..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > yasin bıçakçı




23 Aralık 2010
Hazırlıksız!  
yasin bıçakçı
Anlamazlar! bu hangi aşk?


:AGBJ:
Bu ona, bu anneme ve ablama bu…
Acım kaderim, açım susuz kaldım, Kapkaranlık artık önüm sağım solum, Dalım koptu derman kalmadı, Ölümü özlemenin en apansız anı, Ve hazırlıksız. İşte geldi yine çaresi yok, Ağlamanın hiç bir şeye çaresi de yok, Benim için artık mutluluğun bir tarifi yok, Ay gibi işte anlatmaya ne hacet, E! anlayın işte buna çözüm de yok, Ve hazırlıksız. Kefenimi yırtmanın tek anlamı var, Bir Hz.Anne, bir Hz.Abla, Tabutum hazırlıksız, Henüz ahşabının ağacı tohum, Ve ben bir tohum, Ve hazırlıksız.

Ölüm git n'olur vaktinde gel,çünkü ben hazırlıksız.....................

(1)
Sokağında yalın ayak ve çıplak, yüzünde yağan yağmurun taneleri var, göz yaşları var, ama içinde kucak dolusu umut var. Girilmez bir evin kapısının önünde, dizleri üstünde elleri semaya kalkık, yüzü yere bakıp ve geçmişinden utandığı hatıraları var. Kapının önünde görünmez bir set var, nasıl çekildiğini bilmiyoruz henüz, ama o gençte kucak dolusu umut var ve sevgi var ve aşk…..Hiç geçmedik belki biz o sokaktan, uğramadık halini sormadık ve nicesin sen ey sokak…. Saatlerce bekledi o kapının önünde genç, ben gizem içinde, izliyorum uzaktan sadece ama dokunamıyorum, yalnızca hissedebiliyorum teninin sıcaklığını ve çok üşütüyor bu beni. Ayakları yalındı, kendisi çıplaktı, göz yaşları yağan yağmurdu, yüreğini seller alıp götürmüştü. Saatler geçmişti, sokak artık sadece gözlerinden çıkan ışıkla aydınlanıyordu ve ağlıyordu bu sokak…
Ve bir gün yine yürürken gördüm onu, bana doğru. İnanın inancı dosdoğru, ama elleri kir pas içinde, ama yüzü berraktı…….Yürüyordu öylece, kaldırım taşı anne kucağı gibi ya ihtiyar evin bacasından çıkan duman onu sormayın lütfen. Hikayenin parçasındayım elbette, şarabı onun gıdasıydı, alamadım elinden, gözlerine bakmak imkansızdı. İtiliyordu, kimisi küfrediyordu ardından o aldırmıyordu ama başka bir deryadaydı, çare yok hazırlık yapıyordu kefen için.
Şimdi bana sormayın neden takip ediyordun, neden umursuyordun, Ah! o benim diğer yarımdı ağladığı göz yaşındaki ıslaklıktım ben onun, üzerindeki kir pastım, arkasından edilen küfürdüm, ve içtiği şaraptım ben onun. Ve çaresiz, hazırlıksız, çok üzgünüm o hazırlıksız…
Kapı açılır bir gün, duası kabul olmuştur bugün, adımını atarken titriyor ve yine ağlıyordu…. Ve işte asıl hikaye burada başlıyordu…..

(2)
Soldaki pencereden içeri süzülen ışığın altında beklenmesi söylendi, biraz ekmek ve şarap verilmişti. Ekmeği yiyemeden elinde sımsıkıca tuttu ve içemedi şarabını, tek isteği ahşabın sesini duymaktı limonluk kirişlerinden, ve içine ağlıyordu korkuyordu yıllar sonra açılan kapıdan tekrar kovulmaktan. Sesi yükseliyordu çerçinin ve ilk kez onu içerden duyuyordu, çerçinin onu merak edeceğini biliyordu ama sessizdi, pencerenin denizliğinden bir el uzatamadan öylece bekliyordu. Yıllarca beklemişti bu an için, şimdi beklemez miydi. Karşısında duran şömineden çıkan ateşin seyrine takıldı bir süre ve o ateş ki yakar mıydı onun tenini
.
“Bekledi, bekledi, bekledi ve okumasın orada beklemesini bilmeyen ve hemen atsın elinden bu ne olduğu belli olmayan hikayeyi pencereden, belki anlayan birinin elinde var olur yeniden…..affet sana hitap edemedim affet, senden değil benden gelir sebep.”

Beklemeye devam etti ama sabırsız da değildi her şeye hazırdı ve neyle karşılaşacağını aslında oda bilmiyordu. Yağmur başlamıştı ve çatıdan akan yağmur alnındaki izi silemiyordu, bu duruma alışık da değildi, ilk kez yağan yağmur kendi göz yaşları değildi. Bakmak istedi pencereden dışarı, ilk kez içeriden bakabilecekti sokağına, dünyasına, cennetine…. Hep ölmekten korkuyordu çünkü onun cenneti geride kalacaktı, bu sokaktan ayrılamazdı ama ne çaresiz ayrılık geldiğinde tabutunu taşıyacak bir kişi bile yoktu ve ağlıyordu ve göz yaşları söndürdü şöminede ki ateşi.
O da ne bir ses duyuldu yukarıdan. Çıplaktı ve üstünü başını toplamaya başladı. Ayak sesleri…. her adımın sesi bir kainattı ve o bu kainatın tanrısıydı. Ve her adımda yeni bir hikaye başlıyordu şimdi.

(3)
Ve ilk adım; ilk dokunuş yüreğine lavın tüm sıcaklığıyla…..

AH! DUYULDU SESİ, BU ONUN ADIMININ İLK SESİİ
ADINI HATIRLAMIYORDU SANKİ ADI “ ..”İLE BAŞLIYORDU
SAKLIYORDU O İLK HARFİ VE SAKLAMALIYDI ÇARE YOK ÇÜNKÜ HAZIRLIKSIZDI
BİR KEFEN GEREKTİ BUNUN İÇİN VE KEFEN İÇİN VAKTİ YOKTU!
ZAMAN YOKTU, NİZAN YOKTU, MEKAN YOKTU,…
ONUN İÇİN BİR MEZAR TAŞI YOKTU,
DÜNYA BU, ANLATILANLARA TOK MUYDU NEYDİ
KABUL ETMEDİ ONU,
KABUL ETMEDİ, GİT, YAŞA, ÖĞREN… Mİ DEDİ BİLMİYORUZ HEPSİ GİZEMDİ.
BİLMİYORUZ SENİ EY GENÇ DELİKANLI,
EY DELİKANLI ANLAT HADİ KENDİNİ, ANLATTA GÜNEŞİN ATEŞİ YAKAMAZ OLSUN YÜREĞİMİ…

VE O İLK ADIMIN SESİNDE CEVAP VERMEYE HAZIRDI…
AMA KİMDİ HAZIR OLAN O MU? BEN Mİ?
BIRAKIN BEN ANLATAYIM, ONUN KONUŞMAYA HACEDİ YOK….
AFFEDİN! ONUN YERİNE BEN ANLATMALIYIM…

Hangi mekan da, hangi zaman da önce onu bilmemiz gerekmez mi? Zamanı algılayabilenimiz var mı? Zaman nedir diye hiç soran odlumu kendine. Ya da mekan? Nedir bunlar? Zamanın ve mekanın ortak yanı nedir? Bunları bilmemiz gerekir mi? Evet gerekir arkadaşım beklide! dur önce cevap verme. Şu delikanlıya dönmelim bir an önce, o beklemekte ve umut dolu dostum o, bizi beklemekte ve çare yok hazırlıksız..
Oturduğu yerde ibadetini yapıyor, bir ümitle el uzatmış senin el vermeni bekliyor, e! hadi ama hadi, dur aceleci davranma ecelin geldiği notada. Şimdi hangi mekandasın, bunu bırak ve çevrene bak…. Bak ki görebilesin tavanda asılı duran cesedinin güzelliğini… bak o yalnızca sana değil şöminenin karşısında oturan delikanlı ya da şurada duran annen ya da ablana da selam veriyor…. Ve oda ağlıyor anlamasan da, sana göz yaşından boncuk yapıyor. O boncuk şimdi başka yere kucak açıyor. Ve amaç mutlu olmasıdır boncuğun başka da çare yoktur, aşkın gerekliliği budur.

(4)
Zamanın içinde yolcudur ve oturmaktadır ve ikinci adımı yaşamaktadır, gelir mi bilinmez, amaçta o yolda sürünmektir beklide. Bilir misiniz bunu? Sorguladınız mı hiç? Ağaç neden yeşil, gök neden mavi, ya da göz yaşı kan mıdır? Sordun mu kendine bunları.
Sormadık hiç birimiz. O delikanlı sormuştur beklide, kapının önünde beklerken o anı. sadece susuyor ve üçüncü adımı bekliyordur..
Yolladığı mektuplar şimdi geliyor, postacı kapıdan sesleniyor. Delikanlı kimse ses vermeyince yerinden kalkıyor ve alıyor postacıdan yolladığı mektupları. Ve bırakıp masaya yerine oturuyor. Ah çocuk nedir derdin, susunca anlamazlar, çünkü o şekilde anlatamazsın. Anlat çocuk anlat ki yerin göğe karıştığı ana ulaşabilesin. Anlat ki çağlayanlar deryada buluşsun ve derya olsunlar…..
Ve oturduğu yerde ibadetine devam ediyor, saklanıyor kendinden kaçamıyor. Ne yapsa kendisi hep yanında ve sonra üçüncü adımın sesi geliyor. Hem de aşk gibi çalan sirenin sesi şimdi kulaklarında canlanıyor... ve henüz bitmedi...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hazırlık Sokağı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yakma! [Şiir]
Yolcu! [Şiir]
Kahramanmaraş Ulu Camii [İnceleme]


yasin bıçakçı kimdir?

A

Etkilendiği Yazarlar:
C


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © yasin bıçakçı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.