O Kelime!
Şimdi Santorinide uzaklara bakıp zihnimin içini boşaltıp, yüreğimin ağrılarını tamir ederken, Capotenin Yerel Renklerini nereden ve niçin hatırladım, bilemiyorum
"“İyi bir kitap, kötü bir günün en ucuz ilacıdır; tabi ki kahveyle birlikte alınmazsa işe yaramaz.” – Mark Twain"
"“İyi bir kitap, kötü bir günün en ucuz ilacıdır; tabi ki kahveyle birlikte alınmazsa işe yaramaz.” – Mark Twain"
Şimdi Santorinide uzaklara bakıp zihnimin içini boşaltıp, yüreğimin ağrılarını tamir ederken, Capotenin Yerel Renklerini nereden ve niçin hatırladım, bilemiyorum
Sabah erkenden, kargalar, kelebekler, çekirgeler uyanmadan kalktıysanız, bir otobüse veya minibüse bindiğinizde koltuğa oturma şansınız da hayli fazladır. Eğer ki on beş yirmi dakika kadar geç kalırsanız, büyük bir ihtimal ile ayakta gideceksiniz demektir. Sadece ayakta olsa iyi, bir de itiş kakış, sıkış pıkış olacaksınız bindiğiniz araçta. Burada
ben bu yazıyı kaleme alırken her daim insan yaşamında hiçbir şekilde mücadelelerinde büyük kayıplar yaşanmaması gerektiğini göz önünde bulundurdum özellikle cehaletin insanoğlunu uğratmış olduğu zararı ziyanı satırlarıma döktüm ve bir ömür haklı mücadelemizin kayıplarla sonuçlanmasına şahit olmak istemedim ve değerli okurlarım için bu yazıyı yazmak ihtiyacı hissettim.
Hayatımızı kolaylaştırırken hayatı, iletişimi mi kaçırıyoruz. Bir şeyler doğru bir şeyler yanlış gidiyor. Zaman su gibi akıyor.
Sibıl Mabel de aynı şekilde ne sosyal medyada ne de başka bir medya da hatta ve hatta sabah pastası gazet... pardon sabah postası gazetesinde bile çıkmamış ki bu sanırım Sabah Postası gazetesini de derinden sarsmıştır... Hatta Sabah Postası Gazetesinin muhabirleri bayan Sibıl Mabelin yurdu terk edip Paris deki
Yazılarımızın arkasından ruhuna üç ihlas, bir Fatiha mı okusak? Yok yahu, o da olmaz. Canlı mı sanki yazılarımız. Canlı olmasa da yarı canlı sayılır. Biz yazdık mı bizden çıkar artık toplumun malı olur, her ne kadar altında bizim ismimiz yazsa da... Yatırsak musallaya yazımızı sonra imam sorsa ''Merhum
bugünün işini yarına bırakma. yarınımızı düşünerek bizlere vermiş oldukları en önemli öğütlerden bir tanesidir.
Gündelik yaşamda biraz daha farkılı bir anlamı var: Hayranlık uyandıracak kadar dikkat çekici olan şey veya kişi.
şiddet, iradesi zayıf insanların fırtınaya yakalanmış gemi misali demir attığı en yakın limandır.
Gönüllerin derununu ölçecek cihaz henüz icat edilmedi. O yüzden o durumu ifade edecek bir sözcük yok lügatlerde. O vakit bize düşen Mark Twainin durumundan ibret almak, Merhum Ali Nihat Tarlan Hocanın öğüdüne kulak vermek. Kandil ve iskandil sözcükleri ister akraba ister hısım olsun bu bizim konumuz değil.
Ah benim sazımın teli, radıyomun pili, saatimin zembili günlüğüm. Nasılsın, iyi min? Beni soracak olursan, halim belli. Bizim gibi emeklilere, dar gelirlilere iyi olmak haram. Hele bi de ikdidar garşıtıysan, gatiyen belin doğrulmaz. Toğukların yımırtadan kesilir, ineklerin sütden. Biletine amorti bile çıkmaz. “İnsanın bi defa ters gitmesin işi;
BİR BULMACA
Ölülerin umursanmak istediği
Kendi kötülüğünden nefret edebilecek hale getirilmesinin, mümkün olduğunu
üzerine titrenen bir güzel bebeğe, ninnilerle uyutulan, hastalandı-
ğında, sabahlara kadar nöbet tutulan, ağladığında beraber
Şimdi imla hatalarına örnek vereceğim diye; hiç mümkün mü sevgili günlüğüm✍🏻 küçük harfle adımı yazmaya başlayayım, tövbe tövbe
Yıllardır milyonlarca dolara çekilen onca film yönetmeni, belgesel yapımcısı, hayatını tehlikeye atan çevreciler, bize senin anlattığın kadar anlatamadı içinde yaşadığımız bu dünyanın garanti olmadığını.
Korkarım daha göstereceklerin bitmedi
Çaresiz, gerekliliklere rağmen başına gelebilecek türlü alternatiflere boyun eğmiş kişidir. Çaresiz, neyin ihtiyaç, neyin hak olduğunu artık masallarda dinleyen kişidir.
Yelken demişken, ne güzeldi yazdığım şiirim.
Aklından çıkar İstanbul