..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þahin bakýþlý, ahu gözlü, þirin davranýþlý ve tatlý sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Türkiye > Seval Deniz Karahaliloðlu




7 Temmuz 2008
Sivas Pir Sultan Abdal"a Mezar Olacak! Cumhuriyet Sivas"ta Kuruldu, Sivas"ta Yýkýlacak!  
Ve Sonuç: Madýmak Hala Yanýyor, Madýmak Türkiye’yi Yakýyor...

Seval Deniz Karahaliloðlu


“Sivas 93” günümüz Türkiye’sinin geçmiþte çekilen bir fotokopisi gibi duruyor. Bu nedenle, kamu vicdanýnda söyleyecek sözü olan herkesin, bu oyunu bir deðil birkaç defa izlemesi gerekir. “Sivas 93” oyunu, sadece 2 Temmuz tarihinde Madýmak Katliamýnýn her yýl dönümünde, adet yerini bulsun diye anýlacak sonra da rafa kaldýrýlacak bir oyun deðildir. Bugünün, þimdinin, yaþadýðýmýz þu anýn Türkiye’sini yakýndan ilgilendirir. Gelecek kuþaklara ibret olmasý bakýmýndan geniþ kapsamda deðerlendirildiðinde “tüm zamanlarýn oyunudur”. Bu nedenle, günümüz Türkiye’sinde yaþanan olaylara kaynaklýk ettiði dikkate alýnarak, “akýl ve vicdan birlikteliði” içinde düþünülmelidir.


:CAIG:
Sivas Pir Sultan Abdal’a Mezar Olacak! Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta Yýkýlacak!
Ve Sonuç: Madýmak Hala Yanýyor, Madýmak Türkiye’yi Yakýyor...

Seval Deniz Karahaliloðlu

“Sivas Pir Sultan Abdal’a mezar olacak!” Pis bir ses dalga dalga yükseliyor. Tempolu bir barbar ordusu. Bindirilmiþ kýtalar. Sýrtlanlar gibi uluyorlar. Ulu uluyabildiðin kadar.
“Cumhuriyet Sivas’ta doðdu, Sivas’ta yýkýlacak”

“Halbuki bizim elimizde kýrmýzý karanfiller vardý. Biz þenliðe gitmiþtik, onlar öldürmeye gelmiþti. Biz devlete güvenmiþtik.”

Ses ulumaya devam eder..
Sivas, Pir Sultan Abdal’a mezar olacak!

Elinde karanfillerle siyahlar içindeki kadýn devam eder.“Sivas’ta biz umudun yakýlýþýný gördük.”

Yer Sivas. Tarih 2 Temmuz 1993. Madýmak Oteli. Pir Sultan Abdal Derneði ve Kültür Bakanlýðý’nýn düzenlediði Pir Sultan Abdal Kültür Þenliklerine davetli olarak Sivas’a çaðrýlan aydýnlar, yazarlar, þairler, düþünürler, karikatüristler, halk ozanlarý, folklor ekibi halký aydýnlatmak ve üretimlerini toplumla paylaþmaya gelmiþler. Yüreklerinde kýrmýzý karanfillerle, dillerinde sevgi ve kardeþlik sözcükleriyle. Onlar dostluk için gelmiþlerdi. Ozanlar kenti Sivas’ta düþmanlýk, kin, nefret ve ölüm buldular.

Yer, Sabancý Kültür Merkezi. Dostlar Tiyatrosu. Sahnede Genco Erkal, Meral Çetinkaya, Yiðt Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çaðatay Mýdýkhan ve Saliha Þirvan Akan. Baþtan aþaðý siyahlar içinde sanki baþka türlü olabilirmiþ gibi. Gönüllere, akýllara, vicdanlara semah yaparak giriyorlar sahneye. Ellerinde kucak dolusu karanfiller. Kan damlalarý barýþ, dostluk selamý olmuþ.

Meral Çetinkaya’nýn bir sözü oyun boyunca kulaklarýmda çýnlýyor.

“Biz onlara karanfillerle gelmiþtik. Onlar bizi öldürmeye geldiler.”

Sivas - Madýmak Katliamýnda hayatýný kaybeden aydýn ve sanatçýlar arasýnda semah ekibinde bulunan 11 ve 13 yaþlarýnda olan Koray Kaya ve Menekþe Kaya’da kardeþler de bulunuyordu. Asuman Sivri, Özlem Þahin, Nurcan Þahin, Yasemin Sivri, Belkýs Çakýr, Serpil Canik, Serkan Doðan, Yeþim Özkan, Huriye Özkan, Handan Metin, Sait Metin, Ahmet Özyurt, Ýnci Türk, Muammer Çiçek, Gülsüm Karababa, Murat Gündüz, Mehmet Atay, Gülender Akça, Hasret Gültekin, Sehergül Ateþ, Erdal Ayrancý, Asaf Koçak, Uður Kaynar, Behçet Aysan, Edibe Sulari Aybaba, Muhlis Akarsu; Muhibe Akarsu, Metin Altýok, Carina Cuanna, Asým Bezirci ve Nesimi Çimen’den oluþan liste, Türk Toplumu’nun yaþadýðý en ciddi ve “en gerçek travmadýr”!

Yakýlarak katledilenlerin arasýnda 20 genç fidandan oluþan semah ekibi de yer alýyordu. Bu gencecik insanlarýn ailelerine, annelerine çocuklarýnýz yakýlarak katledildi nasýl denir? Bu nasýl izah edilir? Bunu yakanlar tarafýndan deðerlendirirseniz, bu katliamý “Müslümanlýðý kurtarmak” þeklinde açýklayabilmek mümkün mü?

Çocuklarýný semah gösterisine gönderen bir anneye akþam “çocuklarýn yanarak öldü” nasýl dersiniz? Bunu bir anneye nasýl anlatýrsýnýz?

“Sivas 93” birkaç boyutta deðerlendirilmesi gereken bir eserdir. Birincisi olayýn insaný boyutu ve olaylarýn toplum vicdanýnda deðerlendirilmesi, ikincisi Genco Erkal’ýn çok dikkatli ve hassas bir arþiv çalýþmasý yaparak hazýrladýðý eserin belgesel boyutu ve son olarak yaþanan katliamýn sebep sonuç iliþkileri kapsamýnda günümüze olan yansýmalarý olarak özetlenebilir.

“Sivas 93” tamamýyla belgelere dayalý, geniþ bir arþiv çalýþmasý yapýlarak hazýrlanmýþ ve Genco Erkal tarafýndan kaleme alýnmýþ bir belgesel tiyatro eseri. Oyunu yöneten ve sahneye koyan Genco Erkal, büyük bir yükün altýndan yüz akýyla kalkmýþ. Sahnenin arkasýnda yer alan perdede siyah beyaz görüntüler akýyor. Bunlar gerçek görüntüler. Televizyonlarýn bilerek yayýnlamadýðý, halktan saklanan görüntüler dev ekranda akýyor. Seyirciler hem oyunun içinde insan olarak aydýnlarla var oluyorlar, kendilerini bir oyun kiþisi olarak hissediyorlar ama ayný zamanda ekrandan akan görüntüleri, oyunla araya bir mesafe koyarak oyunun dýþýndan bakan bir gözlemci olarak da izliyorlar. Oyunla ilgili kullanýlan “her sözcüðün görsel bir karþýlýðýnýn oluþu”, “Sivas 93”’ü belgesel tiyatro örnekleri arasýnda çok önemli ve çok özel bir yere oturtuyor. Bu metinde geçen her ayrýntýnýn görsel bir karþýlýðýnýn oluþu, katliamý gerçekleþtirenlerin attýðý sloganlarý duyabilmemiz, mahkeme belgeleri, Sivas 93’ü sýradan bir tiyatro oyunu olmaktan çýkarýyor hala “ayný þiddette yaþanan bir gerçeðe” dönüþtürüyor.

O nedenle, aþaðýda okuyacaðýnýz her satýr ayný þiddette bugün bile Madýmak’ta yaþanmaktadýr. Madýmak Yangýnýnýn boyutlarý, siyasal etkileri, insan vicdaný ve aklýnda açtýðý onulmaz tahribatýn keskin etkilerini günümüz Türkiye’sinde çok açýk olarak görebilmek mümkün. Bu sýradan bir oyun eleþtirisi deðil, bir vicdan borcudur!

Eser sahneye konmadan önce çok ciddi bir akademik ve literatür araþtýrmasý yapýlmýþ. Mahkeme tutanaklarýnýn yaný sýra, 22 ayrý eser tek tek okunarak bu eserlerden alýntýlar kullanýlmýþ. Ayrýca oyunda, katliamda yanarak can veren þair Metin Altýok, þair Behçet Aysan ve þair Uður Kaynar’ýn þiirlerinden bölümler dinliyorsunuz. Bunun yaný sýra, Aziz Nesin’in “Sivas Acýsý”, Nazým Hikmet’in “Dünyanýn En Tuhaf Mahluku”, Ataol Behramoðlu’nun “Bu Yangýn Yerinde” ve Bülent Ecevit’ten “Madýmak” isimli eserlerinden bölümler de oyunda seslendiriliyor.

Sivas 93’ün müzikleri çok özel. Çünkü Fazýl Say yakýn aile dostlarý þair Metin Altýok için þunlarý söylüyor. “Metin Altýok, bizim evimize çok sýk gelirdi, ben onun þiirleriyle büyüdüm” Oyunda Fazýl Say’ýn “Nazým Oratoryosu”, Fazýl Say’ýn özellikle þair Metin Altýok için bestelediði “Metin Altýok Oratoryosu”, “Kara Toprak”, “Ýpek Yolu Konçertosu”, “Keman –Piyano Sonatý”, “Anadolu’nun Sessizliði” ve “Nazým Belgeseli” müziklerinden bölümler oyun boyunca görüntülere eþlik ediyor. Oyunun giysi tasarýmý Özlem Kaya’ya ait. Geniþ film arþivinden fotoðraflarýn ve filmlerin ayýklanarak kurgulanmasýnda aþamasýnda ise çok büyük bir ekip çalýþmasý yer alýyor. Fotoðraflarýn düzenlenmesinde Maðma Sanat Hareketi’ne baðlý on sanatçýnýn büyük emeði var. Oyunun ýþýk tasarýmý ise Cemal Baykal’a ait. Ayrýca teknik ekibin katkýlarýný da unutmamak gerek. Sözün özü oyunun mutfaðýnda azýmsanmayacak sayýda insanýn emeði geçiyor.

