İkna Olurum Korkusuyla Aşktan Kaçmak
yazdığım, yazabildiğim, sevebildiğim, duygularımı bir kafese sıkıştırmadığım sürece, bazen bir insana, bazen peygamberime, bazen allahıma olan aşkımı gizlemem.
yazdığım, yazabildiğim, sevebildiğim, duygularımı bir kafese sıkıştırmadığım sürece, bazen bir insana, bazen peygamberime, bazen allahıma olan aşkımı gizlemem.
Tam olumlamanın ortasında,ben kendimi kaybetmiş bir haldeyken çakıştık bir şekilde msn de:)Takıldım,''saatlerdir çekim yapıyorum,sizi çağırıyorum,nerdesiniz ya siz'' diye...Hala kararsız tabii arkadaş,benim de çenem durmaz ya,illa sulandıracam,''tekliff ediyorum,benim üstüm,yetkilim olurmusunuz'' dedim.''Sen edersen olurum tabii'' dedi...''Şarkının aslı bu değildi tabii'' dedim,hani devamını anlatacam;''böyle böyle oldu,bir yazı okudum,çok eğlenceliydi,ordan takıldı bu
Bilirsin, ellerim küçüktür benim.Küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne. Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine.. Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim, yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı...Gözlerini,
Biz böyle değildik gülüm...
Şafaklarımızı hasret rengine boyadılar. İncitmekten korktuğumuz goncaları soldurup, yerine hicran tohumları bıraktılar. Umutlar çağlardı içimizde, özlem setleri örüp ömrümüze, hayallerimizi, ümitlerimizi unutturdular...
........ Neden mi yazamadım?
Gözler buğulu
Yürek kırık dökük
Eller titrek.
Saatlerdir yazamıyor bir satırı.
aşkın hiçlikle ilişkisinin içeriğinin ne olduğu sorusunun yanıtını arama çabası
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağımı hiç bilmeden... Sabah çekip gitmek... Lanet ve lanet üstüne yine lanet...
Alevlerinden kaçmış ruhani bir kısrak çıkıyor kadının içinden. Yağmurun terbiyelediği, kabarmış toprak gibi...
Dil; bazen gönlün her istediğinin dışından akar, tersine koşar, aksine eser... Her şeyi geride bırakıp uzaklaşmak isteyenlerin değil de kalmak istediğini söyleyemeyen aşkların cümlesidir bazen “Ben gidiyorum”
Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları. Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini. Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum…Sen uyanmadan rüzgarı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak
Binlerce maske, sanki andropozlu bir kaldırımda yürüyorlar. İki bank, birkaç lamba ve vitrinlerle gençleştiğini sanan o kaldırımda, aşınmış taşları aşındırmaktan başka işe yaramayan adımlarıyla.
'Seni seviyorum' tümcesi dünyanın en saçma tümcesidir. Kimse kendinden başkasını sevemez. Sevdiği, sevdiğini sandığı kişideki kendisidir.
Okadar derindeyiz ki, kaybolmuşuz; birbirimizi bulamıyoruz. Sadece seslerimizi duyuyoruz. Ne O beni ne de ben O'nu görebiliyorum. Ama aramızda öyle kuvvetli bir bağ var ki, her şeye rağmen bir bütünüz.
ne derler bilirsiniz..bir insana gereğinden fazla değer verirsen, ya onu kaybedersin..ya KENDİNİ..şimdi ne o, ne de ben..şimdi her şeyim kayıp.
Hayatın içinde yol alan herkeste aynı şeyi gözlerim yıllardır,aramak…..hep aramak….baştan sona ,ülkeleri diyarları,bir ağaç kavuğunda saklanmış yalnızlıkları,geçmiş bir yılda unutulan sandıkları….baksana ne çok arayan var aşkı…
Aşk bu sağı solu hiç belli olmaz. Bazen dibinize kadar geliverir, bazen de aylarca yıllarca yanınıza uğramaz, uğramaz uğramasına da siz de ona yine küsmezsiniz. Amiyane tabir ile şeytan tüyü vardır bu aşk denen merette. Sevdiğiniz terk edip gitmiştir sizi, belki de sizin ile adamlığı kıyas kabul etmeyecek