Kırmızı Bir Piç Olman Lazım

YAZMAYA DAİR TEMEL ŞEYLER

yazı resimYZ

Öykü nedir?
Bunu öğrenmek için binlerce öykü okumak lazım, binlerce öykü yazmak ve hepsini atmak ve yeniden başlamak lazım.
Bir öyküde mistik hislerin, şeylerin anlatılması bu o metni öykü yapmaz. Kutsal bir mekana dair yazılan bir metin o metin öykü olabilir mi?
Solcular mistik şeyler yokmuş gibi davranır, öyle dergilerde öyle metinler okursunuz. Sağcılar da her şey mistikmiş gibi bir şeye bürünürler, akıl ve fikirlerini yitirmiş gibidirler.
Öykü sadece öyküdür, ona bir sürü şeyi, yüce bir şeyleri tıkmaya gerek yok, zaten okur yüce bir şey aramaz, mistik bir şey aramaz. Okur öykü okumak ister.
Mistik kelimesi yerine başka bir kelime kullanayım, okur dini bir şey aramaz. Tabi bu hayata din perdesiyle bakmak isteyen biriyse iş değişir. Din nedir? Bir perdedir, pencere demedim.
Bakıyorsunuz dini hasret ve hırsları, yaralarıyla insanlar şiir, roman ya da öykü yazmaya çabalarlar, bunlar şiir değildir, öykü değildir, roman değildir, bence bu şahıslar o yüce hırs ve sevgilerini kendilerine saklasalar iyi ederler, ben o tür metinler görürsem hiç okumam ve kaçarım o metinlerden, ömrümün bir kısmında ve halen din diye sunulan şeyden kaçtım ve kaçıyorum. Şimdi siz benim dini küçümsediğimi ya da aşağıladığımı düşünebilirsiniz. Oysa ben size düşüncelerimi ve fikirlerimi anlatmaya çalışıyorum.
O metinler bir sayıklamadır, o metinlerden kaçarım; çünkü o yazdıkları sanat değildir. Dini hisler sadece dini hislerdir, hepsi budur. Ben bir yazar, bir sanatçı olarak metinlerimde kişisel heves, hırs ve öfkelerimden direkt ya da dolaylı yolla söz etmem. Ben saçmalıklarımdan söz etmem, bir öykü yazıyorsam onun ilkelerini yerine getirmeye çalışırım. Şimdi din yerine başka bir kelime söyleyeyim, aydınlanma. Yazdığınız şey aydınlanma, sanat, fikir ve düşünce içermeli, uygun miktarda. Bu aydınlanma içermeyebilir, bir aşk öyküsü olur vıcık vıcık bir suç öyküsü olur, demek istediğim yüce şeyleri öykülerde anlatmak istiyorsanız okuru aydınlatın, aydınlık yazın, din denen şeyi herkes bilmez, bilemez, kulluk mesela, selavat getirmek mesela, peygamber mesela.Ayetel Kürsi mesela. Sen din deyip durursun; ama 13 yaşındaki bir kız çocuğu, erkek çocuğu bu şeyi nasıl anlayacak, Koreli kıza benzeyen popçulara aşık oluyor onlar, onları nasıl aydınlatırsın, onları kendine nasıl çekersin?
Din ile asla çekemezsin, onları kendine sevgiyle çekersin, bu kültüre yabancılaşmasını nasıl sağlarsın? Din baskısıyla. Oruç tut, namaz kıl, şudur budur, klasik dini şeyler. Ülkemizde cayır cayır yakıyor çocuklarını aileler, ateşe atıyorlar, baskıyla.
13 yaşındaki çocuklar ilk Türkleri biliyor mu? Hayır.
Onu yapma günah, bunu yapma günah, midye yenmez, günah. Saç telin görünürse cehenneme gidersin; aman ört. 73 yaşındaki annem balkona çıkmadan korkar, aman elin adamı geçiyor yoldan başım açık görmesin. Ablalarım da böyle. Ben böyle bir ailenin ateistiyim. Bazılarına göre.

Bazıları beni dinsiz imansız görür, görebilir ve mutluluk duyarım böyle görüyorlarsa, kopuk biri, bitik. Annem sık sık bana şöyle der: Allah hidayet versin! Kızdığında ya da beni anlayamadığında, beni bir delirmiş tip olarak algıladığında böyle diyor.
Tarih kitaplarında Türkler hakkında bir şeyler yazar; ama
bunlar gerçek Türkler değildir. Bana ilk ve gerçek Türkleri hiç öğretmediler. Bunların şaman olduğunu hiç söylemediler, bunların doğaya, ormanlara, ağaçlara çok saygılı olduklarını hiç anlatmadılar, onlar tıpkı Kızılderililer gibi doğaya, ağaçlara, kadınlara çok saygılıydılar.
Biz Arap değiliz, bizi Araplaştırmaya çalışanlar var. Bizi bunlar yozlaştırmıştır. Peygamber bir Arap olabiir; ama devrimcidir.
Ok atmada usta, ata binmede ustayahu Türkler at üstünde uyur diyorlar, at konusunda muazzam gelişmişler, birçok konuda, bunlar mayaları çok özel insanlar, kanlarında var, hiçbir millette böyle öz, maya yok, böyle bir kumaş yok.

Bana bunu hiç anlatmadılar.
Yoğun bir taraflı anlatım.
Amerikan tarihini anlatan bir film izlerkenonların her şeyi özgürce ele alıp işleyip anlattıklarını görürsün; ama bizde hep bir çıkargeçmişten faydalanmak, onu suistimal etmek kitleyi etki altına almak için, tv kanalı böyle istiyor diye.
Mesela bir Osmanlı anlatırlar. Bir kalıpta, o kalıbın dışına çıkarsan, vatan hainisin, çinde mutlaka din olacak, dini sözler, Türkler Budist bir de, onlar tarihte var, hale varlar, ama onu dizide asla gösteremezsin, neden, hedef kitle bunu sevmez, reyting düşer. Gösterirsen sana saldırırlar.
Samuel Beckett, Fransız düşünür, felsefeci, bir sürü kitap yazmış. Mesela Godotyu beklerkenbizim tarihimizde böyle tipler var; ama bunları anlatmaya müsaade etmiyorlar, baskı var. Özgür bir bakış açısı yok. Aydınlanma belli süreçlerle olur, ömür sürer, şimdi dinsiz imansız dediğin sonra nasıl gelişir,
İnsanların enerji merkezleri zaman içinde uyanır ve açılır, dine gerek yok, dinsel baskılara gerek yok, sevgiye ve aydınlatıcı sözlere gerek var. Dinle, din baskısıyla hiçbir şey öğrenmedim. Severek, yüreğimle, ruhumla öğrendim. Ruhumla!

Bana bir tane adam gibi ilk Türkler hakkında kitap sunmadılar, öyle bir roman yazmadılar, okutmadılar.
Maneviyatın muazzam olabilir, ben Allaha aşık biriyim diyebilirsin; ama ateistmiş gibi yaz romanını, şiirini, öykünü be kardeşim, din o kadar çok sömürüldü ki, herkes kaçıyor ondan.
Çocuklar, herkes uyuşturucu bağımlısı günümüzde. Bunlar için bir şey yapmak lazım, yat kalk ibadetle hiçbir ilerleme sağlanamaz, toplum için bir şeyler yapmak lazım.
Yaratıcı, insanla enerji merkezleri (çakra) vasıtasıyla konuşur, bizler bunları bilmiyoruz.

Bir öyküde, bir şiirde gereken dışında fazla söz kullanılmaz, buna dikkat etmeli arkadaşlar, bu sitede bazı öyküler okudum da.
Mesela bazı öykülerde de dert anlatıp duruyor arkadaşlar, ben dert dinlemeyi sevmem, öykü okumak isterim öyküde. Sanat, yaratıcılık görmek isterim. Bu sitede dergide bu arkadaşları aydınlatacak biri var mı?
Aslında jet hızlı okumalar yaparak arkadaşlara bir şeyler söyleyebilirim, site yönetimi müsaade ederse. Bilgilerimi paylaşabilirim.
Ben kimseyi aydınlatamam, bu büyük laf, sadece basit eleştiri yaparım; bunun arkadaşlara çok faydası olacağı kesindir, ücret alıp söz söylemeyeceğim, bu şeylerden çok para alır bazı yazarlar, ben şunu derim güzel yazılmış bir öykü okuyunca iyi hissederim, mutlu olurum; ama kötü yazılmış bir öykü canımı sıkar, sinirlenirim, zaman kaybettiğimi düşünürüm.
Allah aşkına bu işi öğrenin yazmaya aşıksanız; aksi halde uzak durun, canımı sıkmayın! Boş yere meşgul etmeyin bizleri.
Yazmasam kafayı yerim! Biterim! Bu şekilde hissedenlerbaşarabilirBu emekli teyze ve amcaların işi değildir!
Ben onlara ibadet etmeyi öneririm, ya namaz kıl, ya spor yap, ya meditasyon yap, ya sokak hayvanlarına vakfet kendini; ama yazma sevgili nene.
Sanatı uygulayabilmek için deli olmak lazım, birkaç kez intihar geçmişin olmalı, travman olmalı. Kopuk olman lazım, mizahı bilmen lazım. Gerçek yaşamında sürekli kaybeden, sürekli darbeler yemiş olman lazım, hayattan çok dayak yemiş olman lazım. Bir piç olman lazım. Kırmızı ya da ala bir piç olman lazım. Uyumsuz olman lazım. Uyumlu, güzel edepli insanların işi değildir sanat, edebiyat.
Ahlaksızların, piç kurularının işidir sanat, edebiyat.
Bir cami hocası bana akşam dert yandı: Yaşlılarla uğraşıp duruyoruz, canımı çok sıkıyorlar.
Edebiyatta da böyle bir kesim var, bu işin özünü hiç bilmeyen kesim.
İYİ VE GÜZEL YAZMAK İÇİN MÜCADELE ETMELİ YAZAR.
Okura iyi hissettirmek, onu mutlu etmek EN DEĞERLİ ŞEYDİR HAYATTA, PARA VERİP KİTABINI ALIYOR ÇÜNKÜ, SANA ZAMAN HARCIYOR, METNİNE.

İsa Kantarcı

Yorumlar

Başa Dön