• İzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar |
81
|
|
|
|
Duyduğuma değil, gördüğüme inanırım. |
|
82
|
|
|
|
Şu anda yaşadığımız 2000'li yıllar büyük TERÖR ÇAĞI'dır. Terör, tüm dünya insanlarını esir alacak. Her birey ait olduğu ülkeyi ve devletini sorgulamaya başlayacak. Çünkü terörü yayan ve yapanın, yaşadığı ülkenin devleti olduğunu idrak edecek. Bu acı gerçekle insan, artık aidiyet duygularından vazgeçmek zorunda kalacak. Küresel çetenin taktığı çiplerin esiri olarak, bundan sonra DEVLETSİZ de yaşanabileceğini düşünmeye başlayacak. TERÖR ÇAĞI bütün aidiyetlerimizi, ahlaki değerlerimizi, dinsel bağlılıklarımızı, ülkemizi sorgulatan bir çağ! Ya bu psikolojik savaşı kazanacaksın, ya da delirip onların uşağı olacaksın! |
|
83
|
|
|
|
İmdiii... Desem ki o Adli Tıp’takilere ve yargıçlara: “Siz zihinsel engelli oldunuz mu? Çocuklarınız var mı ? Kadın, ana oldunuz mu? Tecavüze uğradınız mı?” desem, yargıya hakaret ve müdahale etmiş olurum, demiyorum onun için. |
|
84
|
|
|
|
Başbakanın “Malatya’ya Büyükşehir” sözünü vermesini bekliyordu, vermedi.
Vermedi çünkü Malatya’nın Büyükşehir olması için nüfusunun yetmediğini ve “10 bin” gibi bir sayıya daha ihtiyaç doyduğunu ifade etti.
Parantez içerisinde ifade edecek olursam; bu gün eşref saatimde değilim. Eşref saatimde olmuş olsaydım bu konuyu ballandıra ballandıra sizlerle paylaşacaktım…
Zira Başbakan, Malatyalılardan bu konuda da çalışma sözünü aldı. En azında 3 ya da 4 çocuk yaparak bu eksiği 2013’e kadar tamlamasını istedi. Lakin bana öyle geliyor ki; Malatyalılar oy verebilirler, muhtemelen “6-0” la seçimi taçlandırırlar ama çocuk konusuna gelince; “hıh!”
“Hıh!..” çünkü herkes ben değilim ki çalışsın…
|
|
85
|
|
|
|
İki insanın birbirine verdiği değer bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bir tarafın verdiği değer, diğer tarafı dengelemelidir.
Bir kişiye ne kadar çok değer verirsen, o kişinin sana verdiği değer o oranda azalır. Ya da bir kişinin sana verdiği değer ne kadar azsa, bu senin daha fazla değer vermene sebep olur ki bu da insanı çok yorar.
|
|
86
|
|
|
|
Akşam bana geldi Kassandra. Keramik kupalarımızda kırmızı, sıcak şaraplarımızı yudumlarken anlattı bunları. “Topla kafanı yaz, belki duyurursun” dedi. Yazdım. |
|
87
|
|
88
|
|
|
|
“Dövizlerinizi bozdurun” çağrınız üzerine yastık altındaki dolar ve eurolarını çıkaran bu asil millet, döviz bürolarına koşarak yalnız olmadığını tüm dünyaya gösterdiler…
Sen yürü Reis…
Sen dost doğru yol üzeri yürüdükçe göreceksin bütün bir millet arkanda yürüyecek… |
|
89
|
|
|
|
Yazının üstüne Demir Demirkan – Öfkem ve ben dinleyin |
|
90
|
|
|
|
Hani filmde olur ya, duş almışsınızdır, o an da kapınıza bir materyal bırakılır, bornoz ile ya da havluyla kimse görmeden onu alıp içeri gireyim dersiniz, bir rüzgar kapıyı kapatır, sap gibi kalırsınız ortada, ne yapacağınızı ve sizi görenlere bunu nasıl açıklayacağınızı bilemezsiniz... Şimdiye kadar şükür gelmedi başıma ama, bundan sonrada gelmez inşallah... |
|
91
|
|
|
|
insanlar saygısızlıklara yol açmakta olan duyarsızlığı neden elden bırakmıyorlar? |
|
92
|
|
|
|
şiddet, iradesi zayıf insanların fırtınaya yakalanmış gemi misali demir attığı en yakın limandır. |
|
93
|
|
|
|
bizler nedenkarşılık bekleyerek yaptığımız her şeyden bir hayır bekliyoruz? |
|
94
|
|
|
|
Alarm çalıyor. Yine sabah oldu. Sabah oldu ama gün aydın olmadı. Enerjiden tasarruf amaçlı kış saatine geçmediklerini iddia ediyorlar fakat eminim ki benim gibi milyonlar, önce ışıklarını açıyor, daha sonra gözlerini… |
|
95
|
|
|
|
Toplumdaki değişim ve yabancılaşma... |
|
96
|
|
|
|
bizler neden günden günden güne sönmekte olan umut ışığının yeniden canlanıp kalpleri aydınlatması için uğraşlara girmiyoruz? |
|
97
|
|
|
|
Çaresiz, gerekliliklere rağmen başına gelebilecek türlü alternatiflere boyun eğmiş kişidir. Çaresiz, neyin ihtiyaç, neyin hak olduğunu artık masallarda dinleyen kişidir. |
|
98
|
|
|
|
bizler işe yaramadığı halde neden ön yargılı davranışlarla hareket etmeye devam ediyoruz? |
|
99
|
|
|
|
Her şey lila bugün.Lila bahar rengi,Kıyafetlerimin rengi
Ağaçtaki çiçeklerin rengi, Elimdeki kitabın rengi…
Lila baharın rengi... |
|
100
|
|
|
|
Bizler, kahvelerimizi yudumlarken güzel bir bayan yaklaştı yanımıza. “Özür dilerim, sizler Mağusa’dan mı geliyorsunuz?” dedi. “Evet” dedik. Bize teşekkür etti. “Ben de Mağusalıyım” dedi.
Bayan, bu cafenin sahibi imiş. Adının Nil Yücel olduğunu söyledi. İlk dikkatimizi çeken güzelliği, şık giyimi, kibar davranışı ve içtenliği oldu. Güler yüzlü, dostça davranan, samimi bir bayandı. Gerçekten de bize karşı çok nazik davrandı. “Umarım beğendiniz burasını” dedi. |
|