Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Bu samimiyetsiz tavrı sergileyen insanlar; hırsızlık, zina gibi Kuran'da yasaklanan eylemlerden, sırf toplum baskısı nedeniyle uzak dururlar. Ancak fırsatını bulduklarında, kimsenin şahit olmayacağı zamanlarda bu eylemlere çekinmeden yaklaşırlar. Sözde Allah'a inandıklarını söyleyen bu insanlar, Allah'ın emir ve yasaklarını umursamadan çiğnerler. Oysa çekinmeleri ve sakınmaları gereken tek varlık Yüce Allah'tır. ''Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.'' (Taha Suresi, 7) Allah'ın emir ve yasaklarını gözardı ederek yaşayan bu insanlar aynı zamanda yalan, dedikodu, iftira, fitne gibi Kuran ahlakına uymayan tavırları da sergilemekten kaçınmazlar. Oysa Allah ''Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.'' (Hucurat Suresi, 12) buyurarak insanların bu kötü ahlak özelliklerinden uzak durmasını öğütler. Allah'ın haram kıldığı faiz ise, insanların daha fazla para kazanmak için başvurdukları bir yöntemdir. İnançlı olduğunu söyleyen insanların da yaklaştığına şahit olduğumuz faiz, Kuran'da kesin olarak haram kılınmıştır. ''Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.'' (Bakara Suresi, 275) Bu çok önemli yasağı çiğneyen insanların bahaneleri, ayetten de anlaşılacağı gibi faizi, alım-satım gibi ticaretin bir parçası olarak görmeleridir. Allah'ın rızası yerine ticaret ve para kazanma hırsını ön planda tutan bu insanların ateşin halkı oldukları ayette açıkça bildirilmiştir. Bazı insanlar da, Allah'ı zikretmek, namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadetleri, çoğunlukla vakit bulamadıklarını bahane ederek yerine getirmezler. İşlerinin yoğunluğu, çocuklar, okul gibi pek çok bahaneyle dünya meşgalelerine dalar ve ahireti unuturlar. Oysa '' onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.'' (Ali İmran Suresi, 10) Arkadaşlarına, spora, sinemaya, tatile, eğlenceye, sosyal aktivitelere kolaylıkla zaman ayırırken, Allah rızasını kazanmak için ibadet etmeye bir türlü vakit bulamazlar. Genellikle de bu ibadetleri yaşlılık dönemlerine ertelerler. Ne zaman geleceği belli olmayan ölümü bu kadar gözardı ederek yaşamak ve ibadetleri ertelemek aslında çok büyük bir risktir. De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24) Müminler ise: (Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37) Genel olarak insanlar Kuran'da bildirilen hükümlerden bazılarını yerine getirdikleri için kendilerini yeterli görürler. Oysa diğer hükümleri önemsemeyip, yerine getirmiyorlarsa, yaptıkları ibadetlerin Allah katında kabul görmeme ihtimali olabilir. Tabi ki en doğrusunu Allah bilir. Kimse iman açısından kendini yeterli görmemeli, Allah'ın sözü olan Kuran'ı layığıyla okumalı, öğüt almalı ve hayatına geçirmelidir. Ölümün birkaç saniye sonra bizi yakalayabileceğini düşünürsek kaybedecek tek bir saniyemiz bile olmadığını anlarız... Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7) ALTUĞ ÖZTÜRK
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Altuğ Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |