• İzEdebiyat > Deneme > Post-Modernizm |
21
|
|
|
|
Kendimi kategorize etmeyi sevemedim ben bir türlü. Tanıtmayı tanımadan üstelik. Becerebilseydim bu kutucuğa tanıtımı sığdırabilmeyi ya da "esas alana geçelim, hadi ama yavaştan soğuyor ateşim ' tanıtım yazılarıyla' dememeyi, sanırım yasamı da kıvırabilirdim. Demem o ki allayıp pullar iken her şeyi özünü biraz yitiriyor gibiyiz. Gerisini de sanat tarihçileri doldursun. |
|
22
|
|
|
|
O günün Amerikan askerleri, Avrupalı kızlara bu garip sıvıyı ikram ederken bizim Avrupalı dostlarımıza baklava ya da lokum ikram ederken hissettiğimiz duyguları yaşamış olmalılar.
|
|
23
|
|
|
|
cehaletin insanları getirdiği noktaları anlattığım bir yazıdır |
|
24
|
|
|
|
Beni yalnızca düşlerinde öldür. Ateşin kavurduğu uykunda tek silahın yine benim. Artık vakit tamam. |
|
25
|
|
|
|
Sentezinde vardı acının, sevişmek.Aynı tende farklı kişiliklere bölünmek.Fantazi dünyasında bir yönetmen olup, sevişme sahnesini baştan savmak.
Terkedilen terler ve spermler.
Tek düze giden bir kaç pozisyon. |
|
26
|
|
|
|
Kurtlar sofrasındaki yiyecekler bana göre değil.İtişip, kakışmadan hak ve haksızlık çizgisinde serbest olmalı önüm. Aç kalmaya razıyım. Yeter ki kirlenmemiş olsun ellerim...
|
|
27
|
|
|
|
gecenin bitişini kısalaştırdık yine, sabahın oluşunu uzaktan izleyip kendimizi dolaba kapattık.nefret ettik görmekten, nefret ettik yakınlaşmaktan.uzaktan sevme çabalarıydı bunlar.
nefret edip sabaha denizden uzaklaştık
nefret edip günden uzaklaştık
haftaları sopayla kovaladık
yine de nefret edip birbirimize sarıldık.
korkumuzun önüne geçip düelloya davet ettik.sabaha karşı onada lanet edip uyuduk.uykudan uyanıp güne lanet ettik
boş şişelerle bir dünya yaratıp yarına bir fırt çektik.ondan da nefret ettik.yemek yemedik aperatif bir dünyadaydık.
midemizden gelen sese de nefret ettik.açlığın kokusunu duyup daha çok mutlu olup yaşamdan nefret ettik.
kirletiyoruz çarşafı orgazm doruklarında, kıvrılıyoruz sonra bir köşeye yatağa kusup midemizi temizliyor, herşeyden nefret ediyoruz.
nefretler zincirinde neyi sevebilirdik sado-mazo bir bünye de ne yapabilirdik. bölünmeliydik çoğalmalıydık birbirimizden nefret etmeliydik kirletilmiş bünyelerimizde.
düşünmezdik düşünmekten nefret ederdik şuursuz hareketlerimiz ondandı.sonra sonra |
|
28
|
|
|
|
hançerler verdim sana... bir ilişki ne denli şiddetli ise o kadar dürüsttür diye...
|
|
29
|
|
|
|
İsimsizim, ama kimsesiz değilim. Canlı bedenlerde canlanırım ve son nefesimi de onlarla tüketirim. Sonrası için konuşmamı bekleme, çünkü ölüler konuşmaz!.. |
|
30
|
|
|
|
Az ya da çok bir Truman Şow (filmine) dönen yahut dönüştürülmeye çalışılan hayatımızı bu aralar ağrı eşiğimi pek çok zamandan daha da fazla hırpalayacak şekilde gözden geçirmeye çalışıyorum. Zaten insanın özelde kendi hayatını ve genelde yaşadığı toplumu, kainatı aklı ağrıyacak şekilde kafa patlatarak tefekkür etmeye çalışması yeterince sarsıcı bir durum olsa da bu konuya dair izlemeyenler için “The Truman Show”dan da bahsetmek istiyorum.