“Sivas 93” günümüz Türkiye’sinin geçmiþte çekilen bir fotokopisi gibi duruyor. Bu nedenle, kamu vicdanýnda söyleyecek sözü olan herkesin, bu oyunu bir deðil birkaç defa izlemesi gerekir. “Sivas 93” oyunu, sadece 2 Temmuz tarihinde Madýmak Katliamýnýn her yýl dönümünde, adet yerini bulsun diye anýlacak sonra da rafa kaldýrýlacak bir oyun deðildir. Bugünün, þimdinin, yaþadýðýmýz þu anýn Türkiye’sini yakýndan ilgilendirir. Gelecek kuþaklara ibret olmasý bakýmýndan geniþ kapsamda deðerlendirildiðinde “tüm zamanlarýn oyunudur”. Bu nedenle, günümüz Türkiye’sinde yaþanan olaylara kaynaklýk ettiði dikkate alýnarak, “akýl ve vicdan birlikteliði” içinde düþünülmelidir.

Sivas – Madýmak Katliamýnýn sonuçlarý, bugün toplumsal bir “travma” olarak yaþanmaktadýr. O gün bu olaylarý sýradan “münferit olaylar” gibi göstermeye çalýþýp “geçiþtiren” siyasiler bugünleri hazýrlamýþlardýr. Bunun en yakýn örneði “Ergenekon soruþturmasý” kapsamýnda tutuklandýktan sonra saðlýk sorunlarý nedeniyle tahliye edilen iþadamý Kuddusi Okkýr’ýn tedavi gördüðü Edirne'deki Trakya Üniversitesi (TÜ) Týp Fakültesi Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümünde hayatýný kaybetmesidir. Hiçbir resmi iddianamenin olmadýðý ve sadece ortada dinci basýn kaynaklý “þehir efsanelerine” dayanýlarak hazýrlanan bir takým hikayeler çerçevesinde, hiçbir açýklama yapýlmadan insanlar gece yarýsý evlerinden apar topar kaldýrýlarak götürülmektedir. Bakýnýz Ýlhan Selçuk’un tutuklanmasý. Ve bir yýlý aþkýn süreyle hiçbir resmi dayanaðý olmadan, iddianame hazýrlanmadan ve mahkemeye çýkartýlmadan cezaevinde tutuklu kalmaktadýr. Neden suçlandýðýný dahi bilmeyen, öðrenemeyen ve kendisini savunamayan bir vatandaþýmýz içinde bulunduðu insan onurunu ayaklar altýna alan, insan haklarýna aykýrý bu muameleye daha fazla dayanamayarak hayatýný kaybetti.

“Sivas 93” sýradan bir olay deðil. Bulunduðumuz noktaya bir günde gelmediðimiz dikkate alýnýrsa, “Sivas 93 oyununun” sebep sonuç iliþkilerini kurma açýsýndan önemi daha iyi anlaþýlacaktýr.

Tekrar Sabancý Kültür Merkezindeyiz. Arkada dev ekranda görüntüler akýyor. Þenliðin ilk günü. Siyahlar içindeki oyunculara arka planda akan siyah beyaz belgesel görüntüler eþlik ediyor. Ýronik bir biçimde Kültür Bakanlýðý tarafýndan ortaklaþa düzenlenen Pir Sultan Abdal Þenlikleri’ndeki ilk gün görüntülerini izliyoruz.

Þenlikleri kapsamýnda yapýlan açýk oturum ve imza günü etkinlikleri. Aydýnlarýn sanat severlerle sýcak iletiþimini görünce Madýmak Katliamýna inanmak o kadar zor ki. Bu güleç aydýnlýk yüzlü insanlar o katliam yaþanýrken neredeydiler? Öyle bir takým insanlarýn sonradan ortaya çýkýp iddia ettikleri gibi “halký kýþkýrtarak, gerginlik yarattýklarý” þeklinde bir durum yok. Aksine, kitaplarýný imzalatanlar hallerinden gayet memnun görünüyorlar. Açýk oturumun yapýldýðý salon aðzýna kadar dolu ve herkes merakla konuþmacýlarý dinliyor ve tedirginliðin zerresi yok. Deðil halký kýþkýrtmak. Hem halk neden kýþkýrtýlsýn ki? Neden? Bundan kim çýkar saðlar? Mesela toplumu, ülkeyi bölmeye çalýþan þeriatçý yobazlar olabilir mi? Katiller ordusu tarafýndan Sivas’ýn bu kadar kolay teslim alýnmasýna inanmak o kadar güç ki. Bütün bunlar olurken þenliði düzenleyenlerden biri konumunda olan Kültür Bakanlýðý nerede? Kültür Bakaný nerede? Hadi kendisini geçtim, Kültür Bakaný yerine þenliðe katýlmasý gereken temsilcisi nerede?

Sonra elden ele dolaþan ve imzasýz mide bulandýran el ilanlarý. Ýþte, halký gerçek anlamda kýþkýrtan hastalýklý bir beynin ürünü olan kin ve nefret akan bir takým yazýlar. Biz bu yazýlarýn benzerini 1999’da Marmara Depremi esnasýnda halk yardým beklerken, “Allah sizleri iþte böyle cezalandýrdý!” yazýlý el ilanlarý daðýtan bir takým karanlýk kiþilerde de görmüþtük. Halk üzerlerine yürüyünce, kuyruklarýný kýstýrdýklarý gibi kaçmýþlardý. Gözler Sivas’ta o karanlýk beyinli insanlarý kovalayan “o duyarlý halký” arýyor. Ama o saðduyulu halký Sivas’ta görebilmek çok zor. Oyun boyunca beynimizin bir köþesi hep haykýrdý: “O saðduyulu Anadolu Halký nerede?”

Sonradan öðreniliyor. Aydýnlar daha kente gelmeden birkaç gün önce daðýtýlmaya baþlanan bu imzasýz paçavralarda ayný hastalýklý üslup, ayný korkak tarz. Peki, bu iðrenç ilanlarý kim basýyor? Güvenlik kuvvetleri nerede? Bu hastalýklý, iðrenç, sözde bildirilerin daðýtýlmasýna nasýl göz yumuyorlar? Neden engel olmuyorlar? Neden önlem almýyorlar? Korkaklýklarý altýna imza atmaktan kaçýnmalarýndan anlaþýlýyor. Hem korkak, hem de hastalýklý. Cesetleri yiyerek beslenen sýrtlanlar gibi.

Ýkinci gün belediyeden anonslar yapýlýyor. Açýk oturum sonra da halk oyunlarý gösterisi olacak. Her þey sakinken birden sokaklarda çapulcu diyebileceðimiz türden insanlar, “önceden sözleþmiþler” gibi yavaþ yavaþ meydanda toplanýyor. Havada tedirginlik kokusu.
Güvenlik nedeniyle, uyarýlan aydýnlar Madýmak Oteline götürülüyorlar. Etkinlikler “halkýn güvenliði” gerekçesi ile iptal ediliyor. Yani, ortada gergin bir durum var. Geçen her dakika güvenlik güçlerinin bu üç beþ yobaza müdahale ederek olaylara engel olmasýný bekliyoruz. Ama yok. Cumartesi annelerinin üzerine kurt köpekleri salan, kaldýrýma oturmuþ savunmasýz kadýnlarý dönüp iki defa tekmeleyen güvenlik güçleri her nedense yobazlara müdahale etmiyor. Hatta “þefkatli bir mesafeden” olaylarý elleri kollarý baðlý izliyorlar.

Güvenlik güçleri göstericileri besledi, büyüttü. Güvenlik güçlerinin “sessizliði” kalabalýðý “azdýrýyor”. Müdahale eden olmayýnca, azgýnlar daha bir cesaretli.

Ýlk önce sadece birkaç yüz kiþiyken zamanýn Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu’nun “yüreklendirmesiyle” yüz bulan çapulcular giderek daha tehlikeli olmaya baþlýyor. Sesler daha sert çýkmaya, önceleri sadece uðultu olan gürültü sloganlara dönüþüyor.

“Sivas Pir Sultan’a mezar olacak!”
“Heykel sökülsün!”

Gýrtlaklar parçalanýncaya kadar baðýrmak yetmez, Pir Sultan Abdal heykelinin üzerine çýkalým, tepinelim, parçalayalým, ezelim, un ufak edelim. Nefret, nefret, nefret. Diþlerden kan damlýyor. Ýçimizdeki þeytan zincirlerinden boþanmýþ, öldürme hýrsýnýn sarhoþluðu artýk dizginlenemez. Bu canavarlýða bir mazeret lazým. Diþlerini çýkarmýþ, baþtaki yobaz yýrtýnýyor.
“Muhammed’in ordusu “þeytan taþlýyoruz”. “Þeriat gelecek zulüm bitecek!” Kalabalýk þehvetli bir þekilde taþ topluyor. Kaldýrým taþlarý sökülüyor. Taþlayalým, kýralým, dökelim, öldürelim.

Neden? Din için. Dini kurtarmak için! Boþ veeeer taþlamanýn zevkini çýkar. Bu arada dini de kurtarmýþ olursun. Çapulcular yoldan geçen yaþlý adama “amca sen de atsana” diyorlar. Adam kaldýrýp bir taþ atýyor. Karþýdaki bankanýn camýna isabet ediyor. Camlar aþaðý inince kalabalýðýn pek hoþuna gidiyor. Gülüyorlar!

Taþlardan bazýlarý özel arabalarý mahvediyor. Bir arabanýn sahibi gelen taþlarý çevredekilere atmaya baþlayýnca taþ atan kudurganlar kaçýyor. Onlarý kaçýrmak bu kadar kolay. Ne kadar korkak olduklarý böylece ortaya çýkýyor. Yani güvenlik güçlerinin þöyle bir havaya ateþ açmasý bile bütün bu olaylarý önlemeye yeterken, güvenlik güçlerinin bu ýsrarlý “sessizliðini” anlamak mümkün deðil. Bu “sessizlik” neden?

400 yýl önce Pir Sultan Abdal’ý taþlayanlarýn torunlarý 400 yýl sonra ayný þehvetle Madýmak Otelini taþlýyorlar. Ýçlerindeki þeytan açýða çýkmýþ, zevkin doruklarýnda. Öldürmek ne kadar güzel. Taþlayalým! Aydýnlara ölüm! Kim olduklarý önemli deðil! Yeter ki öldürecek birileri olsun! Yeter ki kan aksýn! Yeter ki insan eti olsun. Kim olduklarý önemli deðil!

Otelde tedirginliðin boyutlarý korkuya dönüþmüþ durumda. Dýþarýyla iletiþim kurmak için telefonla yardým istiyorlar. Komiser Mehmet’in telsizinden olaylarý takip ediyorlar. Sürekli telsizle konuþuluyor. Yardým çaðrýlarýna olumlu yanýtlar veriliyor. Yardým yolda bir iki saate kadar burada olurlar. Korkmayýn. Umutlar tazeleniyor. Sonra tükeniyor ve o beklenen yardým hiç gelmiyor.

Kudurmuþ kalabalýk otele taþlar atýyor. Otelin camlarý paramparça. Oteldekiler cam kýrýklarýndan korunmak için içeriye koridorlara doðru kaçýyorlar.

“Kahrolsun Laikler”. Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu sözde kalabalýðý sakinleþtiriyor (!)

“Muhammed’in ordusu. Kafirlerin korkusu. Bu kafirler, bu laikler, Pir Sultan Abdal, þeytana ölüm. Buradan sað çýkmak yok!” Amacý sözde saldýrganlarý sakinleþtirmek (!) olan Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu “ Gazanýz mübarek olsun!” diyor. Bu devlet eliyle terör deðil de nedir? Bu devlet eliyle “isyana teþvik” deðil de nedir?

Saatler ilerliyor. Karanlýk bastýrdý. Televizyonu açtýk. Haberlere bakýyoruz. Belki bir umut. Toplum tepki verir, ülke ayaða kalkar diye bekliyoruz. Ama haberlerde Sivas Madýmak Oteli küçük sýradan bir haber olarak geçiyor. Sanki önemsiz bir dipnotu. Biz burada can pazarýndayýz. Televizyonda haber bile olmuyor!

Saat 19.45 otelin elektrikleri kesildi. Karanlýk. Kapkaranlýk. Arkadaþlar yaktýklarý çakmaklarla küçük cýlýz bir aydýnlýk vermeye çalýþýyorlar. Hiçbir þey görmüyoruz.

Aziz Nesin’i korumak için yanýna verilen üç polisten ikisi yobaz tarikatçýlarý anýmsatan çember sakallýlar. Ýlk önce biri öðleden sonra üç sýralarýnda ortadan kayboluyor. Sonra ikincisi akþam karanlýðýndan önce ortadan sývýþýyor. Kapýdan bir yabancý içeri girip aydýnlara yanaþýp soruyor. “Burada hiç polis var mý?” Yanýt “bilmiyoruz”. Adama daha “sen kimsin, neden soruyorsun?”demeye fýrsat bile kalmadan adam geldiði gibi sessizce gidiyor. Anlaþýldý. Polisler otelde olmadýðýna göre artýk otel yakýlabilir!

Bir kiþinin hakkýný teslim etmek gerek. Komiser Mehmet Bey olaylarýn sonuna kadar aydýnlarýn yanýnda kaldý. Onlarýn canýný korumak için kendi canýný ortaya koydu. Bugün hayatta kalan bütün aydýnlar Komiser Mehmet Bey’e çok þey borçlular. Ama diðer çember sakal iki polis nerede? Neden onlar hakkýnda görevi ihmalden soruþturma açýlmadý? Dahasý dýþarýdaki yangýný çýkaran kundakçýlarla iþbirlikçilik yapmak suçundan, katliama katýlmak ve yardým etmek suçundan haklarýnda soruþturma açýlmadý? Cinayet ve katliam suçlarýnda zaman aþýmý olmaz. Bu suçlular hakkýnda hala dava açýlabilir!

Cafer Erçetin Refah Partili Meclis Üyesi kalabalýðý yatýþtýrmak þöyle dursun yönlendiriyor, teþvik ediyor, açýkçasý yönetiyor! “Kafirlere bu kadar kolay kaçma imkaný yok! Yakýn”

Ýþte bu noktada Genco Erkal, bütün samimiyetiyle Nazým Hikmet’in “Dünyanýn En Tuhaf Mahluku” isimli þiirini okuyor. Tüylerimiz diken diken.

Akrep gibisin kardeþim,
korkunç bir karanlýk içindesin
akrep gibi.
Serçe gibisin kardeþim,
serçenin telaþý içindesin.
Midye gibisin kardeþim,
midye gibi kapalý, rahat.
Ve sönmüþ bir yanardað aðzý gibi
korkunçsun, kardeþim.
Bir deðil,
beþ deðil,
yüz milyonlarlasýn maalesef.
Koyun gibisin kardeþim,
gocuklu celep kaldýrýnca sopasýný
sürüye katýlýverirsin hemen
ve âdeta maðrur, koþarsýn salhaneye.
Dünyanýn en tuhaf mahlukusun yani,
hani þu derya içre olup
deryayý bilmeyen balýktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eðer
ve hâlâ þarabýmýzý vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeye de dilim varmýyor ama —
kabahatin çoðu senin, caným kardeþim

Saat 20.00 oteli duman sardý. Nefes alamýyoruz. Biraz taze hava alabilmek için ilk önce üst katlara çýkýyoruz. Alevler, alevler, alevler. Camlar kýrýk olduðu için odalara yanýcý maddeler atýyorlar. Koridorlar karanlýk, merdivenlere koþuyoruz. Sonra birisi “buraya gelin, zemin kata” diyor. Zemine koþuyoruz. Cýlýz bir hava esintisi bizi bir açýklýða getiriyor. Yan binanýn boþluðuna bakýyor. Karþý binaya geçersek kurtulacaðýz. Bizi karþý binadan istemiyorlar ama Komiser Mehmet Bey bastýrýyor. Onun zoruyla bizi kabul etmek zorunda kalýyorlar. Ve sabaha kadar sancýlý bir bekleyiþ.

Ya geride kalanlar. Merdivenlerde, koridorlarda dumandan boðularak, sonra da diri diri yananlar. Kaç Behçet Aysan, kaç Asým Bezirci, kaç Metin Altýok yetiþir bu ülkede? Kaç aydýnýn, düþünürün, sanatçýnýn kaný ve eti susuzluðunu dindirir bu azgýn kalabalýðýn?

Kaybýmýz o kadar büyük ki. Ýslamiyet’i katliama alet edenlere sormalý, bu katliamý “hangi dünya” aklar?

Olayý çok önceden bilerek planlayan gözü dönmüþ yobazlar beyinlerini yýkadýklarý insanlarý maþa olarak kullandýlar. Ýmam hatip mezunu, kuran kursu mezunu ve ilkokul mezunu tarikatçýlarýn yaný sýra büyük çoðunluðu okuma yazma bilmez, iþportacý, dilenci, iþsiz güçsüz, boþta gezer takýmý. Sýkýþtýr üç beþ kuruþ ellerine, senin için adam bile öldürür deðil otel yakmak. Bazýlarý yakma eylemine, iþsizlikten, eðlence olsun diye katýldýlar. Amaç hareket olsun.

Oyunun bir noktasýnda Genco Erkal oyunu keserek önemli bir açýklama yapar. “Biz burada bütün Sivaslýlarý suçlamýyoruz. Bir tarikatýn, bir örgütün, bir grubun iþlediði suç bütün bir kente yüklenemez.”

Ýyi de bu olaylara tanýk olup da sessiz kalanlarý temize çýkarýr mý? Ya da kentte olup biteni sadece seyredenleri? Sessiz kalmak da bir çeþit “onay” deðil midir? Kamu vicdaný affeder mi?

Bir kent kendi acýsýyla dürüstçe ve namusluca yüzleþme cesareti gösteremezse, böylesine bir katliamýn “acýsýný” ve “utancýný” nasýl alt eder?

Zincirlerinden boþanmýþ, sokak aralarýndan meydana doðru “güdülerek” toplanmýþ on beþ bin kiþi. Bindirilmiþ kýtalar halinde Pir Sultan Abdal heykeline saldýranlar aç. Açlýk bastýrýlmalý, susuzluk giderilmeli. Baþlarýnda zamanýn Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu, Refah Partili Meclis Üyesi Cafer Erçetin, sakallý karanlýk tipler. Kan kokusu almýþ aç sýrtlanlar gibi güruh kana susamýþ, kan istiyor. Kan yetmez, insan eti olmalý. Ýnsan eti kýzarmalý. Yanýk et kokusunun genzi yakan dumaný ciðerlere çekilmeli. Yanan insan etinin tadý damaklarda kalmalý. Belki de bu nedenle bugün Madýmak Otelinin bulunduðu yerde bir “kebapçý dükkaný” var. Yanýk insan eti tadýný tekrar ve tekrar duyumsamak için.

Kalabalýkta dalgalanma. Güruh uluyor. Kalabalýðýn içinde bir takým karanlýk tipler insanlarý yönlendiriyor. Sloganlar atýlýyor. Koro þefi kýlýklý çember sakal, kalabalýðý yöneten, cesaretlendiren ve teþvik eden bir tonda:

“Sivas Pir Sultan Abdal’a mezar olacak!” Sanki maç amigoluðu yapýyor.

Tekrar daha güçlü, daha gür. Paçalardan cehalet ve yobazlýk akýyor.

Oyunun bu noktasýnda Genco Erkal bize Goethe’nin bir sözünü anýmsatýyor.
“Eyleme geçmiþ cehalet kadar tehlikeli bir þey yoktur”

Peki güvenlik güçleri nerede? Devlet nerede? Bu þenlik Kültür Bakanlýðý tarafýndan düzenlediðine göre, Kültür Bakaný nerede? Kültür Bakanlýðý nerede?

Güvenlik güçleri nerede? Neden müdahale etmiyorlar? Neden elleri kollarý baðlý öyle seyrediyorlar? Durmak ve seyretmek de bu azgýnlar sürüsünü “desteklemek” deðil midir?
Suskunluk, sessiz bir onay deðil de ne? Kalabalýða kimse müdahale etmiyor. Hiç kimse! Devlet Ana nerede? Sessizlik!

Güruhun baþýndaki yobaz uluyor. “Gazanýz mübarek olsun!”. Biz bu yobazý Menemen’den tanýyoruz. Ayný yobazlar Menemen’de Kubilay’ý þehit etmemiþler miydi? Mazeretleri yine ayný. Toplumu yumuþak karný üzerinden, dini duygularý istismar ederek vuruyorlar.

“Muhammed’in ordusu, kafirlerin korkusu. Bu kafirler, bu “laikler”. Pir Sultan Abdal’ý taþlýyoruz, “þeytan taþlýyoruz”. Gazanýz mübarek olsun!”

Sloganlarý bile ayný. Bazý þeyler hiç deðiþmiyor.
Dün, Menemen!
Bugün, Sivas!
Yarýn Neresi?

Bu yobazlara kimse müdahale etmeyecek mi? Devlet nerede? Güvenlik güçleri nerede?

“Yasadýþý laik T.C.’nin hiç bir hakký yoktur. Þeriat gelecek zulüm bitecek. Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yýkýlacak. Gazanýz mübarek olsun!”

Mahkemede sanýk avukatlarý “örgüt yok, tahrik var” bahanesine sýðýnýr. Burada sormak lazým. Peki tahrik edenler kim? Sanýk avukatlarýnýn bahanesi hazýr. “Aziz Nesin var.” Aziz Nesin aðýr tahrik unsuru olarak gösterilerek katliam için mazeret aranýr. Yani oteli taþlayanlarýn, yakanlarýn, olaylarý bizzat yöneten Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu’nun ve Refah Partili Meclis Üyesi Cafer Erçetin’in hiç suçu yok mu?

Gerçek örgütün izleri bilerek yok edildi. Olaylara karýþanlar özellikle izlenmedi. Ertesi gün öðleden sonra ikiye kadar kundakçýlarýn kenti rahatça terk edebilmesi için kente giriþ çýkýþ kontrolü yapýlmadý.

Gerici, þeriatçý ortak eylemi olarak tarihe geçen Sivas Katliamýnýn sorumlusu olarak ele geçen 106 sanýk sevk edildikleri mahkemede tutuklandý. Yargýlama süresince yargý tarihinde eþi benzeri görülmemiþ olaylar yaþandý.

Mesela mahkumlar mahkeme esnasýnda, yargýçlara madeni para ve çakmak atarak saldýrdý. Hakimlere ve mahkemeye alenen hakaret ettiler. Mahkeme salonunda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlýðýný tahkir eden sloganlar attýlar.

“Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yýkýlacak! Sivas’ta þeriat yargýlama hakkýný kullanmýþtýr. Yasadýþý Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir hakký yoktur. Þeriat gelecek zulüm bitecek!”

Bu sloganlarýn bir tanesi bile “vatana ihanet” kapsamýna girerken, mahkemenin sanýklara karþý bu “aþýrý yumuþak tavrýný” anlayabilmek mümkün olmadý.

Hiç kimseyi öldürmemiþ ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varlýðýný tahkir edecek en küçük slogan dahi atmamýþ olan Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarý mahkemeye karþý sözde “saygýsýz tavýrlarý nedeniyle”, “idama mahkum” edilirken, bu kudurmuþ canilerin ufak tefek cezalarla kurtulabilmesini anlamak mümkün deðil. Bu canileri ayný yasalara göre yargýlamak gerekirse, defalarca idama mahkum olmalarý gerekmez mi?

Sanýklara en büyük destek dönemin Adalet Bakaný (!) Þevket Kazan’dan gelir. Sanýklarý koruyup kollayan, sanýklara kol kanat geren, hapishanede paþalar gibi yaþamalarýný saðlayan Þevket Kazan, kundakçý katillere moral verebilmek için hepsini tek tek hapishanede ziyaret eder. Ama kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle, çok istemesine raðmen avukatlýklarýný yapamaz. Bu arada her nedense devrin Adalet Bakaný Þevket Kazan ayný duyarlýlýðý katledilen aydýnlarýn ailelerini göstermez. Katliamda hayatlarýný yitirenler ile yaralý olarak kurtulanlarýn ailelerini arayýp bir “baþ saðlýðý” ya da “geçmiþ olsun” dileðinde bulunmaz.!

Ufak tefek cezalarla, Madýmak Katliamýný geçiþtirmeye çalýþan mahkemenin anlaþýlmaz tavrýna karþý Yargýtay kararý bozar, 106 sanýktan 33’üne idam cezasý verilir ama sözde AB Kriterleri nedeniyle, bu karar uygulanamaz. Olayda ihmali görülen kamu görevlileri ise çok küçük cezalarla kurtulurlar ya da hiç ceza almazlar.

Madýmak Katliamý yaþanýrken etkisiz ve yetkisiz kalan ve sonradan yaptýklarý açýklamalarla katliamý “basit bir olay gibi göstererek geçiþtirmeye çalýþan” siyasetçilerin açýklamalarý çok düþündürücü. Dönemin Baþbakaný Tansu Çiler “Endiþelenecek bir þey yok. Otelin çevresindeki halkýmýzýn güvenliði saðlanmýþtýr. Halkýmýzdan ölen ya da yaralanan olmamýþtýr”. Ne yani þimdi Madýmak Katliam’ýnda diri diri yakýlan 2'si otel personeli olmak üzere 35 insa halka dahil deðil mi? Onlar halk deðil mi? Onlarýn can güvenliðinin bir önemi yok mu?”

Mesut Yýlmaz: “Büyütülecek bir olay deðil. Bakýn geçenlerde yapýlan futbol karþýlaþmasýnda 40 kiþi ölmüþ. Bunlar münferit olaylardýr”. Bu hesaba göre, Madýmak Katliamý’nýn hiçbir önemi yok. Yani, Türk Edebiyatý’nýn ve Türk Sanatý’nýn deðerli isimlerinden oluþan aydýnlar grubunun diri diri yakýlmasý hiç önemli deðil. Sýradan bir olay!

Baþbakan Yardýmcýsý Erdal Ýnönü: “Endiþelenecek bir durum yok. Olaylar kontrolümüz altýnda”. Evet, olaylarýn ne kadar kontrol altýnda olduðunu açýkça görebiliyoruz. 35 kiþi diri diri yandý!

Süleyman Demirel : “Hakla güvenlik güçlerini karþý karþýya getirmeyin”. Bu durumda katliamý yapanlar “halk” mý oluyor? Katilleri, canileri “halk” olarak tanýmlamak, Türk Halkýna biraz “saygýsýzlýk” olmuyor mu acaba? Ya “yakýlanlar”? Bu zihniyete göre, “yakýlanlar” hangi isim altýnda tanýmlanýyor? Güvenlik güçleri o gün orada gerçekten iþlerini yapsalardý, bugün Madýmak Katliamý’ndan bahsediyor olmazdýk!

Katliamýn hemen ardýndan çok sayýda kuruluþ Madýmak Otelinin gelecek nesillere ibret olmasý için bir “müzeye” dönüþtürülmesini istemesine karþýn otel, Sivas Katliamýna yaraþýr bir biçimde bir “kebapçý dükkanýna” dönüþtürülür. Acaba ocak baþýnda kebap yiyenler orada yakýlarak öldürülenlerin “etlerini” yediklerini düþünerek zevk alýyorlar mýdýr? Ýnsanlarý canlý canlý yaktýktan sonra, ayný eylemi farklý bir boyutta devam ettirebilmek için böylesine “acý ve utanç dolu” bir yeri kebapçý dükkanýna dönüþtürmek nasýl bir zihniyetin göstergesi?

Mesela ocak baþýnda kebap istediklerinde “çek bir Behçet Aysan bol acýlý olsun” mu diyorlar? Yoksa “bir buçuk Metin Altýok kýzarmýþ tarafýndan” mý? Ya da “bir porsiyon Asým Bezirci az piþmiþ” mi? Hangisi? Ocak baþýnda insan etinin keyfini çýkarta çýkarta yemenin zevki nasýl bir duygudur?

Yamyamlýðýn bu kadar aleni biçimde ortaya konmasý hiç kimseyi rahatsýz etmez mi? Koca Sivas Kentinde kebapçý dükkaný açacak baþka yer kalmadý da sadece Madýmak Oteli mi kaldý?

Peki “ozanlara” adanan heykel tekrar tamir edilerek yarine kondu mu? Ya da yeni bir ozanlar heykeli yapýldý mý? Yapýlmadýysa, neden yapýlmadý?

Bu deðil Müslümanlýða, insanlýða sýðmayan eþi benzeri görülmemiþ Madýmak Katliamýnýn amacý nedir? Neden? Bu katliam, tek bir günde mi hazýrlandý? Yoksa bu katliamý hazýrlayan süreçte etken olanlar, Cumhuriyet’e yaþatýlan “travmalarýn bir sonucu” olarak mý ortaya çýkýyorlar? Katliamýn nedenlerini, katliamý hazýrlayan süreci ve yanýtlarýný katliamý bizzat yaþamýþ ve katliamdan sað olarak kurtulmayý baþarmýþ olan yazar Hidayet Karakuþ ile konuþtuk.

SDK – Sivas’ta yapýlan bu þenliðin amacý neydi?
Hidayet Karakuþ – Pir Sultan Abdal Derneði ve Kültür Bakanlýðý’nýn ortaklaþa düzenlediði þenliðin amaçlarýndan biri de Pir Sultan Abdal Anýtýnýn açýlmasýydý. O heykel sadece Pir Sultan Abdal anýtý da deðil saz ozanlarý anýtýydý. Sivas bir saz ozanlarý kentidir. O nedenle, oradaki anýtýn adý da “Ozanlar Anýtý” ydý ancak ertesi gün o kalabalýk o anýtý oradan söktü, yerlerde sürükledi ve yaktý. Bir elinde kangal köpeði diðer elinde sazý olan bir ozaný konu ediyordu. O kalabalýk ertesi gün anýtý sökerken de devlete baþkaldýrdýlar.

SDK – Madýmak Katliamý’nda bizzat devletin kendisine karþý bir “isyandan” bahsedebilir miyiz?
Hidayet Karakuþ - Elbette vardý. Açýkça isyan vardý. Kendileri þu sloganý atýyorlardý. “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yýkýlacak” sloganlarýný attýlar. Bunun anlamý, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlýðýna “isyandýr”. Bu olaylarý kýþkýrtanlar kendi açýlarýndan tam anlamýyla baþarýya ulaþtýlar. Ama tabii ki bu kavga birkaç yýlda bitecek gibi deðil. Bu yüzlerce yýldan beri süre gelen aydýnlýkla karanlýðýn savaþýdýr. Hýristiyan dünyasýnda papazlarla aydýnlanmacý güçlerin savaþýmýdýr. Kilisenin bir tarafa býrakýlýp yaþamsal anlamda dinsel ölçülerin insanlarýn “vicdanýna” býrakýlmasýdýr. Türkiye’de bunun daha Mustafa Kemal ile baþlamýþ olmasý. Çünkü Mustafa Kemal’den önce fetvalarla yürüyen bir þeyhülislam devleti düzeni var. Mesela, þeyhülislamýn Mustafa Kemal ve arkadaþlarýnýn “katli vaciptir” diye öldürülmeleri, idam edilmeleri için fetvalarý var. 1993’te gerçekleþtirilen “Sivas Katliamý”, Cumhuriyet’e karþý rövanþ peþinde olanlarýn olaylarýndan birisidir. Son zamanlarda bir zat çýkýyor, “Cumhuriyetle birlikte Türk toplumu travma geçirmiþtir” diyor. Türk toplumu hangi “travmalarý” geçirmiþ? Türk Toplumun en ilkel kýlýklar içindeyken, kýlýk kýyafet yasasý getirilerek “insanca bir kýlýða” dönüþtürülmüþ. Türk Toplumu %94’ü okuma yazma bilmezken, Arap harflerini okuyamazken, Arap harflerinin okunmasý türlü sorunlar çýkarýrken, kendi diline uygun bir alfabe getirilmiþ. Türk Toplumu soyadý yasasýna kavuþmuþ. Türk Toplumu bir yurttaþlar topluluðu haline dönüþtürülmek istenmiþ. Türk Toplumu’na yeni bir eðitim düzeni getirilmiþ, çaðdaþ bilimsel anlamda bir öðretim birliði getirilmek istenmiþ. Türk Toplumunda kadýnlar Avrupa’daki pek çok toplumdan önce uygarlýðýn gereði olan medeni haklarýna kavuþmuþlar, seçme ve seçilme hakkýna kavuþmuþlardýr. Þeriat yasalarý kaldýrýlmýþ çaðdaþ hukuk ilkeleri getirilmiþ. “Hukukun üstünlüðü kavramý” daha o zamanlardan yerleþtirilmiþ. Mahmut Esat Bozkurt’un adalet anlamýnda, adalet mekanizmasý anlamýnda, çaðdaþlaþma anlamýnda yarattýðý adalet devrimi, nereden alýnmýþ olursa olsun, günümüz koþullarýnda bir takým eksiklikleri olsa da temelde çaðdaþ dünyaya yönelik olarak hazýrlanmýþtýr. Bütün devrimler bilimsel, modern bir yaþam öngörülerek gerçekleþtirilmiþtir. Bütün bunlara karþýn bugün kalkýp “Türkiye Cumhuriyet’i kurulurken toplum travma yaþamýþtýr” diyen insanlar, Sivas olaylarýnýn arkasýndaki insanlardýr, Cumhuriyet’e yaþattýklarý travmalarý hiç düþünmeyen insanlardýr. Bugün bunu söyleyen kiþi Þeyh Sait’in torunudur. Þeyh Sait, bu ülkede “Ýngiliz severlerin adamý” olarak Dersim Ýsyanýný baþlatan, Dersim’ deki yanlýþlarýn ya da kurbanlarýn sorumlularýndan biridir. Ýki yaþýndaki Türkiye Cumhuriyetine baþkaldýran Þeyh Sait’in torunudur. Dil devrimine baþkaldýranlarýn torunudur. “Kubilay’ýn katledildiði Menemen Olaylarý ile Cumhuriyet bir baþka travma yaþamýþtýr”. Cumhuriyet’e yönelik darbelerin, “Cumhuriyet’e yaþatýlan travmalarýn” haddi hesabý yok. Köy Enstitüleri kapatýlýyor. Neden? Çünkü Atatürk’ün ölümünden sonra, Cumhuriyet þeyhlerle, aðalarla, toprak aðalarýyla iþ birliði yapmak zorunda kalýyor. Köy Enstitüleri’ni engelleyenler þeyhler ve aðalardýr. Toprak aðalarýndan seçilmiþ bir baþbakan, Adnan Menderes, hilafetin temsilcisi gibi konuþarak, “siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” diyerek, önce Türkçeye çevrilmiþ, yýllarca Türkçe okunmuþ olan ezaný tekrar Arapçaya çevirten Adnan Menderes, Cumhuriyet’e ayrý bir “travma” yaþatmýþtýr. Cumhuriyet’in önüne bir takoz koymuþtur. Adnan Menderes “odunu koysam, milletvekili seçilir” demiþtir. Bugün ayný zihniyet devam ediyor. “Ben kimi milletvekili gösterirsem, seçilir” mantýðý bugün de devam ediyor. Bugün “liderler cuntasý” söz konusu. Çünkü Türkiye Toplumu yöneticileriyle birlikte demokrasiyi içselleþtiremediler. Bugün 2008’in demokrasi anlayýþýyla, 1920’leri yargýlayanlar bir kere daha tarihi çarpýtmaktadýrlar. O günlerde, dünyada bugünkü anlamda demokrasi var mýydý? Tarihi doðru okumak, doðru deðerlendirmek gerekir. Kendini bu ülkenin yöneticisi olarak görenlerden de bizim bunu bekleme hakkýmýz vardýr. Bugün Mustafa Kemal’in hareketini ve devrimlerini bazýlarý kalkýp 1920’lerin faþizmi olarak niteleyebiliyorlar. Cumhuriyet’in kuruluþunu Ýslami cihat anlayýþýyla gerçekleþtirilmiþ bir kurtuluþ savaþý olarak düþünüyorlar. Bunlar tarihi kendi cephelerinden, bugünkü çýkarlarý açýsýndan okuyan insanlar. Tarihi bilerek çarpýtarak, deðiþtirerek, bozarak, tam anlamýyla Türkiye’nin temeline dinamit koyarak konuþan insanlar. Ýþbirlikçidirler. Emperyalizm ile savaþan Türk Halkýnýn, Türk Toplumunun verdiði Kurtuluþ Savaþý bugünlerde hiçe sayýlýyor. Ýþbirlikçidirler çünkü emperyalizmin uþaklýðýný yapýyorlar. Farkýnda olarak, ya da olmayarak emperyalizmin uþaklýðýný yapýyorlar. Emperyalizmin sözcükleri ve kavramlarýyla konuþuyorlar. Emperyalizmin beyinlerine aktardýðý þýrýnga ettiði sözcükler ve kavramlar onlarýn dünyalarýný belirliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþu ve Kurtuluþ Savaþý hakkýnda da çok fazla bilgilerinin olduðunu sanmýyorum. Biliyorlarsa bile çarpýtýyorlar, inkar ediyorlar, bugünkü çýkarlarýna aykýrý buluyorlar. Bu gerçek!

SDK – Devrin Adalet Bakaný Þevket Kazan’ýn sanýklarýn avukatlýðýný yapmak istemesini ve cezaevine giderek “Cumhuriyet’e isyan etmiþ olan” Sivas davasý sanýklarýna tek tek destek vermesini nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Hidayet Karakuþ – Þevket Kazan o dönemde bakan olmasaydý avukat olarak mahkemeye girecekti. Ýtiraz edildiði, karþý çýkýldýðý için avukat kimliði ile mahkemelere sanýk avukatý olarak giremedi. Bakan olarak konumu buna engel olduðu için davalarda sanýk avukatý olarak yer alamadý. “Gazanýz Mübarek olsun” diyen adam Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu’ydu. Sivas olaylarýnda, orada bulunan topluluðu isyana kýþkýrtan en önemli söz buydu. Çünkü “gazanýz mübarek olsun” demek siz çok kutsal bir iþ yaptýnýz, çok kutsal bir savaþa giriþtiniz demek oluyor. Ama “daðýlýn” demek zorundaydý. Kalabalýk daðýlmadý, beþ bin kiþiyken on bin kiþi, on bin kiþiyken on beþ bin kiþi oldu.

SDK – “Gazanýz mübarek olsun” demek ben sizin bu hareketinizi, bu isyanýnýzý onaylýyorum anlamýna gelmiyor mu?
Hidayet Karakuþ – Zaten “onaylýyorum” demek. Oradaki kalabalýk Temel Karamollaoðlu’nun sözlerini o kadar iyi anladý ki daha çok otele saldýrdý, daha çok taþ attý, daha çok baðýrdý.

SDK – Bu durumda, dönemin Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu’nun, kalabalýða dönerek, ýsrarla ve defalarca “gazanýz mübarek olsun” diyerek, Sivas olaylarýný “teþvik ettiðini” söyleyebilir miyiz?
Hidayet Karakuþ - Açýkça teþvik ettiðini belirten “gazanýz mübarek olsun” lafýndan daha güzel ne olabilir? “Gazanýz mübarek olsun” demekle o kitleyi “kutsamýþ oldu”. Çünkü gaza “kutsal din savaþý demek”. “Gazanýz mübarek olsun” derken onlarýn inanç terminolojisiyle, inanç temrinleriyle konuþuyor. On beþ bin kiþiye siz “gazanýz mübarek olsun” dediðiniz zaman onlar kendilerini daha kutsal, daha yüce, daha deðerli bir iþ yaptýðý konusunda daha çok inanýyorlar. Onlarý “onaylamýþ oluyor” ama öte yandan belediye baþkaný olarak “daðýlýn” demek zorunda, çünkü görevi. Arkasýndan kalabalýða “daðýlýn” diyor. Ama kalabalýk daðýlmýyor, daha çok coþarak, daha çok galeyana gelerek oteli taþlýyor, sonra da oteli yakýyorlar.

SDK – Olaylarýn sonunda Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu ve insanlar yargýlandýlar ama sanýklar mahkeme salonunu sirke çevirdiler. Mahkeme heyetine bozuk para, çakmaklarla ve sözlü hakaretlerle saldýrdýlar. Mahkeme salonunda “þeriat isteriz” diye sloganlar attýlar. Hatta sýralarýn üzerine çýkarak namaz kýldýlar. Geçenlerde, Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýnýn idam edilme nedeni olarak mahkemeye olan sözde “saygýsýz tutumlarý” gösterilmiþti. Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarý hiç kimseyi öldürmemiþti, devlete isyan etmemiþti, mahkemeye karþý bu tür saygýsýz davranýþlarýn hiç birini yapmadýklarý gibi Türkiye Cumhuriyet’i aleyhine tek bir slogan dahi atmamýþlardý ve idam edildiler. Bu durumda, Sivas Katliamýný gerçekleþtiren sanýklara bu zihniyet neden ayný cezalarý vermedi?
Hidayet Karakuþ – Ýlk duruþmada çok az cezalar aldýlar. Ancak Yargýtay bozunca 33 kiþiye idam çýktý. Hemen akabinde, Avrupa Uyum Yasalarý (!) nedeniyle, hemen Türkiye’de idam cezalarý kaldýrýldý. Ýdam edilmeliler miydi? Hayýr, idam edilmesinler. Ama ölünceye kadar içeride, hapishanede kalsýnlar. Hapiste insan yakmanýn ne demek olduðunu düþünsünler.

SDK – Katliam için yola çýkanlarýn ana fikri sözde “Müslümanlýðý Kurtarmak”. Bunu nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Hidayet karakuþ – Sivas Katliamýndan hemen sonra, konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’te bir yazý dizisi hazýrladým. Orada da belirttim. Benim annem ekmek yaparken, tarlada topladýðýmýz kurumuþ ayrýk otlarýný yakardý. Eðer o kurumuþ ayrýk otlarýnýn içinde bir yeþil yaprak çýkarsa, “bunun caný var” diyerek onu ateþe atmazdý. Benim annem yedi yaþýndan itibaren namazýný, orucunu hiç býrakmayan, namazýný kýlan bir insandý. Yeþil yapraðý “bunun caný var” diyerek ateþe atmayan Müslüman’la, Sivas’ta bilerek 33 kiþiyi diri diri yakan sözde Müslüman bir mi? Yeþil yapraðý “bunun caný var” diyerek ateþe atamayan annem mi Müslüman, yoksa Sivas’ta 33 kiþiyi diri diri yakan mý Müslüman? Özellikle bu sorunun her yerde ve her zaman sorulmasýný istiyorum!

SDK – Annenizin de içinde bulunduðu muhteþem “saðduyulu bir Anadolu Halký” var. Her türlü zorbalýða, zalimliðe, kötülüðe, esarete ve onursuz yaþama karþý dimdik duran “saðduyulu bir Anadolu Halký”. Öyle ki, devrin þeyhülislamý Mustafa Kemal ve arkadaþlarý için “katli vaciptir” diye fetva verdikleri halde, saðduyulu halk þeyhülislamýn sözünü hiçe sayarak, þeyhülislama sýrtýný dönerek, “Sarý Paþalarýnýn” ardýndan gitmeyi tercih etmiþtir. Sivas’ta o halk neredeydi?
Hidayet Karakuþ – Anadolu halký var. Bir de þeyhülislamýn bu fetvasýný hiçe sayan müftüler, imamlar, hocalar var. Mesela, Ankara Müftüsü Börekçizade Rýfat Efendi var. Mustafa Kemal Çankaya’da ertesi günü ne yiyeceklerini sorduðunda, Mazhar Müfit Kansu “ bulgur pilavýndan ve on beþ kuruþ paralarýnýn kaldýðýndan” söz eder. Kahve için þeker kalmamýþtýr. Gecenin bir vakti kapý çalýnýr. Mustafa Kemal odasýna çekilmiþtir. Gelen Ankara Müftüsü Börekçizade Rýfat Efendi’dir. Her zaman kahvenizi nasýl içersiniz diye sorulurken, bu sefer Mazhar Müfit Kansu þekerin olmadýðýný bilerek “kahvenizi sade içerdiniz deðil mi?” diye sorar. Börekçizade Rýfat Efendi bunu anlar “sade içiyorum” der. Kahveler içilir. Bundan sonra Ankara Müftüsü kuþaðýnýn içinden bir torba çýkarýr. Ankara Halkýnýn aralarýnda topladýðý parayý Mazhar Müfit Kansu’ya verir. Dinci geçinen kesimin de bunlarý bilmesi lazým

SDK - Sivas Kongresi’nde Sarý Paþalarýna destek olan, þeyhülislama sýrtýný dönerek Kurtuluþ Savaþý boyunca Sarý Paþalarýnýn ardýndan giden o “yurtsever halk” nerede? Neden o gün Madýmak yakýlýrken ortaya çýkmadýlar? “Sivas 93” oyunu boyunca ben o halký aradým.
Hidayet karakuþ – Hiç taþ atmamýþ bile olsa orada otelin yanýþýný seyredenler de bence suçludur. Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal ve arkadaþlarýna sahip çýkan destek veren o halký Sivas’tan kaçýrdýlar. 1980’den sonra, Sivas’tan Ýstanbul’a, Ankara’ya, Ýzmir’e, Almanya’ya çok büyük göçler oldu. Özellikle, Alevi vatandaþlarýmýz Sivas’tan kaçýrtýldýlar. 1977 seçimlerinde, Sivas 5’e 2’iydi. Yani, yedi milletvekilinin beþini CHP çýkartýyordu, ikisini de Adalet Partisi çýkartýyordu. 1990’lara, 2000’lere gelindiðinde durum tam tersine döndü. 1993 olaylarý sýrasýnda ortaya çýkmýþtý ki orada kalan alevi ancak bir mahalle kadardý.

SDK – Bu katliama isyan etmek için insanýn illa Alevi olmasý gerekmiyor. Sýradan bir insanýn vicdaný, bu olaya “hayýr” der. Ben “hayýr” diyecek sýradan vatandaþ nerede diye soruyorum.
Hidayet karakuþ – Emperyalizm ülkeleri, uluslarý, halklarý, bir etnik kökene göre, iki dinsel ayrýlýklara göre böler. Dinsel ayrýlýklarý kýþkýrtýr, etnik, ýrksal ayrýlýklarý kýþkýrtýr. Sen Türksün, sen Kürtsün, sen Ermenisin diye. Sen Alevisin, sen Sünnisin, sen Hanefisin, sen Þiisin, diye böler. Türk Halký emperyalizmin oyununa getirildi. Sadece orada deðil. 1947’den sonra Marshall yardýmýyla birlikte Türkiye’ye giren Amerikan yardýmý, askerlerden önce gelen Amerikalý eðitimciler eðitim düzenimizi þirazesinden çýkardýlar. Cumhuriyet’e karþý kuþaklar yetiþtirilmeye baþlandý. Açýk açýk inançlarý kullandýlar. Ýmam Hatipler öyle açýldý, Kuran kurslarý öyle açýldý. Ezan o yüzden Arapçaya çevrildi. Türk halkýnýn duygusal yaný hep poh pohlandý, kýþkýrtýldý. Bilen, okuyan, öðrenen insan, bilimsel verilerle yetiþen insan “düþünür”. Bilir ve düþünür. Ama inanan insan “sorgulamaz”. Bilen insan soru sorar, “sorgular”. Bu, bilimsel düþüncenin gereðidir. Ýnanan insanýn sorgulamasýna gerek yoktur. Doðru onun için “tektir” ve o doðru kabul ettiði þeyi hiç bir zaman için “sorgulamaz”. Körü körüne inanç, insanýn güdülerini karartýr, insanlarýn beynini karartýr. Sonuç, hurafelerle ve karartýlmýþ beyinlerle geldiðimiz nokta, Sivas 93’tür. 2002 ve 2007 seçimleridir.

SDK – Madýmak Katliamý, maalesef uzun süre halkýn gözünde Aziz Nesin’in itfaiye merdiveninden inen görüntüsü eþliðinde, sýradan bir otel yangýný gibi gösterildi. Olaya nasýl böylesine basit, sýradan bir otel yangýný havasý verilebildi? Neden kamuoyu bu kadar duyarsýz ve umursamaz kaldý?
Hidayet Karakuþ – Toplumda çeþitli toplantýlarda bunlar dile getirildi. Halkýn dini inançlarýyla ve dini duygularýyla oynayanlar, bunu ticari bir meta haline getirenler halký kýþkýrtmayý çok iyi bildikleri gibi her davranýþlarýný dinsel bir amaca ve dinsel bir ilkeye baðlayarak halký sömürmeye devam ettiler. Sonuçta, halk onlarýn her davranýþýnýn dine uygun olduðuna karar verdi. Dine uygun olduðuna karar verince, onlarý kutsal gibi gördü, onlarý doðru davrandýðýný düþündü. Tepki gösterenler ancak aydýn olanlar, okumuþ olanlar, insani duygularýný yitirmemiþ olanlar ve bunun mantýki olarak bunun olamayacaðýný düþünenler oldu.

SDK- Ben olayýn yasal boyutunda takýlý kaldým. Dönemin Adalet Bakaný Þevket Kazan’ýn katliam sanýklarýný cezaevinde yatarken moral vermek amacýyla ziyaret etmiþ olmasý baþlý baþýna bir “hukuk skandalý” deðil mi? “Hukukun üstünlüðü ilkesinin” geçerli olduðu demokratik ülkelerde, böyle bir olayýn gerçekleþmesi halinde “toplumun adalet duygusunu zedeleyeceði ” gerekçesiyle, Adalet Bakaný hakkýnda bir “Meclis Soruþturmasýnýn” açýlmasýný gerektirmiyor mu? Doðal olarak, Þevket Kazan’ýn bu durumda görevinden “istifa etmesi” gerekiyor. Öyle deðil mi?
Hidayet Karakuþ – Laik, demokratik toplumlarda, bilimsel yaþayan toplumlarda mutlaka olmasý gereken durumlar. Tepki gören bakanýn, skandala karýþan bakanýn, milletvekilinin, baþbakanýn anýnda kaçýnýlmaz olarak istifa etmesi gerektiren olaylar bunlar. Ama bizim politikacýlarýmýz o denli arsýz, o denli yüzsüzler ki her yaptýklarýna bir kýlýf buluyorlar ve her zaman bu kýlýfla yaþamayý, topluma karþý yalan söylemeyi, toplumu aldatmayý sürdürüyorlar. Olaylarý çarpýtarak yaþamayý sürdürüyorlar. Çünkü laf bol. Lafý söylemek kolay. Ama lafýn içi boþ, gerçek o deðil. Gerçeði bulamayan, gerçeði bilemeyen insanlara, gerçeði öðrenme þansýný vermezseniz ne olacak? Televizyonlarý ele geçirmiþsiniz, radyolarý, yazýlý basýný ele geçirmiþsiniz?

SDK – Madýmak Katliamý ile ilgili haber ve görüntüler televizyonlarda çok az yer aldý. Neredeyse hiç gösterilmedi. Bir tek Aziz Nesin’in itfaiye merdiveninden inerken itfaiyeci tarafýndan tartaklanmasý görüntüsü var. O kadar! Olay çok “küçültülerek” verildi.
Hidayet karakuþ – Ben hiçbir þey izleyemedim çünkü o anda biz içerdeydik. Madýmak Otelinde o kitle tarafýndan kýstýrýlmýþ vaziyetteydik. 2 Temmuz 1993 gecesi kurtulanlar emniyet müdürlüðüne götürüldük. Olaylarý ertesi gün televizyonlardan ne kadar izleyebildikse o kadar biliyoruz. Televizyonlarýn arþiv görüntülerinde yangýn görüntüleri ayrýntýlarýyla var. Çok ilginçtir, yangýn görüntülerini de Ýhlas Haber Ajansý ve Cihan Haber Ajansý’nýn kameramanlarý çekmiþtir. Bugün bunlarý iktidara getiren anlayýþýn kameramanlarý çekmiþtir. Böyle bir çarpýklýk da var.

