 • İzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman |
1
|
|
|
|
Gizemli bir adam Nicole Beatrix'e bir atari verir. Ondan istediği tek şey atarinin üzerindeki bir tuşu hiç kullanmamasıdır. |
|
2
|
|
|
|
Nicole Beatrix tanımadığı bir yabancıdan bir atari alır. Üzerinde her ataride olması gereken tuşlar olsa da gizlenmiş bir tuş daha vardır. Gizemli yabancı atariyi Beatrix'e verirken her ne olursa olsun o tuşa basmaması gerektiğini söyler.
Atarinin sahip olduğu gizli güç Nicole Beatrix'i iyiliğe ya da kötülüğe sürükleyecek.
Beatrix, ona bir arkadaşı gibi eşlik eden iç sesinin şu sorusunu duyup duracaktır; Neden bir başkası değil de sen? Koskoca gezegende o gizemli adam neden seni seçti? Bu atari sana ne yaptıracak?
Beatrix' tüm bu soruların cevabını atarinin çarpıcı gizemiyle tanışınca alıyor.
'Hayatının ne kadarı gerçek ve sana ait, ne kadarı yalan ve atariye ait?
Gizemin ve merakın hiç bitmediği bu romanımı parça parça siz değerli okurlarla paylaşacağım. |
|
3
|
|
|
|
Gizemli ve sihirli hikâyelerde geçen masum bir kasaba mutlaka vardır. Ve o kasabalarda mutlu olmayı bekleyen insanlar muhakkak olur. Renkli Düşler Dükkânını harabe bir yerden bir gecede rengârenk tabelalarının olduğu, sevimli ve fantastik eşyaların satıldığı bir yere çevirmek ise Bay Baki Kalır adında gizemli bir gezginin görevidir.
Kim bilir? Belki de Renkli Düşler Dükkânın'da sizin için de gizemli bir eşya yer alıyordur. |
|
4
|
|
|
|
Yavaş ve aksak adımlarla merdivenlere adım attığında Onorgud bunun hiç de Kahin’in sıradan hallerinden olmadığını anladı.
Cadıkahin Kral’dan iki basamak aşağı da durdu.
Kral ürperdi.
Krallarınkahini sıska, kemikli elini Krallarınkılıcı’na doğru uzatıyordu. Uzun, kalın çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin ağzına bir deri bir kemik parmaklarıyla dokundu. Namlunun keskinliğini parmağını keskin ağızda yavaşça kaydırarak sınadı..
Sıradan bir anda Kılıç’ın bu ufak dokunuşunun koca bir tomruğu umarsızca parçalayacak gücü vardı. Ama Cadıkahin’e hiç bir şey olmadı. Kılıç bir çiziğe bile neden olmadı. Tek bir ufak damla bile kan akmadı. Kralların kılıcı Kahin’i tanıyordu. Uykusundan uyanması emredilmediği ve gerek de duymadığı için sessizce bekliyordu.
Birden hiçbir işaret göstermeksizin Onorgud’u sarsan bir şey oldu. Cadıkahin Kral’a doğru başını kaldırdı. Bunu daha önce sadece bir kez daha yapmıştı. Uzun yıllar önce Rein isminde bir genç kral Kılıç kulesi’ndeki efsanevi kılıcı eline alıp Onorgud olduğu gün.
Kral karanlıkla gölgelenmiş, yüzyılların yıprattığı ve adeta silip şeffaflaştırdığı yaşlı yüze, o geçmişi sayısız yüzyıllardan beri süzgecinden geçirmiş gözlere ikinci bakışında da iliklerine kadar ürperdi. Ama bu defa ürperti daha dehşetliydi.. O çok yaşlı ve bilgiliydi. Çok şey görmüştü. Öyle ki artık önceden gördüğü hiçbir şeye bakmıyordu. Şu anda ne görmek için ona bakıyordu? Yüzyıllardır görmediği neyi görüyordu? Bunların düşünceleri Rein’in aklını gitgide ağırlaştırırken Cadıkahin’in sesini duydu. Boğuk ve fısıltılı ses derin karanlıklardan ona yankılanıyor gibiydi. Sanki kaderin sesi ona kehanet haykırıyordu...
