... Aşkın Bir Boyutu...
(Özgür EKREN) 19 Ağustos 2008 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Bu yazı uzun bir hiyakenin bir parçası olmakla birlikte aşkın nasıl bir boyuta geldiğini gözler önüne serecek sizler o cümleleri okurken... |
|
... Tuhaflıklar Ülkesi...
(Özgür EKREN) 2 Eylül 2008 |
Türkiye |
| |
Tuhaflıklar ülkesinde yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde belli değil cinsinden sömürülüyoruz başka ellerin zamansız anlarıyla. |
|
Gidiyorum
(Özgür EKREN) 18 Ekim 2009 |
İlişkiler |
| |
Neydi sevgi? Nerede bulunurdu? Hangi zamanlar arasında yaşanabilir? Hangi zamanlar içerisinde tüketebilirdi? Hangi tariflere uyulması gerekiyordu? |
|
|
Kendime hep aynı cevapları yazdım herkes sorular sorarken… Düzenin alışılagelmiş tavırları ile boğuştum durmadan… Yazarlık bu kargaşa içinde harflerin yan yana getirilerek kelimeler, ardından cümleler oluşturmasından çok, büyülü bir hikâyenin hayal kahramanı olup bilinmezliğe doğru adım atılırken sonucu alışılmışlığın dışına götürme fikriydi benim için… Sürekli sonumu bilmeden yazdım. Kurcalarken kelime haznemi olmadık anlamlar yükledim olmadık kelimelere… Sıra dışılığı seçtim hep… Tadına doyulmaz kelimelerden kaçıp yerine yeni tatlar aradım. Yazmak işte garip bir tutkuyla… Bir kelimeye sen öznesin, sen yüklemsin demekten çok kendilerine bıraktım cümle içindeki seçimlerini. Sıra dışılığım bunu bulduğum ve hissettiğim anda başladı. Harfler kolay, kelimeler zor, cümlelerse sıra dışıydı artık benim için…
Aslında yazarken hayatların birer parçasını alıp aydınlatırız hayal sahnemizde. Geçmişi öyle bir yerden tutar geleceği de öyle akıl almaz bir noktada yakalarız ki aralarına girebilecek başka bir kavram kalamaz neredeyse… Garip olansa tarafsızlığımızı koyamayız hiçbir durumda bu akıp giden ya da süre gelen “zaman” içinde. Bazen şimdi küser geçmişe… Bazen geçmiş kızar geleceğe… Hayatların birer parçası işte bütün bu olan biten, durumlar karmaşası…
Sıfatları, fiilleri, zamirleri alır yerlerine duygulu sıfat, zamanlı fiil, anlamsız zamirler üretiriz. Olup bitenin kelimelere yüklenip cümlelerden bir şeyler beklenmesi her ne kadar doğal olarak karşılansa da benim için cümleler sıra dışı tavırlar takınabiliyor.
Denemek lazım işte durmaksızın, konuşmaktan çok yazmayı… Duyguları konuşarak tüketmekten çok hissederek yazmayı…
Yazmak, size hissettirmeden hayatın içindeki gerçeklikle sizi baş başa bırakacaktır.
|
|