SDK – Siz, Sivas Katliamýný birebir yaþayan bir kiþi olarak, “Sivas 93 oyununu” izlediniz. Oyun hakkýnda ne söyleyebilirsiniz?
Hidayet Karakuþ – Ben oyunu iki defa izledim. Oyun yapýsý ve kendi kurgusu içinde söylenebilecek hemen her þey söylenmiþ, vurgulanacak her þey vurgulanmýþtý. Genco Erkal’ýn bu anlamda çok büyük bir içtenlikle, “bu dramatik bir oyun deðil, dramatik kurguyla ortaya konmuþ bir oyun deðil, belgelerin konuþturulduðu bir oyundur” diye belirtmesi Genco Erkal’ýn çok büyük bir tiyatro sanatçýsý olduðunu, dürüst bir aydýn olduðunu gösterir. Genco Erkal orada olmasý gerekeni yapmýþtýr. Ancak bu kadar yapýlabilirdi. Sivas – Madýmak Katliamý çok büyük bir olay. Pek çok belge, pek çok tanýk ve pek çok kanýt var. Olayýn özü, ancak bu kadar güzel verilebilirdi. Genco Erkal bunu fazlasýyla baþardý.

SDK – Orada ekranda görüntülerin kesintisiz akýyor olmasý da izleyiciyi olayýn hem içine sokuyor, hem de olaylarýn dýþýna itiyor. Burada, “yabancýlaþma duygusunun” çok güzel verildiðini düþünüyorum. Siz bu konuda ne düþünüyorsunuz?
Hidayet Karakuþ – Ekrandaki görüntülerin ustaca kullanýmý oyunu izleyenlere “olaylar hala devam ediyor” izlenimini verdi. Gerçekten de olaylar hala devam ediyor. Türkiye Toplumu “linç toplumu” haline geldi. Hasret Gültekin “Madýmak yangýný hala sönmedi” diyordu. Evet, sönmedi. Günümüzde, kalabalýklar hala “Allahü ekber” diye laikliðe düþman bir iktidarýn þemsiyesi altýnda, sokaða çýktýklarý zaman ayný þeyleri söyleyebiliyorlar ve söylüyorlar. Bu nedenle, “Madýmak Yangýný” hala sönmedi.

SDK – Olayýn çok önemli ve farklý bir boyutu var. Bir an için Madýmak Katliamýný unutalým. Olayý, devletin varlýðýna isyan olarak alýrsak, sanýklar hakkýnda ayrýca “devletin varlýðýný ortadan kaldýrmak amacýyla devlete karþý isyan etmekten” baþka bir dava açýlmadý mý?
Hidayet Karakuþ – Devlet Güvenlik Mahkemesinde davayý baþlangýçta “örgütsüz bir olay” olarak ele aldýklarý için sanýklara çok az cezalar verildi. Yargýçlara uygulanan siyasal baskýlar nedeniyle, yargýnýn siyasallaþmasý nedeniyle, yargýçlar çok az cezalar verdiler. En aðýr ceza 15 yýl hapis cezasýydý. O yargýçlarýn, o koþullarda bu sanýklara nasýl cezayý indirimler uyguladýklarýný sormak gerekiyor. Burada koþutluk devam ediyor. Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýna hiçbir cezai indirim uygulamayan yargýçlar ve baþta savcý Baki Tuð olmak üzere o anlayýþ meclise girdi. O meclisin devamýnda da bunlar türediler. O anlayýþ imam hatip okullarýný açmaya devam etti, o anlayýþ kuran kurslarýný korumaya devam etti, camileri çoðaltmaya devam etti, tarikatlara, cemaatlere kol kanat germeye devam etti. Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýnýn Sivas olaylarýndaki katilleri yan yana getirdiðiniz zaman Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýnýn korunmadýðýný ama bunlarýn “korunduðunu” görürsünüz. Ayný anlayýþ, onlara idam verirken bunlara en az cezalarý verdiler. Dahasý yurt dýþýnda, bugün bir eli yaðda, bir eli balda yiyip yaþayan katiller iþ kurdular. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlýðý bu katillerin Türkiye’ye gönderilmesi için gereken giriþimleri yapmadý. Aziz Nesin’i itfaiyenin merdivenlerinden inerken öldürmek isteyen “asýl þeytan odur” diye baðýran Cafer Erçakmak 15 yýldan beri sözde kayýp, sözde bulunamýyor!

SDK- Peki, “gazanýz mübarek olsun” diyerek kitleyi devlete karþý isyana teþvik eden ve Madýmak Katliamýnda kalabalýðý kýþkýrtan Sivas Belediye Baþkaný Temel Karamollaoðlu cezalandýrýldý mý?
Hidayet Karakuþ – Dava sürerken 1994 yýlýnda Refah Partisi’nden milletvekili seçildi ve “dokunulmazlýk zýrhýna kavuþtuðu” için hakkýnda hiçbir iþlem yapýlamadý. Refah Partisi kapatýldý, Saadet Partisi’nde kaldý. Þu anda milletvekili deðil.

SDK – Peki, Temel Karamollaoðlu “devlete karþý isyan etmekten” tekrar yargýlanamaz mý? Bildiðim kadarýyla devletin varlýðýný ortadan kaldýrmaya yönelik suçlarda zaman aþýmý yok ve sanýklar hakkýnda tekrar dava açýlabilir. Öyle deðil mi?
Hidayet Karakuþ – Bunun için gerçekten Laik, Demokratik, Sosyal, Hukuk Devleti dediðimiz bir devletin bütün kurum ve kuruluþlarýyla var olmasý gerekiyor. Bugün ele geçirilmiþ bir devlet var. Yani, özellikle yürütme ve yasama anlamýnda ele geçirilmiþ bir devletten bahsediyoruz. Bugün “hukukun üstünlüðü ilkesi” anlamýnda bir tek yargý direniyor. Onun dýþýnda Mustafa Kemal Atatürkçü orduyu bozmaya, deðiþtirmeye, edilgen kýlmaya çalýþýyorlar. Ne yazýk ki eðitim, saðlýk laik, demokratik, cumhuriyet karþýtlarýnca ele geçirilmiþ durumda.

SDK- “Sivas 93 Oyununu” izlerken ben periþan oldum. Siz olayý bizzat yaþamýþ bir insan olarak, o anda içerdekilerden biriydiniz ve ölen arkadaþlarýnýza dokunma mesafesi uzaklýktaydýnýz. Olayýn dehþeti düþünüldüðünde, bugün yaþýyor olmanýz bile bir mucize öyle deðil mi?
Hidayet Karakuþ - Yaþýyor olmam büyük bir þans belki de. O gün orada olan eþimin doðru bir gözlemidir. O gün orada daha çok yanýnda eþi olanlar kurtuldu. Yanýnda eþi olmayan oraya yalnýz gelen arkadaþlarýmýz, otelde merdivenlerde barikat kurdular ve birbirlerini yalnýz býrakmadýlar. Onlar, ilk dumanda boðuldular. Ben eþimi yalnýz býrakmadým, býrakamadým. Eþim yanýmda olmasaydý, ben de Behçet Aysan’ýn yanýnda, Asým Bezirci’nin yanýnda, Metin Altýok’un yanýnda, Erdal Ayrancý’nýn yanýnda, Uður Kaynar’ýn yanýnda olacaktým. O zaman ben de onlarla birlikte boðulacaktým. Sadece eþimi yalnýz býrakmadýðým için hayatta kaldýk. Çünkü karanlýkta diðer arkadaþlarla birbirimizi kaybettik. Biz otelin arkasýndan çýkabildik

SDK – Otelin yanýndaki Büyük Birlik Partisi’nin Binasýna geçerek kurtulmanýz çok trajik öyle deðil mi?
Hidayet Karakuþ- Onlarýn militanlarý dýþarýda oteli taþlarken biz binaya geçtik. Onlar da hem Ýslamcý, hem Türkçü, hem de faþizan eðilimler taþýyan bir anlayýþýn partisi. Bizi onlar kurtardý diyemeyeceðim. Ayný zamanda, Aziz Nesin’in korumasý olan Sivas Asayiþ Þube Müdürü Komiser Mehmet Bey’in çabasýyla kurtulduk. Komiser Mehmet partide etkili oldu. Komiser Mehmet partide telefonlarý ele geçirdi, kelimenin tam anlamýyla telefonun baþýna çöktü ve bizim kurtulmamýzý saðladý. Oradakiler de ister istemez buna uydular. Partiye saldýrýlmasýndan da korktular. Bizim o binaya geçiþimiz onlar için de bir tehlikeydi. Hanýmlarý mutfaða aldýlar. Çünkü o partide haným üye yokmuþ. Bizi salonda oturttular. Kendi üyelerini pencere kýyýlarýna koydular. Dýþardan bakanlar binada partililer var desinler diye ýþýklarý açtýlar. Karanlýkta otursaydýk büyük bir olasýlýkla dýþarýdaki kalabalýðýn oraya saldýrma olasýlýðý çok büyüktü. Bu önlem, hem Komiser Mehmet’in hem de partililerin çabasýyla oldu. Oradan çýkýþýmýz da çok ilginçtir. Komiser Mehmet’in saða sola telefon etmesi sonucunda belediyeden bir personel aracý geldi. Bize “merdivenlerin ýþýðýný yakmadan tek sýra halinde ineceksiniz, yine ýþýklarý söndürülmüþ personel aracýna bineceksiniz ve oradan emniyet müdürlüðüne gideceksiniz” dediler.

