..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Numan Kurt




18 Mart 2011
Gecenin Zifiri Karanlığı, Sis ve Sancı  
Numan Kurt
Bayramlarda Ya da gurbetten geldiğimizde Onlardı bizi bağrına basanlar Basmasalar da bağırlarına Sevgiyle bakanlar Şimdi nerede mi onlar Artık yaşamıyorlar "


:BAIF:
GECENİN ZİFİRİ KARANLIĞI, SİS ve SANCI



" Bayramlarda
Ya da gurbetten geldiğimizde
Onlardı bizi bağrına basanlar
Basmasalar da bağırlarına
Sevgiyle bakanlar
Şimdi nerede mi onlar
Artık yaşamıyorlar "




Gecenin ortasında ter içinde uyandı Hasan. Sağ kasığında dayanılmaz bir sancı vardı. "Allah Allah, bu neyin nesi?" dedi kendi kendine. Odanın içi zifiri karanlıktı. Hiç adıyla seslenmediği, hep "gııeyz" diye çağırdığı karısı yanında deliksiz bir uykudaydı. Sağ dirseği ile sertçe dürttü onu:
-Kalk hele kalk. Hemen yak şu lambayı. Sancıdan ölüyorum ben.
Sıçrayarak kalkıp oturdu yatağa Hürü. Korkuyla sordu:
-Ne var, ne oldu?
-Kasığımda sancı var, ter içinde koydu beni, çabuk şu lambayı yak.
Hürü, "Hayırdır inşallah!" diyerek el yordamıyla kalktı. Lambayı, yanındaki kibriti bulup yaktı. Lamba şişesini çıkarıp fitili ateşledi. İsli lambanın körsen ışığı odayı göz görebilecek kadar aydınlattı. Sonra lambayı da alıp korkulu bakışlarla kocasının yanına yaklaştı. Rengi atmış, ter içindeydi Hasan. İki yıl önce Ankara'da mide ameliyatı olan kocasına:
-Miden mi gene?
-Yoook...yok, midem değil, bu aşağıda. Canımı alıyor benim. Çabuk git şu kaynına söyle, Tahir'in kamyonuyla gelsin. Beni Kayseri'ye yetiştirsinler.
Bir telaşla esvaplarını giydi Hürü. Büyük oğlan Pazarören'de okuyordu. Ötekiler de küçüktü. Yakın da olsa evleri bu geceyarısı karanlıkta gidip de emmilerine durumu anlatamazlardı. Yine de oğlanları uyandırdı, "Siz, babanızın yanında oturun!" dedi, hızla evden çıktı.
.............
Yataklarından korkuyla doğrulup diz üstü oturmuşlardı Döndü ile Ali. Zaten en ufak durumlarda bile telaş gösteren Döndü:
-Aman herif, bu ses ne? Biri pencereye vuruyor.
İkisi de dışarıya kulak verdiler. Döndü, lambaya koştu. Ali'nin kulağı dışarıdaki seste:
-Kapıyı açın ağa, kardaşın sancılandı."Ali ağan gitsin, Tahir'e söylesin, kamyonla gelsinler" diyor.
-Hayırdır, bu Hürü'nün sesi, dedi Döndü. Karanlıkta düşe kalka dış kapıya koştu.Kapıyı açınca lambanın ışığı soğuk havayla şöyle bir kısıldı, ama sönmedi.
-Amanın kaynıma bir şey mi oldu Hürü?
-Sancıdan kıvranıyor."Ağan, Tahir'in kamyonuyla gelsin, beni Kayseri'ye yetiştirsinler" diyor.
Kapıya kadar gelip konuşulanları duyan Ali, hemen içeriye koştu. Üstünü giydi.Dışarıda hava çok soğuktu. Gözünün biri çiçek bozuğuydu. Pek görmezdi. Evden çıkıp yukarı mahalleye doğru zifiri karanlığa daldı. Yolunun üzerinde Elif karının Bayram'ın köyün korkusu olan köpeği vardı ya olsun. Çaresi yok Tahir'in evine ulaşmalıydı. "İnşallah köpeği de bağlamışlardır." diye düşündü.
..........
Traktörlerden başka köyde tek motorlu vasıta Tahir'in Bedford kamyonuydu. Çoğu zaman çalışmaz, ön tarafına sokulan bir demir kol çevrilerek çalıştırılırdı. Bu gece o da kapının hızlı hızlı vuruluşuyla uyandı. Gerçi bu duruma alışıktı.Çok sık olmasa da aniden rahatsızlananları doktora yetiştirmek için gece yarısı kalktığı zamanlar olmuştu. Kapıya yanaştı, açmadan:
-Kim o?
-Benim Tahir, Ali emmin, Kezbe'nin Ali.
Kapıyı açtı Tahir. Karşısında nefes nefese Ali'yi görünce:
-Ali emmi hayırdır, ne bu telaşın gece yarısı?
-Pek de hayır değil Tahir'im. Bizim Hasan sancılanmış. Ben de yanına varamadım daha."Tahir, hemen beni Kayseri'ye yetiştirsin." demiş.
-Beş dakika bekle Ali emmi. Üstümü giyip geliyorum. İnşallah bizim Bedford da çalışır.
Tahir içeri girince Ali de serpenekteki duvara sırtını dayayıp oraya çömeldi. "Allah vere de kötü bir şeyi olmasa Hasan'ın!" diye düşündü.
.......
Bedford, Hasan'ın evinin önüne geldiğinde Hasan da giyinmiş, "Off anam!" çekerek kapıya çıkmıştı. Hürü,"Ben de geleyim ağa!" dese de Ali, "Zaten şoför mahallinde yer yok, bu soğukta arkaya da binemezsin. Sen Çocukların başında kal." dedi. Sonra Tahir'e dönerek:
-Haydi Tahir! Allah yardımcımız olsun, sür!
Köyün içini homurtuyla geçti Bedford. Asfalta çıkan yola düştüler. Hafif bir sis olsa da önemi yoktu. Asfalta düştüklerinde koca yazıda kamyonun yolu aydınlatan ışığından başka bir şey görünmüyor, dışarıda sessizlik, içeride Hasan'ın inleyen sesi Ali'yle Tahir'e tedirginlik veriyordu."Korkma Çavuş.." diyordu Tahir, "..söylediğinden anladığım kadarıyla seninki apandist sancısı, yetişiriz bir aksilik olmazsa."
Bu eski Bedford ne kadar hızla gidebilirse Kayseri'ye yakın Tekgöz Köprüsü'ne kadar öyle gittiler. Köprüye yaklaşınca sis çok artmıştı. Köprü de tek araçlık geçiş vardı. Bir araç köprüye girince karşıdan gelen araç varsa diğerini beklerdi. Köprüye vardıklarında sisten bir adım ötesini görmez oldu Tahir. Kamyon çok yavaşladı. "Ali emmi, sen hemen in. Köprüya girince kamyonun önünde ellerini salla, bize yol göster. Bu kadar ışıkla en azından seni az da olsa fark ederim." dedi yılların şoförü Tahir. Hep biryantinli gibi taranmış saçları dikleşmişti gerginlikten. Ali aşağıya atladı. Kamyonun önüne düştü. Sanki kağnıyı çeken öküzlere yol gösterir gibi el kol işaretleriyle yürüyordu. Hasan, sancıdan kıvranırken o kısacık, tek yönlü köprüyü geçmek uzun zaman aldı. Bereket gecenin bu saatinde karşıdan araba gelmiyordu.
Tekgöz'ü geçince de sis yoğun olduğu için Kayseri'ye gün ağarırken ulaşabildiler. Bedford, "Millet Hastanesi"nin önünde durduğunda Hasan da bayılmak üzereydi.
.........
Nasıl haber almıştı bilinmez, ama Hasan'ın Pazarören Öğretmen Okulu'nda okuyan büyük oğlu Asım, babasının ameliyat olduğunu duyunca okul müdürüne koşar, müdürden izin ister. Okul müdürü, "Basit bir apandist ameliyatı için izin mi olur!" diyerek onu odasından kovar. Çaresiz, üzgün vaziyette dönerken Tarım öğretmenine rastlar Asım. "Ne o Asım, üzgün görünüyorsun, bir şey mi oldu?" der, bu sevecen adam. "Babam, Kayseri'de ameliyat olmuş hocam; ama müdür beyden izin alamadım." Asım'ın durumuna üzülen Tarım öğretmeni, "Gel bakalım Asım!" diyerek onu müdüre tekrar götürür, iki gün izin alır. Şimdi beyin ameliyatlarında bile hastalar iki gün yatarken Hasan, on gün hastahanede yatar.
...........
13 Şubat 2011
Numan Kurt
Not: Yukarıda kendi kurgularımla hikâyeleştirmeye çalıştığım olay 1960 yılında yaşandı. Adı geçenlerden Hasan, babam; Hürü (Huriye), anam; Ali, amcam; Döndü, kocaanam ve Tahir de köylümüzdür. Adlarını hiç değiştirmeden yazdım. Bu olayı ben de az çok hatırlıyordum; ama daha ayrıntılı aktaran Asım ağabeyimin de ellerinden öpüyorum. Babamı, anamı, amcamı, kocaanamı (amcamın karısı) ve Tahir amcayı rahmetle anıyorum.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
İlginç Adamdı Benim Dedem
Köyümde Düğün Var (Dı)
Yoksulun Gönlü Zengin
Müdür Koltuğunda Yatan Fare
Karanlık, Ağaran Yol, Köpekler ve Korku
Önce Gerçekler, Sonra Özlemler ve Hayaller
Dön Geri Bak
Alişen Emmi'nin Dükkânı
"Şıp" Diye Sevmişim Ben
Yunnak, Değirmen, Kömbe

