"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Soğuk kış gecelerinde,buz gibi yatakta ısınmak için sarılırken ,fare korkusuyla daha da bir sokuluyorduk birbirimize.Bir süre sonra hamam gibi olana yatağımızda nöbet başlıyordu.Sevmiyordum nöbeti o zamanlar uyku daha tatlı geliyordu,zaten nöbette de iki yüzü tamamlayamayan hep ben oluyordum. Başımı öne eğmiş o korku gecelerini anlatırken ,başparmağımı sakladığım elim hala elinde, gözlerinde kocaman sevgi ışığı .Çenemi tutup kaldırırken’’bak yüzüme ,sen çok çocuktun ‘’diyor şefkat dolu sesiyle. ‘’Ama ben hiç sayamadım ‘’diyorum ,’’hiç uykusuz kalamadım, en çok ben korkuyordum oysa.O son gece yine onlar uyurken ben yine oradan oraya atlayıp zıplayan farenin korkusuyla ablama iyice sokulmuş ,saydığım sayıyı unutmuştum.Unutmasaydım keşke bilirdim sayıyı uyandırırdım ablamları. Uykum galip gelip pes edip uyumuştum, hep uzaktan izlediğim fare burnumun Dibine kadar gelmişti işte.Gece duymamıştım bu kadar sokulduğunu ,sabah gözümü açtığımda yastıktaki bir damla kanı görüp sıçramış hemen sağıma soluma bakmıştım.Sol başparmağımda bir kırmızılık görünce kalkıp anneme koşmuştum.Annem ‘’oy ben ne diyeyim o farelere yemiş bitirmiş seni ‘’dediğinde ,burnumun da ısırılmış olduğunu o an anlamıştım.Hep derdi annem ‘’bunlar üfleye, üfleye ısırırlar ,hiç anlamazsın sızısı olmaz.’’ Benim burnuma tüm nefesini tüketmiş olacak ki,burnumun ucundakini görememiştim.Annem ‘’hastaneye gidiyoruz’’dediğinde korkmuş,aslında utanmış’’ne yani faremi ısırdı diyeceğiz’’demiştim.Desem ne fayda devlet hastanesi koridorunda elim, ısırılmış baş parmağım,gizlediğim ısırıklı burnumla başım yerde bekliyoruz.Her gelen meraklı soruyor ‘’vah vah ne oldu hanım,çocuğun ne si var?’’ Annem gayet normalmiş her gün biz bunu yaşarmışız ,hatta hayatımıza dahil olmuş bir yaşammış gibi, sakin ve net’’yok bir şey yok ,fare ısırdı da ona geldik iğnesini yaptırıp gidelim diye’’Yere eğik başım ha düştü ha düşecek ,yer yarılıp giriyorum içine .Başparmaklarımı saklıyorum avucuma sıkı, sıkı kapatıyorum ellerimi. ‘’Canım benim ‘’diyip ellerimi okşarken başparmağımı öpüyor daha farklı bakıyor,daha tanıdık,daha keşfedilmiş.’’oh be diyorum içimden nihayet kurtuldum şu parmak eziyetinden.’’ Suskunluğum devam ederken ‘’ee ‘’diyor’’sonra ne oldu? ‘’O gün okula utanarak gidiyorum ben.Burnumun ucunda bit kadar yara bandı .’’soyuldu kaşırken çirkin duruyor da’’diyorum meraklı bakanlara.Akşam ben sayı saymıyorum artık yaralıyım ya, yer yatağından divana çıkıyorum ısırılmama ödül olarak.Alışkanlık olsa gerek içimden yinede sayıyorum ikiyüz, üçyüz ,beşyüz,böyle devam ediyor.Başparmaklarım artık güvende avucumun içinde sıkıca kapalı .Hep öyle kalıyor açık durmuyor artık,farkında olmadan giriyor avucumun içine ,saklanıyor her an fare üfleyecek ,acıtmadan ısıracak gibi. Kimseye anlatmayıp derinime gömdüğüm parmaklarımı ,anlattığım bu geceden sonra ,elimi hiç bırakmıyor artık. .Bir tek o yanımda olmayınca saklıyorum başparmaklarımı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © duygu bektaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |