• ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman |
61
|
|
|
|
Simirna gözlerini kapayýp ýtýrlý havayý soludu. Ýçindeki yaþama sevincini hissedemeyip karanlýk bir girdapta dönüp durduðunu duyumsadý. Çuhaçiçeðinin kadifemsi kýrmýzlýðýnda düþüþe geçtiðini anladý. Zihniyle kalbi farklý iþlemeye baþlamýþlardý. Gözlerini açtýðýnda bakýþlarýnda bir anlamlýlýk vardý. Kýrýlgan bir kalbin sertleþmesi, isyan etmesi ve ölümün bir son olmadýðýný algýlamasýnýn girdabýnda, soyut düþüncelerin kavuruculuðunda gidip gelen kalbine düþen süveydanýn sinsiliðinde, dolunayýn önüne yol alan siyah gecenin islerini fark edip topraða atladý. Annesinin konuþmayacaksýn dediði anda baþlayan huzursuzluðu ayyuka çýkmýþtý. Kenkhreis son sözcükleri söyleyip ellerini gökyüzüne kaldýrdý. Bir peri gibi muhteþem görünüyordu. Iþýltýlý tozlar eþliðinde Simirna’nýn yanýna gidip ellerini tuttu. |
|
62
|
|
|
|
Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanýn öyküsünü anlatýyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiþ ve hayatý makinaya baðlý hastalarý son yolculuklarýna uðurlamaktýr. Çalýþtýðý yýllar içerisinde onlarca hastayý bu þekilde makinalardan ve hayattan koparmýþtýr. Bir gün Bayýndýr Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altýnda oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadýr. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çýkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkýnda yeni ipuçlarýný anbean ortaya çýkaracaktýr. |
|
63
|
|
|
|
Bu açýklamayý vermemin nedeni, kitap yazýp da bastýramayan arkadaþlara bir mesaj iletmektir. Býkmadan, usanmadan çabalamalarý gerekiyor. Bir gün, bir yerden, bir þeyler olabileceðine dair umutlarýný yitirmesinler. Yazmaya,yayýmlamaya çalýþmaya devam etsinler… |
|
64
|
|
|
|
Üstüne maðara, bilge ve felsefenin uçsuz bucaksýz deryasý da eklenince kitabýnýz damaðýmda doyumsuz bir tad býraktý. Hele de son sayfalarda bilgenin tevazu anlayýþýný kavrayýnca hayranlýðým katbekat arttý. Bütün bu fikri ve görsel altyapýyý salt diyalogla inþa etmiþ olmanýz da çok etkileyiciydi. |
|
65
|
|
|
|
garip ve farklý bri dünya. hala yazmaya devam ediyor. hala gün geçtikçe kendini büyütüyor. bir gün mutlaka en azýndan kendi evimdeki kitap rafýndan yer alacak. |
|
66
|
|
|
|
"Hocam, kitabinizi saat 22.00 da okumaya basladim ve az once de bitti.Elime bir kalem almistim,huyumdur bir kitap okurken begendigim sozlerin altini cizmek ama baktim ki yasli bilgenin her sozunu ciziyorum kitaba kiyamadim." |
|
67
|
|
|
|
Ýlkçaðlardan bu yana milyonlarca düþünce bulutu sessiz sedasýz birbirinden habersiz gökyüzünde gezinirler. Bu bulutlar bir insanýn hissedemeyeceði kadar soyut olmakla birlikte bir gezegeni ezebilecek aðýrlýktadýr. Yaþasýn, birbirinden habersiz düþünceler bulutu topluluðu! |
|
68
|
|
|
|
Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanýn öyküsünü anlatýyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiþ ve hayatý makinaya baðlý hastalarý son yolculuklarýna uðurlamaktýr. Çalýþtýðý yýllar içerisinde onlarca hastayý bu þekilde makinalardan ve hayattan koparmýþtýr. Bir gün Bayýndýr Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altýnda oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadýr. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çýkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkýnda yeni ipuçlarýný anbean ortaya çýkaracaktýr.
