..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Arif özdemir




9 Mayıs 2011
Vefa İmtihanı  
Arif özdemir
Vefa, Allah için sevdiği dostlarını her ne pahasına olursa olsun satmamaktır. Onu yarı yolda bırakmamak, arkadan hançerlememektir. Adam aldatmamaktır vefa. “Sen de mi Brütüs” dedirtmemektir.


:BDCC:
VEFA İMTİHANI
Vefa; bir kişiye sevgiyle bağlanmak, yapılan iyiliklerin kıymetini bilmek, onları unutmamak, yapılan iyiliğe kötülükle muamele etmemek, sözünde durmak gibi çok boyutlu bir kavramdır. Bu kavram insanın ahlâkî olgunluğunu göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Vefâ; yaratıcıya verdiğimiz sözde durarak “Evet sen bizim Rabbimizsin” dedikten sonra ahdimize vefa göstermektir. Dostumuzdan gördüğümüz iyiliklere karşı müteşekkir kalmak ve zor durumda bize sahip çıkanları asla unutmamaktır vefa. Vefa, büyük sıkıntılarla bizleri büyütüp yetiştiren, ayaklarının altına cennetin saklandığı annelere, en az onlar kadar üzerimizde büyük emekleri olan babalarımıza saygı da ve sevgide kusurda bulunmamaktır. Hani güzel bir atasözümüz vardır ya: “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” diye. Bırakın büyük yardımları, sadece içilen ufacık bir fincan kahvenin bile hatırını sayan bir medeniyetin çocukları, elbette vefa duygusundan yoksun olamazlar. Hz. Ali’nin ifadesi ile bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmaya, ona kırk yıl vefa duygusu beslemeye hazırdır bizim medeniyetimizin mensupları. Bizim insani, ahlaki ve İslamî özelliklerimiz vefa duygusunu kaybetmememiz gerektiği vurgusunu her zaman yapmıştır.
Vefa; Hz. Mevlana’nın ifadesi ile “arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.”
Vefa, Allah için sevdiği dostlarını her ne pahasına olursa olsun satmamaktır. Onu yarı yolda bırakmamak, arkadan hançerlememektir. Adam aldatmamaktır vefa. “Sen de mi Brütüs” dedirtmemektir.
Vefa, bulunduğumuz mevkiye yükselmemizde basamakları çıkmamıza vesile olan insanları, inerken hatırlamak değil; basamakları çıkarken ve en zirvedeyken onları hatırda tutmaktır. İnerken onları hatırlamak vefasızlıktır. Her insan mutlaka zor zamanında dostlarının, bir zamanlar durumu iyiyken kucak açtığı insanların, yardımına koştuğu kişilerin, zor zamanında yanında olmasını ister. Kimsesiz olduğu bir zamanda kucak açtığı, varını yoğunu paylaştığı, yüreğini ve gönlünü açtığı birilerinin “kimse” olmasını ister ve bekler. Yalnızlık duygusu, itilmişlik, kakılmışlık, terk edilmişlik duygusu. Bu gerçekten çok kötü bir duygudur. Belki de ölümden beter bir acı hissettirir yüreklere. Bu, insanın doğasında olan bir duygudur.

İnsanoğlu her şeyden önce, vefa sınavına tabi tutulmuştur. Bu sınavda iki grup karşımıza çakmaktadır: Söz verip ahde vefa gösterenler, rahmani çizgide yürüyenler; söz verip ahde vefasızlık edenler, rahmani çizgiden sapanlar. “Nesiye” kökünden gelen insan kavramı Arapçada “unutan” demektir. İşte, adı ile müsemma insan, yüce yaratıcının “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabı karşısında Allah’a verdiği “Evet sen bizim Rabbimizsin” sözünü unutarak ilk vefasızlık örneğini sergilerken, yine bu insanın dostlarından gördüğü iyilikleri, güzellikleri unutarak vefasızlık örneği sergilemesini çok görmemek lazımdır. İnsan kendini ve şu yüce kainatı yaratan yüce Allah’a (C.C) vefasızlık ederken, insanın insana vefasızlığı aslında normal gibi görünüyor. Oysaki vefasızlık yapmayanlara büyük mükafatların, müjdelerin olduğunu biliyor ve buna inanıyoruz. Öyleyse insanın insana vefasına, Allah’ın kendine vefa gibi muamele edeceğinden şüphe etmemek gerekir.
Allah’a karşı vefa duygusunu kaybeden insan çölde yolunu kaybetmiş bir bedevi gibidir. Nereye, nasıl gideceğini bilemez ve kestiremez. Yanlış yollara sapar. İnsanlara karşı vefasızlık yapanlar, insani ve ahlaki meziyetlerinin en önemli temel taşını yıkmış olurlar. Vefasızlık tohumunu ekenlerin hiçbir yerde ve hiçbir zamanda vefa mahsulü elde ettikleri görülmemiştir. Unutan her insan mutlaka unutulmaya mahkumdur. Vefasızlık edenler, hiçbir zaman vefa göremezler. Şunu unutmamak gerekir ki iyi veya kötü ne ekersek mutlaka onu biçeriz.
Bugün, içerisinde hayatımızı idame ettiğimiz toplumumuza baktığımızda bu hasletlerimizin aheste aheste kaybolmaya yüz tuttuğunu, toplumsal bir dejenerasyonun başladığını müşahade ediyoruz. Bırakın kırk yılı, içtiği kehvenin bir gün bile hatırını saymayanlar türedi. Bırakın bir harf öğrenmenin aşkıyla yanan, tutuşan insanları, bu uğurda kırk yıl kölelik yapmaya razı olanları; ilimden, irfandan kaçanlar, aldıkları ilmin zekatını vermeyerek ilme vefasızlık yapanlar, kendilerinden ilim aldıkları insanlara “köprüyü geçene kadar” diye düşünerek, ilim erbabını unutarak vefasızlık yapanlar azımsanamayacak kadar çoktur bu gün.
Marifetin iltifata tabi olduğu günler ne yazık ki artık geride kaldı. Toplum olarak büyük bir dejenerasyonla karşı karşıyayız. Bu bozulmanın derhal önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu dejenerasyon, bizi bütün alanlarda bozulmaya sürükleyecektir. Vefa duygusuna sahip olmayan insana asla güven olmaz. Güvenin tesis edilemediği bir toplumda ayakta kalamaz. Vefa duygusunun içselleşmediği bir toplumda etik değerler ön planda değil demektir.
Onun içindir ki, vefanın tüm boyutları bizim için bir imtihan vesilesidir. Bu imtihanın konusu vefa, sorumlu kişileri ise tüm beşeriyettir. Bu sınavda elde edilecek muvaffakiyet, dünyevi ve uhrevi saadeti beraberinde getirirken, başarısızlık ise kavgalara, hüzne, ve ayrılığa neden olacaktır. Hem insanlık katında hem de yüce yaratıcı indinde…

ARİF ÖZDEMİR
İLETİŞİM: a_ozdemir1981@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
107. Topçu Alayı Marşı [Şiir]
Ayrılık Ateşi [Şiir]
Divan Edebiyatı Üzerine [İnceleme]
Dil ve Kültür Üzerine [İnceleme]


Arif özdemir kimdir?

Edebiyat Öğretmeni

Etkilendiği Yazarlar:
İskender Pala,Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek,Sezai Karakoç


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Arif özdemir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.