Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Uzun zaman oldu. Şimdi okuyacakların en gerçek ve samimi düşüncelerim. Sana kalbimi konuşturuyorum. Yazdıklarımı okuduktan sonra senden tek istediğim ağlama. Ne ve nasıl olduğunu bilmiyorum. Aklım sanki gökyüzündeki özgür martılar. Beynimi deli rüzgâr savurdu bıraktı uzaklara. O küçük yüreğim bir zamanlar neydi şimdi ne. Bundan önceki yalanlarımdan farklı bir yalan bu. Vücudumun kıvrımlarına kadar yayılıyor. Aslında kelimeler en başarılı olduğunda bile zayıf kalan simgeler. Sana ne yazacağımı bilmiyordum baştan. Elime kalemi aldığım an döküldü sözcükler beyaz kâğıda. Ne gözü kara olabiliyor o simgeler ne susmak istiyor. Sana neyin ne olduğunu ne cesurca yazabiliyorum ne yazmadan durabiliyorum. Ne akıl söyle diyor ne kalp durduruyor. Doğru ya da yanlış yaşadıklarım. Ne zaman kaçmalıyım senden? Ya da ne zaman unutmalıyım seni? Saç tellerim bile ağırlık hissettiriyor yaralı vücuduma. Ne acıya alıştım ne aşka. Yıllar geçti. Aşkımda geçer sanıyordum. Aslında sadece kendimi kandırmışım. Tıpkı saf bir çocuğu kandırır gibi. Sana pişmanlıklarımı anlatmayacağım. Buna yüreğim dayanmaz. Seni sevmiyorum dediğimde Müthiş bir acizlik hissediyorum bedenimde. kendime bile söyleyemiyorum yalanımı. Yüreğim öyle acıyor ki acıdan mı üzüntüden mi bilemiyorum. Aslında üzüntü acı acı üzüntü demek değil mi? sende bilemediğim bir şey var. Ne ileri gidiyor ne geri. Yıllar geçmesine rağmen arttı azalmadı aşkım. Mahkûm olmak gibi bir şey bu. Sakladım gözlerimdeki perdelerin içine seni. Anlaşılmaz bir ateş yakıyor bedenimi. Susarak konuşmak istedim kaç kere. hep anlayacağının korkusu hep aşağılanma duygusu. Ölmeden cehennemi yaşıyor gibiyim. Peki, peki bu sessizlik ne? Yüreğimin aşınmasından mı korkuyorum? Neden kendimle kalamıyorum? Neden sen konuşuyorsun sürekli beynimde? Peki, beynim ne zevk alıyor bu oyundan. Hayır, söyleyemem bunu sana. Ancak ancak gök kızıl seyredildiği zaman. Ya da kıyamet koptuğu zaman mesela. Kuşlar sustuğunda ya da tırtıllar kelebek olmadığı zaman. Bu içten gelen sessizlik neden bu kadar yakıyor içimi? Kalbimin inlemesi neden bu kadar kuvvetli olmaya başladı. Yanıyorum, hasret yakıyor bedenimi, ses tonunun narin bestesi geldikçe kulaklarıma. Ben kimsenin tanımadığı ama herkesin bildiği kadın, sesleniyorum gençliğime; ne olur bırak artık çırpınmayı. Eğer bu bir aşksa bir ömür boyu yaşansın istiyorum tükenmeden. Önümde duruyor evetim hayırım. Defalarca hayır dese de beynim, bir kere evet deyince yetiyor yüreğim. Nereden çıktın karşıma? Neden çıktın? Yaşama amacın beni mahvetmek mi diye soruyorum bazen. Zaman geçse de iyi ki diyeceğimi biliyordum. Zaman geçti ve iyi ki diyorum. Bugün ilk defa onu sevmek istemiyorum dedim kendime. Sadece bir aldanma işte. Allahım dedim bana yaşatmaya çalıştığın ne? Günahlarımın bedeli mi bu? Başkalarının mutluluğu için vazgeçtim her şeyden vazgeçtik… Bugün bir şeyi daha fark ettim hala seviyorum seni. Ne kadar inkâr etsem de, hala. Hala aklımda Perşembe günü doğduğun. Yıllar olgunlaştırdı o küçük kızı. Artık seni düşündüğümde ağlamıyorum eskisi gibi. Saklı köşelerde seni düşünmüyorum. Yazdıklarım isyan etmek