|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar |
141
|
|
|
|
Kudüs'ü bahane ederek sokağa dökülenlerin ciddi olduklarını sanmıyorum. Tekke ve zaviyelerin öğrenilmiş çaresizlikle benliğinden uzaklaştırarak yetiştirdiği bunalımlı kişilerin yaptıklarını kendi kusurlarını örtmek için kullanılan bir çeşit günah çıkarma paranoyası olarak görüyorum. |
|
142
|
|
|
|
Garipseyeceksiniz ama be bu meyvenin (meyve mi) adını Malatya Büyükşehir Belediyesi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasında gerçekleştirilen ortak proje ile öğrendim.
Meğer kilo vermek, zayıflamak isteyenlerin bolca konuşup dillendirdikleri son zamanların en popüler meyvesi imiş Goji Berry.
Peki Goji Berry nedir?
Goji Berry’nin faydaları nelerdir?
Yenilir mi, içilir mi, nasıl bir meyve Goji Berry. |
|
143
|
|
|
|
yaşamımız boyunca peşimizi bırakmayacak olan gerçeklerden kaçabilmemize imkan varmı? |
|
144
|
|
|
|
Mavi soluklu şehrimin deniz kokan nefesi okşuyor ensemi, uzansam dalgalı saçlarını öperim, öyle yakınız biz ikimiz… |
|
145
|
|
|
|
Refah seviyemiz arttı haliyle, hiç bir ev de tek televizyon yok artık İki, üç dört, hatta daha bile fazlaya çıkıyor evlerde ki televizyonların sayısı... Her ne kadar Avrupalılar ve Amerikalılar çok seyretmeyip, okuma yoluna gitseler de, biz Türk Toplumu bir türlü vazgeçemiyoruz televizyondan. İyi de etmiyoruz kanımca... Çocuklar kendilerine uygun dizileri, çizgi filmleri izliyor. Büyüklerden evin hanımı ailevi dizilere takılıyor. Evin reisi baba, biraz tatlı sert, mafyavari dizileri seviyor. Lise çağında delikanlılar varsa, onlarda gençlik dizileri hastası... Velhasılı dizi seyredeceğiz diye, birbirimizin yüzünü ancak uyku için yatağa yönelince görür olduk ki çok acı bir durum toplumumuz açısından... |
|
146
|
|
|
|
Unutamadığım şey ise, gecenin bir yarısında bir heyula gibi ben uyurken yanıma gelip, “Arkanı dön, iğne yapacağım ve kolundan kan alacağım” diyen esmer, azgın bakışlı, hiç gülmeyen, o sert sesli hemşire idi. Onu asla unutmayacağım.
|
|
147
|
|
|
|
Oooooh! Hayallerime sınır koymasam, ben neler yaparım neler... Zaten ben koymuyorum hayallerime sınır, sınırı ekonomimiz koyuyor. Otuz senedir bir denk bütçe yapamadık gitti vesselam, daha ne olsun... Ben de gidip sabah kahvaltısını Londra’da yapmak istiyorum zaman zaman, ama sonrasında bakkaldan gidip yüz gram tulum peyniri, bir ufak tereyağı alıp, ekmeğin arasına koyup yiyorum. Ama öyle lezzetli yiyorum ki belki Londra’da kahvaltı edenler benim aldığım tadı alamazlar. |
|
148
|
|
|
|
Deli Hasan rolünseki Özmert Kıran’ı izlerken yıllar öncesine gittim. 1980’li yıllardaNKL’de oynadığım yıllar bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Edebiyat Öğretmenimiz Kemal Çobanoğlu’nun büyük bir özveri ile yönettiği “Cumhuriyet Çocukları”, “Cimri” ve “Hastalık Hastası” oyunları geldi. Çok zevkli ve eğlenceli anlar yaşamıştık. Kemal Hoca sayesinde tiyatro sevdasına yakalanmıştık. |
|
149
|
|
|
|
Osmanlı Ordusunda Azap denen askerler vardır. Bunlar tam bir fedai olarak yetiştirilirler... Bir tokatla adam öldürürler, o meşhur Osmanlı Tokadı betimlemesi de buradan gelir... Burada mantık yok zannedersiniz, ama yanılırsınız, burada esas olan vatan sevgisidir, mantıkla beraber. Düşman askerleri, o Osmanlı Tokadını yemeden olayın ayırdına varamazlar, tokadı yedikleri zamanda iş işten geçecektir zaten... |
|
150
|
|
|
|
Sevgili okur, bu ülkede, bir gazete var. İlk çıktığında hiç bitip tükenmeyen özlemimle, özgür basın arayışında olan ben “Acaba yeni bir soluk mu?” deyip hemen almış, okumuş, bir süre sonra da fena halde güdülmek istendiğimi anlayıp feryat figan bırakmıştım. Bırakmıştım da derdimi kimseye anlatamamıştım. Sakalım yok ya...(Şimdi de yok ve ne yazık ki hâlâ gereksinim var) |
|
151
|
|
|
|
Biz Malatyalılar olarak Vali Doç. Dr. Ulvi Saran’ı; ismi gibi biliriz…
Vali Ulvi Saran; ismi gibi benzersiz özellikler taşıyan bir validir…
O, hem Ulvi’dir hem yaralarımızı Saran’dır….
|
|
152
|
|
|
|
Boş işlerle uğraşmayalım. Vatandaş için en büyük beka sorunu hayat pahallılığı. Gerisi teferruat... |
|
153
|
|
|
|
Yozgat
Sorgun Kapaklı
Köyü Şiir Eğlence ve Müzik Programı |
|
154
|
|
|
|
“Para veren altın bulsun” atasözünü hatırlayanınız var mı?
Peki, “Para veren altın bulsun” atasözü ya da deyimi niçin kullanılır?
Siz de bilirisiniz ki, alış-veriş sonralarında veya borç ödemelerinden sonra para verdiğiniz kişi veya kişilerce en çok zikredilir bu söz…
Daha açık bir ifadeyle; bu atasözü bizlere borç ya da (sadaka şeklinde) içimizdeki ihtiyaç sahiplerine para vermeye teşvik etmek için kullanılır.
Bu söz aynı zamanda bizlere; “para verdikçe para kazanın, para verin daha kıymetli şeyler kazanın” öğütleri içermektedir…
İnanamayacaksınız ama “Para veren altın bulsun” atasözü bugün gerçekleşti bile… |
|
155
|
|
|
|
Bir çocuk kaçırılma hadisesi ve bu olayın çerçevesinde toplumumuzun öne çıkan davranış şekilleri |
|
156
|
|
|
|
Kapımın önünde beni uğurlamak üzere açmış olan hanımelinin kokusunu çekiyorum içime sindirircesine…
Hiç olmadığı kadar dikkatli inceliyor evimi gözlerim…
Ve sık sık artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak cümlesi dökülüyor dilimden kendimin bile duymakta güçlük çektiği bir kısıklıkta…
|
|
157
|
|
158
|
|
|
|
Ben de sobalı ev de oturdum oniki yaşına kadar... Bir de sobalı ev de oturup da odun kömür alamayanlar vardı mutlaka.... Onlara bakıp da halimize şükretmek gerekir diye düşünüyorum... Babamın gençlik zamanlarında Hacı Murat’ımız vardı, hani şu Tofaş’ın ilk arabalarından... Ama bir de Mersedesi olanlar vardı tabi ki... Kıskandık mı? Yok canım, niye kıskanalım ki? |
|
159
|
|
|
|
Gülmek ne kadar zor. Özellikle de uzmanların deyimiyle 'globalleşen dünyada'. Peki gülmek neden bu kadar zor. küçük bir tebessümü neden birbirimizden esirgiyoruz.
Öncelikle gülmekten kastımız kahkaha atmak felan değil ya da yüzünüz gülerken içerlerde bir yerlerde hüzün frtınaları kopması da değil. İçinizin ve dışınızın aynı anda mutlu olmasından bahsediyoruz. Zor dedik peki neden zor? |
|
160
|
|
|
|
Ama bir şey var ki, o, herkese adil olarak dağıtılıyor. Kimse onu yargılayamıyor bu yüzden. Kimse satın alamıyor ya da değiş tokuş yapamıyor. Göreli olarak tabi ki. O da,
”Zaman”……
|
|
|
|