SDK- Þehir giriþ çýkýþlarý tutulmadýðý ve kontroller yapýlmadýðý için katliamý gerçekleþtiren bütün katiller kaçmýþ deðil mi?
Hidayet Karakuþ – Biz sabaha kadar emniyet müdürlüðünde olduðumuz için sokaklarýn durumunu bilmiyorum ama giriþ çýkýþlarda hiçbir denetim yapýlmadýðý için herkes kaçmýþ. Öðleden sonra iki sýralarýnda otele gittik. Yanmýþ otelden eþyalarýmýzý topladýk. Bu arada belirtmek istediðim çok önemli bir nokta var. Aziz Nesin’in son dosyasý “Onursal Doktor Olamamanýn Onuru” otelde kalmýþtý. Aziz Nesin’in haným arkadaþý Aydan Kop benden rica etti. “Bizim bu dosyaya ulaþmamýz lazým” dedi. Biz emniyet müdürlüðünden dýþarý çýkarýlmýyorduk. Dýþarý çýkmamýza izin verilmiyordu. O sýrada, emniyet müdürlüðüne gazeteci olarak Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gelmiþlerdi. Onlar, sözde “aydýn” ve sözde “gazeteci” kimlikleriyle (!) Aziz Nesin’e sahip çýkarlar diye düþünerek dedik ki “Biz dýþarý çýkamýyoruz, Aziz Nesin’in son dosyasý Bond çanta içinde otelde kalmýþ, biz kendi çantalarýmýzdan vazgeçtik, o dosyaya ulaþmak için bize yardým eder misiniz?” diye sorduðumuzda, sustular ve aðýzlarýndan tek sözcük bile çýkmadý. Burada “sözde aydýn” tavrýna dikkat çekmek ve tarihe not düþmek için bunu Cumhuriyet Gazetesindeki yazýmda özellikle belirttim. Öðleden sonra, iki gibi bize izin verdiler. Otele giden beþ kiþi arasýnda ben de vardým. Bond çantayý elimle koymuþ gibi 109 numaralý odadan kendi valizimizle beraber aldým. Dosyayý Aydan Kop ’a teslim ettim. Sonra “Onursal Doktor Olamamanýn Onuru” kitap olarak çýktý.

SDK- Bu kalabalýðýn Sivas’ta oturmayan, özellikle dýþarýdan getirilen þahýslar olduklarý söyleniyor.
Hidayet Karakuþ – Onu sonradan þöyle duyduk. Sivas’ta “95 Özel Öðrenci” Yurdu varmýþ. Okullar tatil olduðu halde yurt çevreden getirilen militanlarla doldurulmuþ. Büyük çoðunluðu Ýmam Hatip mezunu, kuran kursu öðrencisi, ilkokul mezunu, camilerde þeriat eðitimi gören gençler. Ortaya çýkan tablo bunu gösteriyor. Sokaktaki kalabalýðýn içinde iþportacýlar, dilenciler, iþsiz güçsüz insanlar olabilir. Eðer polis çok kararlý bir tavýrla onlarýn önüne geçseydi, Paþa Camisi’nden Amerikan Bayraðý yakan kýþkýrtmacýlarýn caddeye çýktýklarý anda onlara müdahale etseydi, 81 kiþilerdi, o anda olayý bastýrabilirlerdi. Aziz Nesin’in iki tane polis korumasý vardý. Öðleden sonra üç buçuk sýralarýnda birincisi kayboldu, diðeri beþ sýralarýnda ortadan yok oldu. Bizi bir tek Komiser Mehmet Bey sonuna kadar terk etmedi. O gün orada olan ve olaya müdahale etmeyen herkes için idari soruþturma açýlmasý gerekiyor.
Oraya askerden yardým istediði halde, özellikle yardým göndermeyen Tugay Komutaný tuðgeneral Ahmet Yücetürk hakkýnda da soruþturma açýlmasý gerekiyor. Zaten hemen Aðustos’ta tuðgeneral Ahmet Yücetürk’ü emekli ettiler. Tugay Komutaný Ahmet Yücetürk istenen yardýmý göndermedi. Yargýlanmasý gerekiyordu. Yargýlanmadý.

SDK – Yetkilerini özellikle kullanmayan siyasilerin tavrý da en az katiller kadar korkunç. Öyle deðil mi? Mesela dönemin Baþbakaný Tansu Çillerin “ilgisiz tavrý” için ne söylenebilir?
Hidayet Karakuþ – “Oteli saran vatandaþlarýmýza bir þey olmamýþtýr” diye bir açýklama yaptý.
Mesut Yýlmaz “ Kayseri Spor ve Sivas Spor maçýnda da çýkan bir arbedede 42 kiþi ölmüþtü” diye olayý “basitleþtirerek”, “önemsemeyen” bir açýklama yaptý. Mesut Yýlmaz, Sivas’ta yakýlan aydýnlarýn ve sanatçýlarýn ölümünü maçta çýkan arbedeyle karþýlaþtýrarak “bunlar münferit olaylar” demiþtir. Ama bugün ayný Mesut Yýlmaz, Avrupa Konseyi Parlamentosu’nda laikliðin tehlikede olduðunu irtica tehlikesinin varlýðýndan söz ediyor. Demirel “Halkla güvenlik güçlerini karþý karþýya getirmeyin. Yani halka müdahale etmeyin” dedi. Erdal Ýnönü “Devlet yanýnýzdadýr. Korkmayýn. Devlet güçlüdür. Her þey düzelecek” gibi laflar etti. Aþaðý yukarý ayný laflarý Tansu Çiller’de söyledi. Ertesi sabah kurtulanlar adýna arkadaþlara sorarak hazýrladýðýmýz basýn açýklamasýnda, kuvvet komutanlarýnýn, Doðan Güreþ Paþa’nýn yanýnda Erdal Ýnönü’yü suçladým. Erdal Ýnönü’nün yüzüne karþý “Sayýn Erdal Ýnönü’de Tansu Çiller’in fotokopisi gibi konuþuyor” dedim. Anlayýþla karþýladýðý halde burada SHP’lilerin ilçe ve belediye baþkanlarýnýn toplantýsýnda bana olaylarý anlattýrdýklarý sýrada ayný þeyi söylediðimde, bana büyük tepki gösterdiler. “Siz, bizim genel baþkanýmýzý nasýl eleþtirisiniz” diye. Ben de “benim görevim eleþtirmek, gördüklerimi söylemek” dedim. Kendimizden saydýðýmýz insanlarýn da “demokrasi sakatlýklarý” var. Eksik bir demokrasi anlayýþlarý var.

SDK – “Sivas 93” oyununda, Genco Erkal’ýn Sivas’lýlara karþý çok dikkatli bir yaklaþýmý vardý. “Biz burada bütün Sivas’lýlarý suçlamýyoruz. Bir grubun iþlediði suç bütün bir kente yüklenemez” diyordu. Sanýrým bu acýyý derinden yaþamýþ, en sevdiðiniz dostlarýnýzý orada kaybetmiþ biri olarak bu sözü en iyi siz açýklayabilirsiniz.
Hidayet Karakuþ – Sivas’tan döndükten sonra buradaki toplantýlardan birinde Sivaslýlar Derneði Baþkaný Necmettin Kaynar. Emekli bir öðretmendi. “Ýstifa ediyorum, Sivaslý olmaktan utanýyorum” dedi. Ben de “Sivaslýlarýn tümünü suçlayarak ayrýlmanýz doðru deðil. Bu iþin tümünü Sivaslýlarýn omzuna yýkamayýz. Bu çaðlar boyunca gelen savaþýn bir baþka yüzü. Bu yüzden asla bütün Sivaslýlarý suçlu görmeyelim. Asýl sizin gibi düþünen insanlarýn ayrýlmayýp orada kalmasýna gerek var” dedim. Ayný þeyi yýllar sonra oyunda Genco Erkal söyledi.

SDK- Ýnsanlarýn diri diri yakýldýðý bir yerin “müze” deðil de bir “kebapçý” olmasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Hidayet Karakuþ – Asýl sorumlu, 15 yýldýr oranýn müze olmasýný öne süren aydýnlarýn bu isteðine karþý duyarsýz kalan yöneticilerdir. Belediye Baþkanýdýr, validir, hatta “paramýz yok” diyen Kültür Bakanýdýr, Hacý Bektaþi Veli Derneði ile Alevi Dernekleri “biz aramýzda para toplayalým, burayý müze yapalým, burasý unutulmasýn” dediklerinde, mal sahibine gidip “sakýn satmayýn, sonra baþýnýza iþ alýrsýnýz” diye tehdit edip, korkutanlardýr. Bu anlayýþ bugün iktidarda olduðu için onlar utanmalý. Orada aç kalmýþ karnýný doyuran halký suçlayamam ben. Orada onlarýn aklýna Behçet Aysan gelmez çünkü Metin Altýok’ u da tanýmazlar, Asým Bezirci’ yi de bilmezler.

“Sivas 93 oyununun” yazýlmasý benim için çok zor bir yazý oldu. Gerek oyunun içeriði, gerek olaylarýn aðýrlýðý ve insana yüklediði vicdani sorumluluk nedeniyle her satýrýnda yüreðim titredi. Yeri geldi isyan ettim. Olaðanüstü deðerli, yeri doldurulamayacak insanlarýn katlediliþi karþýsýnda toplumun, siyasetçilerin, sözde aydýnlarýn, sözde gazetecilerin, sözde sanatçýlarýn duyarsýzlýðý karþýsýnda isyan ettim. Nefes alamadýðým anlar oldu. Sanki onlarla birlikte dumaný soludum. Buzdan bir el yüreðimi sýktý, o acýyý yüreðimde hissettim.

Aklý selimini kaybetmiþ bir toplumda, “akýl ve vicdan birlikteliðinden” bahsetmek boþ bir hayal mi? Havanda su mu dövüyoruz?

“Kamu vicdaný” dediðimiz kavramýn son kullanma tarihi geçtiði için kimse duymuyor olabilir mi? Bu “aymazlýðýn” sonu nereye varýr?

Ben hala “katli vaciptir” fetvasýný veren þeyhülislama sýrtýný dönen, Sarý Paþa’sýnýn ardýndan giden Ankara Müftüsü Börekçizade Rýfat Efendi gibi “yüreði ve aklý aydýnlýk” kalmýþ insanlarýn varlýðýna inanýyorum.

O “yurtsever, saðduyulu Anadolu Halkýnýn” karanlýklarý aydýnlýða çevirdiðine inanýyor, inanmak istiyorum…

Vicdaný temiz kalmýþ, namuslu Anadolu Halký olmasa, Kurtuluþ Savaþý’ný nasýl kazanýrdýk? Öyle deðil mi?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýç Savaþ Sürecinde Türkiye : Birinci Bölüm
Parola Vatan, Ýþareti Namus: Attila Ýlhan"ýn Son Ýzmir Konuþmasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.