Bop Projesini Alkışlarken Kaybettik
Referandum konusunu gereksiz bir şekilde fazlasıyla büyütüyoruz galiba. Bu konuda ciddi ve samimi olduğumuzu sanmıyorum.
"“Yazmak, dünyayı değiştirmeye çalışmaktır; ama kahve bitince, dünya zaten kendi haline döner.” – Franz Kafka"
"“Yazmak, dünyayı değiştirmeye çalışmaktır; ama kahve bitince, dünya zaten kendi haline döner.” – Franz Kafka"
Referandum konusunu gereksiz bir şekilde fazlasıyla büyütüyoruz galiba. Bu konuda ciddi ve samimi olduğumuzu sanmıyorum.
Dershaneler, bu ülkenin sadece acınan, kan kaybeden eğitimin sonucu değildir; aynı zaman kan kaybeden, acınacak hale dönüşen ve çözülen aile yapısının bir sonucudur da.
Acı gerçekleri yazmak, insanın sinirlerini bozuyor.
Doğadaki dişilerin hiçbiri hor görülmedi bizim kadar.
Hiçbir dişinin dişiliği, kötüye kullanılmadı, iğdiş edilmedi insan dişisi kadar.
Çok gecikmiş bir isyanın zamanıdır yine.
İnsanlık, isyanla özgürleşecek, isyanla eşitleşecek, isyanla yaklaşacak gerçek doğasına.
Üç türlü insan vardır. Leyleklerin getirdiği insanlar birinci gruptur. Bunlar bol bol lak lak ederler. Burunlarını her şeye sokarlar. Kibirli kibirli yürürler. Gezerler tozarlar. Yüksekten uçarlar. Zengin ve gösterişlidirler.
İkinci grubu dünyaya kargalar getirir. Bunlar leş yerler. Bu yüzden ölümü ve savaşı çok severler. Barıştan nefret
KKTC’de insana ve insan hayatına saygı vardır. Yaşam bir daha ele geçmez. Kıbrıs Türkü bunun bilincindedir. Hiç bir işinde sahteciliğe kaçmaz Kıbrıs Türkü. Özü gibi sözü de doğrudur. Kendisi gibi işi de doğrudur.
“Soyunarak, insanların ve medyanın ilgisini; ayrımcılık, seks ticareti ve seks köleliği, özgürlük, kadın hakları, feminizm üzerine çekmek.” Amaçları bunlar.
Femen diyor ki; Ukrayna’da, mini etek, yüksek topuklu ayakkabı giymek, seksi görünmek özgürlük sanılıyor. Oysa, bu anlayış, özgürleşmek değildir, kendini erkeğe sunmak suretiyle, ona bağımlı kılmaktır.
Ölüm Allahın emri ayrılık olmasaydı. derler. Tabi Her nefis ölümü tadacaktır. ANKEBUT/57 ayetine istinaden. Dünyaya gelmiş herkes bir gün ruhunu Rahmeti Rahmana teslim edecek. Cennet ve cehennem, ahiret hayatı gerçeği, inanan insanlar için her zaman var olmaya devam edecek. İnanmayanların da kendileri bilir, hiç kimseye bu konuda baskı
TARIM BAKANLIĞINA/ PARİS
Çarşı çarşı değil de nalburiye dükkanı sanki. Çarşıda o kadar kazma, o kadar balta var ki, memleketteki tarımı kurtaracak ve açlığa son verecek kadar. Gereğinin yapılmasını arz ederim.
MOTAŞ’ı, bu arabalarla olsaydı biz Orduzu Belediyesiyle devam ederdik.
Ama etmedik…
Çünkü olmadı, bu elbise bu bedene dar geldi ve çıkartıp çöpe attık…
Şimdi biz çöpe attığımız bu çürümüş kirli elbiseyi ne diye bir daha biçiyorsunuz Kaldırım halkına…
Yani bu
Arap baharları, Kürt sorunsalı, savaşlar... Ölen çocuklarımız... Hepsi... Her şey... Ne için?...
147 uluslar ötesi/üstü şirketin ve işbirlikçilerinin bitmek tükenmez aç gözlülükleri ve kârları için...
Para... Paranın gücü...
Para, karşı devrimciyi devrimci, şeriatçıyı ileri demokrat; diktatörlüğü demokrasi, kullanılıp atılmış ya da yeterince
en büyük eksiğimiz kendimizce gideremeyeceğimiz bir şey ihtiyacımız var ama istediğimiz bir başkasında
Sabah sabah radyo da geçen bir haber bu ki müjdeli de bir haber olduğunu iddia ediyor, devletin resmi yayın kuruluşu... Haberde de belirtildiğine göre enerji ve özel sektör yatırımları için kullandırılacak bir para bu kredi... Özetle borç, bir zaman sonra geri ödenecek bir para, eğer ki ödeyeceğimiz zaman
Ahmet Hakan; “Bana biraz müsaade” diyerek çareyi kaçmada buldu….
Müsaade verdim, gitti…
Arkana bakmadan git Ahmet Hakan!…
Ne olur ne olmaz havalar zaten sisli, puslu… Bel bağladığın dağlara da şimdi kar yağdı. Senin avukatlığını yaptığın omuzu fırfırlı insanlar zaten içeri alındı. Birileri
Biz, millet olarak: Azınlıkların hakkını savunacağız diye (el hak savunmalyız) bu ülkenin aslî unsurunu ölüme mi mahkûm edeceğiz?
Afrin Zeytin Harekatına Destek amacıyla Gazimağusa Polatpaşa Camii Derneği'nin düzenlediği Hatay Gezisine davet alınca, böyle anlamlı bir ziyaret ve geziye katılmamam olmazdı. Hiç düşünmeden daveti kabul ettim. Hem Mehmetçiğimize destek ve moral vermek için hem de Hatay'ın kültürel yerlerini görüp yazmak için kendimi Hatay'da buldum.
Beylik bir laf vardır bilirsiniz ''Tüketim toplumu olduk.'' derler. Doğrudur, ancak üretim olmadan tüketimde olmaz... Eski zamanlarda insanlarımız sanki daha kanaatkardı gibi gelir bana, gibisi fazla öyleydi... Şimdi ki bebelere bakıyorsunuz hepsi marka tutkunu... Ayakkabılar o tanınmış firmadan, kazaklar gömlekler başka tanınmış firmadan. Analarınız, babalarınız da marka mı