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Adı Yaşar'dı, Yaşadı Mı!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bak, Kimler Var, Unutulur Mu Hatıralar [Şiir]
Yılların Ötesinden [Şiir]
Güzel Günler Yaşadık [Şiir]
Bölük Pörçük (4) [Şiir]
Bölük Pörçük (3) [Şiir]
Ben, O Köyü Çok Sevdim [Şiir]
Baharda Özlerim Memleketimi [Şiir]
Elele Gezmek İsterim [Şiir]
Gül Yüzlü Anaya Mektup [Şiir]
Dayım Fotoğraf İstemiş [Şiir]


Numan Kurt kimdir?

1951 Nevşehir-Hacıbektaş-Sadık Köyü doğumluyum. İlkokulu köyümde,ortaokulu Nevşehir'de,öğretmen okulunu Kırşehir'de,eğitim enstitüsünü Konya Selçuk Eğitim Enstitüsünde okudum. 1972'den 1998'e kadar Mucur'da ve Ankara'da çeşitli okullarda çalıştım. 1998'de Ankara-Batıkent Mobil Lisesi edebiyat öğretmenliğinden emekli oldum. On yıl çeşitli dershanelerde ÖSS hazırlık kurslarında çalıştım. Şimdi köyümle,köyümün insanlarıyla,okullarda yaşadığım ilginç olaylarla ilgili yazıları bu blogumda ve köy sitemizde yazıyorum.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Numan Kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.