yerine getirebileceğim genç yaşta çıkagelen ölümüme isyan etmelerine, ona hakaret etmelerine rağmen ''Hepimizin gideceği yer orası.'' diyecekler.Küçümsemeler yerini itaata bırakacak. Rotayı çizmiş olsalar da bu ölümden duyarsızlaşma, sigarayı bırakma ve sağlıklı beslenme dersi çıkaracaklar. Anılar ortalıkta...

Günler sonra bedenimin bile küçüldüğünü ama Ahmet'in umutlarının büyümeye devam ettiğini görmek acılarımı artırmaya başladı. Konuşurken birden doğruluyor, hemşire ve hastabakıcılara talimatlar veriyor, doktorlara ehliyetlerinden şüphe eder gibi bakıyor, zaman zaman odayı geçmişte anlamsız bulduğu çiçeklerle donatıyor. Yitirilen zamanları telafi etmeye çalışırken bir yandan da yeni zamanlar yaratacağına inanıyor. Oysa başka başka zamanlar çıkagelir, davetsizce. Her şey unutulur.

Beni asıl düşündüren Zeynep'e yarattığım dünyanın yıkılacağı, kara bulutların bütün saf renkleri gölgeleyeceği, dünyasının siyahlara teslim olacağı, minicik bedeninin, oradan oraya savrulan bir ruhla nasıl baş edeceği, en iyi dostundan, hayat ortağından, ikizinden olmanın dayanılmazlığına nasıl katlanacağı, ölümün büyük bir yalanı acımasızca ortaya çıkaran kocaman bir hiçlik olduğu gerçeğiyle nasıl yüzleşeceği...

O sırada Zeynep'in beni kolayca yatıştırabileceğine inanan kocaman, parlak gözleri kapıyı araladı. ''Anne'',dedi. ''Sözünü ettiğim romanı bitirdim, seni anlattım. Artık kitap yazmayacağım; okumayacağım da...''.

S.Deniz HAMUTCUOĞLU



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Trafik Kazası
Buharlaşan Gerçek
Ayrılış
Acta Non Verba!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonsuza Dek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ölüm [Deneme]


S.Deniz hamutcuoğlu kimdir?

1 Mart 1972 doğumlu

Etkilendiği Yazarlar:
Sevdiği yazarlar;Goethe, Marquez, Dostoyevski,Cortazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © S.Deniz hamutcuoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.