“Kılıcını bile Ey Kral.. Savaşa gidiyorsun..” |
|
5
|
|
|
|
Yer, İstanbul'un Üsküdar ilçesi... Suç oranı yok denecek kadar az olan Çamlıca Mahallesi yaz ayının o kavurucu sıcağında polise yapılan bir ihbarla sarsıldı. Fatih Sitesi içinde bulunan bir binanın birinci katında kalan Erhan'dan haber alamayan Umay, Erhan'ın başına bir şey gelmiş olabileceği korkusuyla durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, çilingir yardımıyla kapıyı açtığında ağır bir koku ile karşılaştı. Polisler nefes almakta zorluk çekmelerine rağmen evin odalarında Erhan’ı aradılar. |
|
6
|
|
|
|
Roman kurgu bakımından olaydan çok düşünceye vurgu yapar. Ayrıntılarla ilgilenmez. Pek çok kişiye ağır gelebilecek konu ve düşünce örgüsü böylece daha anlaşılır hale getirilir. Sadece felsefeyle ilgilenenler için değil, her insan için okunma kolaylığı sağlar. |
|
7
|
|
|
|
Normalde herkesin olduğu gibi, bir kiralık katilin de özel hayatı vardır. Sevip aşık olabilirler. Tek fark, onların öyküleri genelde pek tatlı sonla bitmez. Bu da tanrının adaleti olmalı. |
|
8
|
|
|
|
Romanınızı sınırsız sevdim. Roman eleştirmeni olsaydım, “sınırsız sevdim” gibi dümdüz bazı lâflar edeceğime, bu sevgimi yetesiye dışlaştırabilecek cümleler kurmaya çalışırdım. Roman kültürümün enezliğinden ötürü, beni bağışlayın lütfen! |
|
9
|
|
|
|
"yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak."
NAZIM HİKMET RAN |
|
10
|
|
|
|
“HERKES HEYBESİNE ÖMRÜNÜ DOLDURUR; BEN KAMBURUMA TAKILAN HAYALLERİMİ… BEN BİR BOZKIR PİGMESİ DEĞİLİM; HAYALLERİ OLAN VE ÇİĞNENMİŞ BİR HAYATIM.” |
|
11
|
|
|
|
-Bu çalışma birkaç bölümlük öykü olarak tasarlanmış, ancak konunun uygun olması nedeniyle okuyuculardan da gelen istek ve teşviklerle bir romana dönüştürülmüştür.
-Bu sitede öykü olarak 20 bölüm halinde yayınlanmıştır.
-Öykü iken takip eden okurların bu romanı tekrar okumalarına gerek yoktur. Çünkü herhangi bir değişiklik yapılmamış, sadece gözden geçirilip birkaç düzeltme yapılmıştır.
-Öykü olarak bu sitede ve başka sitelerde yayınlandığında yaklaşık 5-6 bin kere tıklandığı saptanmıştır.
-Okuma süresi ortalama hıza sahip bir okur için tahmini 3.5-4 saat arasıdır.
-Tavsiye ve eleştirilerinize açıktır.
-Umarım hoşunuza giden bir çalışma olmuştur.