Film Truman adında bir insanoğlunun bebekliğinden itibaren bu durumdan kendisinin haberi olmaksızın; bir Tv Şovuna tabir yerindeyse evlatlık olarak verilmesi ve sonrasında kendisi dışında herkesin bu şovu izlemesine dayalı bir hayat serüvenini içeriyor. Çocukluğundan itibaren bir adadadır ve Tv şovu devam ettiği sürece bu programın kaymağını yiyenlerin kazançlarının sona ermemesi için adadan ayrılmaması gerekmektedir. Bu yüzden bilinç altına yapay bazı hatıralarla deniz fobisi yerleştirilmiştir Truman'ın. Bu fobisinden dolayı kaçmak için farklı yolları kullanmaya yeltendiğinde de turizm ajansının duvarlarında araç kazalarının fotoğraflı haberleri yer almaktadır. Böylece adadan kaçış yollarını tıkamaya çalışır şov yönetimi. Çağımızın Psikolojik Savaş silahı medyanın kulaklarını çınlatmadan edemiyoruz haliyle bu noktada. İçinde yaşadığımız sistem(ler)de topluma empoze edilen suni tehlike, korku ve güvenin istemin tekelinde olduğu düşüncesi, düşman ve ötekilerle bizim üzerimizde uygulanmaya çalışılanların biraz daha derinden farkına varabiliyor insan bu film vesilesiyle. |
|
31
|
|
|
|
Özetle insan vardır ve var olduğunu anlayacak bir bilince sahip olduğu için belki de var olmanın bedelini ödemek gibi ağır bir külfete katlanma zorunluluğu ile cezalandırılmış tek türdür bu gezegende. |
|
32
|
|
|
|
Eger istersen üçer kere öp beni dişimden dizimden düşümden. |
|
33
|
|
|
|
Geçmişin kabusunu , geleceğin düşlerini yaratmalısın.Sen ki karanlık kabuslardan istenmeyen sevişmeyenlerden doğarak …
Neyi yaratmalısın?
Beklentileri mi?
İstediklerini mi?
|
|
34
|
|
|
|
Ne çok tüketiyoruz. Bir kaç gündür işyerimde ve evimde biriken evrak, kağıt, broşür, dosya ve belki kitap ve kitap tarzı dokümanları tarıyorum. Rafları açtıkça arada biriktirdiklerim çıkıyor. Bir kısmı geçmişime götürüken, bir kısmı umutsuzluğumu artırıyor: İnsanlığa, geleceğe ve çevreye karşı olan umutsuzluğumu! |
|
35
|
|
|
|
Şimdi nostalji olarak anlattığım o günler, Türkiye'nin Tarihi, o günkü toplumun heyecanla yaşadığı günleriydi.
Tutucular, bazı yaşlıların kanaatları farklı olsa da, Türk Toplumu Atatürk'e coşkuyla bağlıydı. Tutucu ve yaşlı
toplumu, günümüze göre garip görünse de, Atatürk'ün kadına tanıdığı haklara karşı çıkıyordu. Kadına seçme,
seçilme hakkı, çarşaftan çıkararak özgürce giyinmelerine, tedirginlik duyuyorlardı. Özellikle kaynanalar kızlarına,
torunlarına şöyle söylerdi :
"Atatürk size başınızı aç dedi, siz kolunuzu, bacağınızı açtınız."
Büyüklerinin de haklı tarafları vardı. Modacılar boş durmamış, mini etek, japone kol giysileri piyasasına sunmuşlardı. Kaynanalar olayı cemileştirir, "Kabak çiçeği gibi açıldık" da derlerdi. Saygılar |
|
36
|
|
|
|
bu yıl yağmur gitmek bilmedi o yüzden şaşırmadım aramana… bunu kutlamak için kimi sigaraların filtrelerindeki sarı lekeleri saydım: 60 civarında kararsız kalmışlar… içmeden önce ve içtikten sonra da değişmiyor sayıları…
|
|
37
|
|
|
|
Sadece kuşlar vardı sabahın ılık saatlerinde. Güneş hiç doğmayacak gibiydi doğmamalıydı. |
|
38
|
|
|
|
Pamuk tarlalarına çelik dikildi ve dendi ki: “ Çelik gibi sağlamdır pamuk yataklarımız”
Delik deşik oldu sırtlarınız baksanıza...
|
|
39
|
|
|
|
zihnimde keşfettiğim yeni bir dünyada geziniyorum, karanlıklara bürünmüş bir kainat tek bir canlı görünmüyor.bir cızırtı sadece bir cızırtı duyuyorum.yürüyün esnasında kendi bayrağımı yapıp dumanlarla sarıyorum.her kilometre başına dikip oturup önünde bir bira içiyor sonra yeni bir bayrak için yeni bir sigara yakıyorum.devam ettikce kendime bir harita çıkarıp bayrakları takip ediyor yüzölçümüne başlıyorum 1/50 ölçekli.
|
|
40
|
|