|
|
69
|
|
|
|
aþýk kiþinin davranýþlarý yaþanmýþ aþk hikayeleri... |
|
70
|
|
|
|
Ve þimdi, Jordan’ý müzikal yeteneðimle ve gayet sýradan olan çekiciliðimle etkilemem gerekiyordu. “Ah Tanrým, lütfen biri George ve Gerard’a akýl fikir versin!” Belki onlar bu iþ için doðru insan olmadýðýmý göremiyorlardý ancak bu, hayýr deme hakkýna sahip olmayan ben’i tümüyle rezil olma utancýna itmemeliydi. Haksýzlýk, diye düþündüm ve tekrardan, keþke görevim kurt adamlarla dövüþmek olsaydý, dedim kendi kendime. Zira, onlarýn karþýsýnda baþýma gelebilecek en kötü þey acý çekerek ölmek olabilirdi. Ve biliyordum ki sahneye çýkacaðým gece utancým, kurt adamlarýn bana verebileceði fiziksel zarardan da beter olacaktý. |
|
71
|
|
|
|
Ellerimden tutarak beni resim atölyesi olarak kullandýðý odaya götürdü. Odada farklý temalardaki resimler, tuvallere bir caninin ellerinden kaçar gibi sýðýnmýþtý. Her yeri paletlerden sýçramýþ boya kalýntýlarý kaplamýþtý. Umay'ýn pek temiz çalýþtýðý söylenemezdi ama tablolar oldukça titiz çizilmiþ ve boyanmýþtý. |
|
72
|
|
|
|
Gözlerimi iyice açýp baktýðýmda ise tahtalardan bembeyaz kurtçuklarýn çýktýðýný gördüm. O kadar çoktular ki ahþapla beraber beni de yiyip bitirmelerinden korktum. Yýðýlýp kaldýðým kanepeden aniden doðrularak balkona çýktým. Dýþarýsý alabildiðine siyahtý. Sanki her yer ölülerin konulduðu siyah torbalarýn içindeydi. Yaþamanýn bu kadar koyu olduðu bir anýn içinde, ölümün boðucu elleriyle yaþama açýlan fermuarlarým kapatýlýyordu. Hayýr dedim bir an. Yaþamak istiyordum. |
|
73
|
|
|
|
" Erhan Bey'in resimlerinde Batýlý ressamlarca gerçekleþtirilmiþ - Doðu'yu ve Ýslam dünyasýný konu alan - tablolarda görüldüðü gibi hamam, harem, vahþet sahneleri ya da ibadet eden mütevekkil tipler deðil ama okuyan, tartýþan Osmanlý aydýnlarý betimlenmiþtir. |
|
74
|
|
|
|
Umay beni baþtan çýkaracak kadar güzeldi. Her güzellikte bir tuzak olduðu gibi Umay'ýn güzelliðinde de bir býçak ýþýltýsý, bir tabanca zerafeti aradým. Umay hem bir býçak kadar keskin bir güzelliðe hem de bir tabanca kadar zerafete sahipti. Güzelliðin ve baþtan çýkarmanýn bedeli belki de hapsedilmek ve öldürülmekti. Fakat her cazibenin yok edilmesi gerekmediði gibi, her cazibenin yok edici olmadýðý da apaçýk ortadaydý. |
|
75
|
|
|
|
Konsept:tamamen saf altýndan yapýlmýþ bir gemi gizemli korkunç orman. denizin ve havanýn deðiþik haller almasý þifreli sözler. .savaþlar akrepli zindanlar kýzgýn ateþten taþlar taþýyan kuþlar.dev .bir yýlan. efekler. melekler. ruhani güçler. gemin þifreleri 11 iyi savaþçý kavimler.savaþlar |
|
76
|
|
|
|
