Herşeye imgelem karar verir. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bizler kocaman bir romanın içinde yaşıyoruz. Özellikle yazar, romanına kurgusal bir içerik bulmaya gitgide daha az gereksinim duyuyor. Kurgu zaten önünde. Yazarın görevi gerçeği icat etmektir. J.G.Ballard ''Bir Pazar gecesi, televizyonda bir alt yazı:İstanbul’dan Ankara’ya gitmekte olan yolcu otobüsü akıl almaz biçimde devrildi,iki ölü onaltı yaralı...'' Gazeteci olarak yazmak gereksinimi duyuyorum,hayat üzerine bilgece olmasa da yazıyorum.Yazma gereksinimi kendiliğinden ortaya çıkıyor;ama bu tür olaylara doğrusu artık duyarlılık sınırlarım çoktan yıkılmış olsa da mesleki-teknik bir mesele olarak ciddiyetle eğiliyorum. Dedim ya... Hayatın artık beni fazla şaşırtmaması duyarlılığımı da törpülemiş olsa da insani ızdıraplar kokan yazılar yazıyorum.Aslında köreldi duyularım,galiba yaşlanıyorum.Kaza, ölüm ve ölmek üzerine yapılan şakaları, dramatik sözlere tercih ediyorum.Yazmak, ciddi bir iştir biliyorum;yaşamak ne kadar ciddi bir işşe aslında o kadar.Ve öyküsünü yazmak istiyorum kaza anını yaşayanların ve ölenlerin,bu ilginç olmayan olayın biyolojik, dinsel,ruhbilimsel, toplumbilimsel hatta siyasal yorumlamasını yapmanın sıradanlığının farkında olarak.Kendimce yapacak en iyi şey,dışarıdan biri gibi durmak.Hayatın fazla içine girdiğim için dışında kaldığım gerçeğini düşününce bu olayın da fazla içine girmemek gerektiğini biliyorum,ne yazık ki bilmenin mutsuzluk getirdiğini göz ardı ediyorum. Kim demiş bilmek,güçtür,diye. Bilmemenin getirdiği gücü ve bu gücün beraberinde getirdiklerini herkes bilir. Her neyse, bu kaza halkı nasıl etkilemiştir, ya da nasıl halkı etkileyebilecek bir dille sunulabilir?Halkta ölüme,gebeliğe, anneliğe ya da geleneklere karşı duyulan büyük bir saygı vardır,iyi ki.Sözgelimi ölene hürmet edilir;ama bir annenin ölümüne, ruhuna çok incelikli bir hürmetle yaklaşmaya özen gösterilir.Gündelik dilde bile kullanılan sözcükler özenle seçilir.Annedir,kusurları olsa da. Yaralılardan bir çoğunun kadın olduğunu öğrendiğimde düşüncelerim ya da zihinsel oyunlarım şöyle ses veriyordu:Siyasetle hiç ilgilenmezler:gerçek gözlerinin önünde olup bitenlerdir,maskeli balonun neden yapıldığını bile bilmezler. Siyaset gözle görünen bir şey değildir.Gösteriştir, görkemdir,oyundur,çizmenin yumruğudur ,taktiktir,baskıdır,yönetmektir ve hatta yönetme tutkusudur.Daha okul kitaplarında bile gerçek hiçbir şeyle bağlantısı olmayan, kavramsallaştırıldığında ezberlenmesi gereken bir kelime olan ,bu yüzden de adamakıllı imgeleştirilemeyen bir sözcük. Fabrika bacası-ekonomik zenginlik-,hapishane ya da okul-disiplin-,bitip tükenmez tartışmalar-demokrasi-,kadının erkeksi bir toplumda kölece çalışması-eşitlik-,hastane-modern sağlıklı toplum- kelimeleriyle eşleştirilir ve bir oyun sahnelenir. Sahne yalnızca çocuk sayısı fazla olan işçi, çiftçi ve marangoz karıları tarafından değil,sanatçılar ve bilim adamları tarafından bile ilgiyle izlenir.Sahne kapanınca ya da konser bitince sarhoşluk çok kısa bir süre devam edecektir;ama ne sahne kapanır ne de konser biter;bir trafik kazası bile alt yazı haberi olarak okunur. Yaşam, artık kimseyi düş kırıklığına uğratmaz ve uğratmadığı için kimse gerçek bir yalnızlığa gömülemez. Eylemleriyle yüzleşemez ve her eylemin,evet her türlü eylemin bir değere yaslanması gerektiğini göremez.Kimse kimseye tahammül edemez,nedensizce;ama yalnızlıktan sıyrılmanın bir yolunu da bulur.Doğrusu tüm bunlarla ilgilenmektense işe gidip gelmek ya da yemek yapmak daha tercih edilir bir şeydir kadınlar için. Yemek yapmakta öğrenilecek çok az şey vardır.Ayrıca hüzünlenmek de kadınlara özgüdür ve hüzünlüyken bile duyulan hüzün yüzünden utanmak gerektiğinden gözyaşları yerine ter dökmek daha yerindedir. Yaralı kadınlarla ilgili başlıklar tasarlıyor,öyküler kuruyordum.’’Ölümü de yaşamı gibi gizlerle örüldü.’’ ’’Tüm çabalara rağmen adını söyleyemedi ya da hatırlayamadı.’’ ’’Ölümden kaçarken, ona yakalandı.’’ Artık yazmaya başlamak için bilgisayar masasına geçmek istediğimde kımıldayamadığımı fark ettim. Yanım başımda doktor...Neredeydim?Neler oluyordu?Rüyada mıyım?... ’’Konuşma, kendine eziyet edersin.’’dedi,doktor. Sustum.Zor nefes alıyordum ve kaza anını hatırladım. Pekiyi haberlerdeki alt yazıyı ne zaman okumuştum?Sırtımı dönüp gözlerimi kapamak istedim, hayatın yine tam da içine yerleşmiştim, yan odadan bir yaralının inlemeleri geliyor, sessiz ve gizlice her zaman ki gibi hiçbir şeye yardımcı olmayan gözyaşlarım dökülüyordu yastığa. Bu haberi ben tasarladım ama başka bir gazeteci yazar artık... S.Deniz Hamutcuoğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © S.Deniz hamutcuoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |