Identity / Kimlik
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, şiddetli bir fırtına, sırları olan on yabancıyı bir araya getirir.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, şiddetli bir fırtına, sırları olan on yabancıyı bir araya getirir.
Kadın erkek ilişkileri beklentilerin kurbanı olma yolunda ilerliyor. İki farklı dünyadan, iki farklı yürekten ve farklı coğrafyalardan gelip, yola çıkanların aralarındaki, beklenti sınırlarını kaldıramamaları felaketleri oluyor. Çünkü coğrafyalarda iklimler farklı yaşanır ve kendine özgü bir örtüsü vardır.
Onlarla birlikte orada olup, yosun kokulu kıyılarda denizden çıkan istiridye ve midyeleri tutup kabuklarını açıp protein değeri yüksek etleriyle beslenmek ve sabaha üstüme güneş doğarak martı çığlıkları ile uyanmak isterdim.
O gece hayatımın en kararsız anlarını yaşadım. Bir yandan çaresizce silah bekleyen binlerce asker, subay, Süleyman: Harbin tam ortasında cephesiz kalmış her evden bir Süleyman, her evin bir oğlu, bir babası ve diğer yandan hem çocukluklarına doyamamış, bahar yaşamamış fidanlarımız. Hiçbir şey yapamadan yüreğimin bir yarısı, gitmeyin çocuklar,
Tavrım Merve Hanım’a değil. Yanlış anlaşılmasın. Hak ediyorsa mutlaka görev almalıdır. Ama o kadar konservatuvar ve sinemacılık mezunu becerikli gençler dururken, ve iş bekliyorlar iken neden Merve demekten de kendimi alamadım doğrusu.
Batılılaşma ya da AB yolculuğun adı sanı, içeriği tartışıla dursun sanat dünyasındaki hareketliliğin, kimliğinin, misyonunun, vizyonunun adını koymak önemlidir. Çünkü aydınlanmışların(!) farklı farklı tünellerden ışığa doğru yürüyüşleri ve insanları bulundukları yere çağırmaları sanatın eğilimlerini çözümleştirmeyi zorlaştırıyor. Böylece sanat dünyasında kutuplaşmalar artmaktadır.
“Hiç kimse tamamen kötü olamaz; ya onları şartlar kötü biri yapmıştır ya da kötü işler yaptıklarını bilmiyorlardır.”
Sinemanın kitle iletişim aracı ve bir sanat olarak karşılaştığı iletişim engelleri nelerdir? Bu yazıda film ve seyirci arasındaki sinemasal iletişim engelleri tanımlanmaya ve bunların nasıl aşılacağı üzere fikirler geliştirilmeye çalışılmıştır.
‘Muhteşem yüzyıl’a maalesef kendi akıl, bilgi ve irademizle reaksiyon vermedik. Adeta uzaktan kumandayla birilerinin yönlendirmesine maruz kaldık. Avam ifadeyle acayip gaza getirildik.
ayakları üzerinde durabilen, eylemini anlayabilen ve anlatabilen filmlere yol açılmalı. Ama bu sevgili yönetmenlerimizden bir ricamız olacak. Acaba dünya sinemasının şu an geldiği yerden haberleri var mı? günümüz insanına hitap eden filmleri izleyip eleşt
..Ve sen bütün alçaklığını ortaya çıkardın ve yine sen kutsallığı kullanarak eziyet ettin. Aziz kılığına girerek şeytanın rolünü üstlendin.( Piskopos: Lütfen merhamet et!)Bu gece olmaz, piskopos bu gece olmaz...
Televizyon programlarında ve magazin dergilerinde , her tür ahlaksızlık sergilenir, yolsuzluk yapanlar, eşcinseller kısaca ahlaki değerlerden uzak kişiler özenilecek kimselermiş gibi tanıtılır ve karanlık yaşamları çekici gösterilmeye çalışılır. Bu kimselerin ahlaksızlıkları cesaret ve modernlik olarak adlandırılır. Reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda hep aynı mesajlar işlenir, toplumlar
Yine sayın MehmetTanrıseverin kendi ifadesi ile bir senarist olarak inandığını filme ana tema olarak işlediğini...
Nesnelere anlam yüklemek…
Gökyüzüne çizilen şemsiye, ahtapot…
Sevgiliye verilen mendilin, her durumda ve her şartta anlamını koruması…
Bana gerçek çözümün aklımızda değil, yüreğimizde olduğunu düşündürdü.
Tanrıkenti izlerken teröre bulaşmış, bir şekilde şehirleri kana bulayan ve acımasızlığını ispat etmek istercesine canavarlaşanları düşündüm.
‘’ Sen bize veda ettin ama Türk milleti olarak biz sana hiç veda etmeyeceğiz.’’
... konu yedinci sanat..hele birde o yıllar.. yani sinemalı yıllar oluncabize pek laf düşmüyor: yıllarını sinemaya vermiş, ancak karşılığını alamamış bir sinema emekçisinin yanında.bir zamanların yakışıklı jönü, başrol oyuncusu, sonraki dönemlerin karekter oyuncusu...
İnsanın içindeki canavarı yemlediği sürece tüm adalet duygularından sıyrılması an meselesi olabilir. Suç makinesi olmaya karar verenlerin yıktığı değerler arasında ‘güven’ duygusu da vardır.