Ayak altýmdaki köpüklü suyun ve burnumdaki iyot kokusunun artmasýndan, dünyaya yaklaþtýðýmý anladým. Peki dünya bana göre neydi? Bu soruyu sordum kendi kendime. Cevabýný yine kendim verdim. Dünya incik boncuk dükkanýydý fikrimce. Bazen inci bir kolye olurdu sevgilinin beyaz gerdanýnda bazen ise, ipi kopmuþ incileri saða sola daðýlmýþ bir gerdanlýk olurdu; ama deniz ve sedef olmazdý asla. Dünyanýn da derinliði vardý; fakat o derinlikte kimse yaþamazdý. Ýnsanlar sýð býr hayat sürerdi yeryüzünde. |
|
77
|
|
|
|
Karýncalar þiþman, çopur suratlý yeryüzünün umarsýz gözlerinden çýkarak ben asla seni sokmam; çünkü sen Nazým Hikmet kadar kanýyla, canýyla hayatýma þeref katamazsýn der gibi bana kayýtsýz bakýyorlardý. O an hem yeryüzünden hem de ölüler dünyasýndan kovuldum mu acaba sorusu aklýma takýldý. Karýnca yuvasýnýn yanýna oturup onlarý seyretmeye baþladým. Bir karýncanýn saðdan soldan topladýðý öte berileri yuvasýna taþýrken gösterdiði emeði biz insanlar olarak sevgi bazýnda birbirimize taþýyabiliyor muyduk. Karýncalar hayatta kalmak için bunu gösterirken, insanlar için sevgi bu kadar hayati olmaktan uzakta mýydý? Öyleyse uzaklarý yakýn etmenin tek çözümü sevgiden geçmekteydi. Teyze beni evinden kovarken niyeti beni uzaklaþtýrmak mý, yoksa yakýndan tanýmak mýydý? Bu sorunun cevabýný Teyze verecekti. |
|
78
|
|
|
|
Yürüyordum iki yaný aðaçlý bir yolda. Dallarda yapraklar kýpýrdýyordu esen rüzgarla. Adýmlarým düþüncelerimin aðýrlýðýyla yavaþ yavaþ ilerliyordu. Ýki sýra aðaçlarýn saðýnda ve solunda yemyeþil çayýrlar vardý. Dünya bir aydýnlýk halinde yapraklarýn arasýndan sýzýyordu. Gidiyordum yol çizgilerinin bir nokta haline geldiði yere doðru. Yüzüm güneþ ýþýklarýnýn sararttýðý bir yaprak gibiydi. Biraz buruþuk ve kýrýþýk halde baþýmýn önüne yapýþtýrýlmýþ bir yaprak gibiydi yüzüm. Nereye baksam sonbaharý unutmaya çalýþýyordum. Ama gel gör ki yüzüm bir sonbahar manzarasý gibiydi. Bir yýkýk aðaç gördüm. Gövdesine oturdum ve uçsuz bucaksýz çayýrlarý seyrettim. |
|
79
|
|
|
|
Evime vardýðýmda resim yapma isteði içimde renkli bir duygu dünyasý olarak devam ediyordu. Evimin içinde bir hayalet gibi dolaþýp doðruca atölyeme gittim. Tuvale hayallerimi fýrça darbeleriyle bir deprem hissi yaþatýrcasýna çizmeye baþladým. Her renk Umay'dý sanki. Siyah Umay'ýn mahzenlerindeki karanlýk, kýrmýzý o mahzenlerdeki þarap renginde kendini belli eden duygulardý. Sarý þarabýn içindeki güneþ ýþýklarý iken bense sarhoþluðu ifade ediyordum. Resmim baþ döndürücü bir güzelliðe sahip oluyordu. |
|
80
|
|
|
|
Yýl, 1878; yer, Ýstanbul; Padiþah, 2. Abdülhamit...
Aþk mý, sadakat mi, siyaset mi?
|
|