-Saygılarımla. |
|
12
|
|
|
|
Dilruba’nın yolu bir ermişle kesiştiğinde ermiş ondan göğsündeki gökyüzünün fotoğrafını çekmesini ister. Ama önce Dilruba’yı farklı ve fantastik alemlere götürecektir: Duymak, görmek ve koku alemleri. Burada Dilruba’nın kendini yeniden keşfetmesini isteyen ermiş ona duyularla ilgili uzun dersler de verir. Sıra koku alemine geldiğinde Dilruba Tuğrul’la tanışır ve onun kokusunu duymaya başlar. Bunun sırrına kendi göğünün fotoğrafını çekmeden önce koku aleminde yaklaşacaktır. |
|
13
|
|
|
|
"Ben bir fotoğraf albümüyüm. Kafamın içinde, hiç değişmeyen, kimisi silik, kimisi derin izleri olan canlı yüzler taşıyorum. Binlerce…” |
|
14
|
|
|
|
Ve arkada ki konuştu; “Yalnızca gerçek seni özgür bırakabilir Leibniz, ölüm değil.” Eos!, tahmin etmeliydim diye düşündü, rüzgara bu kadar laf edip de Eos'u nasıl unutabilirdi ki, onun tek aşkı, en büyük savaşta aldığı en büyük yaradan daha ağır yaralayan baş düşmanı, en tehlikeli dostu… |
|
15
|
|
|
|
Onun bu söyleminden sonra elinde üç katmanlı kalkanı olan onu teker teker ayırıp üçlü bir şekilde havada çevirmeye başladı.Kalkanlar havada birbirlerini takip ederek hızla dönerken eskiden büyücü olan Kaimeld adındaki içinde kötülük tanrısının geçtiği bir başka cümle söyledi ve ardından etrafta bulunan ağaçların kabukları gövdelerinden koparak her yerden kalkanların oluşturduğu döngünün içine girip,birikip orada dönmeye devam ettiler.Yüzlerce koptukları şekilde kabuklar onları alabilecek biçimde genişleyen döngünün içinde renk değiştirmeye başladılar.Ve bu kopmalar ana merkeze doğru her çeşit ağacın gövdesini ziyaret ederek devam etti. |
|
16
|
|
|
|
Simirna gözlerini kapayıp ıtırlı havayı soludu. İçindeki yaşama sevincini hissedemeyip karanlık bir girdapta dönüp durduğunu duyumsadı. Çuhaçiçeğinin kadifemsi kırmızlığında düşüşe geçtiğini anladı. Zihniyle kalbi farklı işlemeye başlamışlardı. Gözlerini açtığında bakışlarında bir anlamlılık vardı. Kırılgan bir kalbin sertleşmesi, isyan etmesi ve ölümün bir son olmadığını algılamasının girdabında, soyut düşüncelerin kavuruculuğunda gidip gelen kalbine düşen süveydanın sinsiliğinde, dolunayın önüne yol alan siyah gecenin islerini fark edip toprağa atladı. Annesinin konuşmayacaksın dediği anda başlayan huzursuzluğu ayyuka çıkmıştı. Kenkhreis son sözcükleri söyleyip ellerini gökyüzüne kaldırdı. Bir peri gibi muhteşem görünüyordu. Işıltılı tozlar eşliğinde Simirna’nın yanına gidip ellerini tuttu. |
|
17
|
|
|
|
Ağızlarından mavi ışıklar çıkan dokuz ejderha kafası tabiri caizse arzı endam ediyordu taşın etrafında.Ayrıca asaların sap kısmı kristalleşip onlarda ejderha kafası gibi safirin kristalimsi yapısında bir olmuştu.Masanın ortasındaki safir bir anda dağılıp dokuz parçaya ayrılarak kafaların ağzından girip kristalimsi sap kısmına ulaştılar.Sütunumsu ışınlar gizemli silüetin yönetiminde ejderhaların gözlerinden girerken asanın sap bölümü üç kısma ayrıldı.Ve ışınlar her tarafa doldu.Daha sonra kısımlar arasındaki sınıra dolan mavimsi ışınlar iki bölüm tarafındaki geçit gibi oldu. |
|
18
|
|
|
|
İlkçağlardan bu yana milyonlarca düşünce bulutu sessiz sedasız birbirinden habersiz gökyüzünde gezinirler. Bu bulutlar bir insanın hissedemeyeceği kadar soyut olmakla birlikte bir gezegeni ezebilecek ağırlıktadır. Yaşasın, birbirinden habersiz düşünceler bulutu topluluğu! |
|
19
|
|
|
|
garip ve farklı bri dünya. hala yazmaya devam ediyor. hala gün geçtikçe kendini büyütüyor. bir gün mutlaka en azından kendi evimdeki kitap rafından yer alacak. |
|
20
|
|
|
|
Üstüne mağara, bilge ve felsefenin uçsuz bucaksız deryası da eklenince kitabınız damağımda doyumsuz bir tad bıraktı. Hele de son sayfalarda bilgenin tevazu anlayışını kavrayınca hayranlığım katbekat arttı. Bütün bu fikri ve görsel altyapıyı salt diyalogla inşa etmiş olmanız da çok etkileyiciydi. |
|