değil sakın yanlış anlama, sadece bir kaçış o bitmek bilmeyen düşüncelerimden. Yollarımızın ayrıldığını biliyorum ve ebedi birleşmeyeceğini de. Ben sadece seviyorum seni. Gizli saklı. Öylesine. Hiçbir şey değişmedi biliyor musun? Hala ilk söylediğin kelimeler kulaklarımda. Hala fısıldıyorlar kulağıma. Ve ben ve ben her seferinde ilk duymuş gibi heyecanlanıyorum. Hala ilk tanışmamız geliyor her filmden sonra aklıma. Bu diz titremesi nedendir bilmiyorum. Soru yok cevap yok yalnız tesadüf var hayatımda. Ne çok soru var aklımda, cevaplarını bulamamaktan yoruldum. Neden sen diyor içimden biri. Yakın olduğumuz için mi? diyorum, sana yakın bir sürü insan vardı neden o diye karşılık veriyor tekrar bana. İşte o an o an susuyorum çünkü bunun cevabını bende bilmiyorum. Cevap veremiyorum. Alıştım artık o sese. Neyi sorsa cevabını veremiyorum. Seçmek ve seçimin sonuçlarına katlanmak. Galiba bunu yaşıyorum. Biliyor musun özlüyorum seni. Bazen daha başkadır insan. Bazen daha anlamsızdır yaşam. Bazen ölü gibidir deniz. Bazen cesaretlidir insan bazen korkak ve hain işte o zamanlar özlüyorum seni. Bazen bir sigara yakar insan bilir o sigaranın üzüntüleri olduğunu, dumanları tıpkı duyguları gibi savrulur durur oraya, buraya, havaya. Kolay olmadı. Aslında hala kolay değil biliyorum, ama kolay olması için çırpınıyorum. Kalbim acı hissetmiyor artık buzdan bir kütleyle kaplı. Sadece kan pompalıyor o kadar. Yaşadıklarım doğru ya da yanlış bilmiyorum. Bilenler vardır elbet. İhtiyacı yok artık buzdan kalbimin aşka, ihtiyacım yok artık kibirsiz bir yüreğe. Nasıl olmaz ki? neden düşünüyorum o zaman seni?Yaşıyorum ama öylesine. Kardeş gibiyim öfkemle yeri geldiğinde dizginleyebiliyorum. Bu duyguları yaşadığım için pişman mıyım bilmiyorum. Tek bildiğim yıllar geçtiği ve hala keşke demediğim. Hiçbir zaman keşke onu sevmeseydim demedim. İyi ki o olmuş dedim. Pişman mıyım? Hayır. ne yaşananlar için ne de seni seçmediğim için. Eğer seni seçseydim bir ömür boyu suçluluk duyacaktı yüreğim. Ardımızda kalan insanları hiçe sayacaktık. Nasıl bir bencilliktir bu nasıl bir günahtır. Nasıl bir insan bu kadar düşüncesiz olabilir. Ben olamam. Olamadım da zaten denedim ama yapamadım. Ne seni içimden söküp atabildim ne de böyle bir bencillik yapabildim. Yıllardır bunun acısıyla yaşıyorum. Ama beni affet ve acımasız biri olarak anma istedim. Belki belki bu satırları okuduktan sonra sende iyi ki dersin. Sadece bunları bil istedim. Bana öfke ve kin duyma. Bazen düşünüyorum da ne içindi her şey cevabının boş bir özlem olması bedenimi cehennem ıstırabı gibi yakıyor. Ve artık bitirmenin zamanı geldi. Elveda… Elveda hasret kokulu sevgili, elveda geçmişim, elveda hayallerim elveda duygularım elveda… Bir gün, bir gün belki karşılaşırız yollarımızın kesiştiği yerde. Müthiş bir ağırlık var üstümde. Gözlerim kapanıyor sanki. Şimdi de garip bir uyku hali. Yavaş yavaş siliniyor etrafımdakiler gözlerimden. Ve biri hazır mısın diye sesleniyor evet hazır mısın diyor. Korkuyorum. Hala seni düşünüyorum. Anladım bu, bu... erengi BB>
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © irem turgut, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |