Üçkapılar'da Çay İçmek
Ben hemen kendime bir tane aldım, ama ne yaptıysam parasını almadı. Hala da almıyor. Senin çayların benden der, senin sayende benim çocuklarımın karnı doyuyor der, ama para almaz.
Ben hemen kendime bir tane aldım, ama ne yaptıysam parasını almadı. Hala da almıyor. Senin çayların benden der, senin sayende benim çocuklarımın karnı doyuyor der, ama para almaz.
Sanki yazar Ekim Devrimi´nin çok geniş açılı bir dijital fotoğraf makinesi ile fotoğrafını çekmiş ve bu fotoğrafın her santimetrekaresini yazıya dökmüş gibi bir his uyandırıyor.
Mahallelinin takıldığı kahve de iddia bayiliği almıştı.Ozan Hulusi Ağabey’e ilk defa bu kahvede rastladı.Sıkıntılı olduğu ilk görüşte belli oluyordu.Heyecanla gazeteye bakıyor,kuponu işaretliyor,sonra hesap makinesinin birkaç tuşuna basıyordu.
Bir kulaç yüksekliğinde dalgalar içinde,diz boyu derinlikte dikelmiş turkuaz yeşili beyaz köpüklerle bezenmiş denizi seyrederken,önünde insan boyunda yunuslar sörf yapıyorlardı.Bir tanesini eliyle tuttu.Onun yüzgecini okşuyordu.Çok heyecanlanmıştı.
Mektuplaşmak istediklerimizde ev adresi yerine elektronik posta adreslerini vermeye başladılar.Ben elimin değmediği kokusunu alamadığım,yıllarca saklayamaya
cağım elektronik,sanal,duygusuz mektubu ne yapacaktım.
Pastırma yazının bugünlerinde serin ve sakin bir yer bulmuş olması onu mutlu etti.Bu güzel ağacı diken ve yetiştirenleri tanımadığı halde sevgiyle andı.Şöyle bir çevresine bakındı.Karşıdaki narenciyenin duvarı soğuk soğuk yüzüne bakıyormuş gibi geldi,ama aldırış etmedi
Bir banka oturdu.Denize baktı.Harika,enfes,müthiş duygularını ifade edecek kelime bulamadı.Her şeyi unutmuştu.Karşı kıyıda denizin güzelliğini seyretmeye gelmiş,tekrar geri dönmemeye kararlı gibi dimdik ,kendi güzelliklerinin farkındalığını göz ardı etmeden gururla yükselen dağlar vardı.Deniz ,balık pulu gibi yayılan küçük çok küçük kıpırtılarla grinin tonlarını sergiliyordu.Çok az mavinin de etkisi görülüyordu denizin
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir işçinin hayatından kısa bir kesit.
Antalya'da doğup,büyüdüm.Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti.26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım.Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi.Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum.Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı.Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi.Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı.Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.
1968 yılında Antalya'da doğdum.İlkokulu,Ortaokulu ve Lise'yi Antalya'da okudum.İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden 1990 yılında mezun oldum.Öğrencilik yıllarımda Garsonluk yaparak okul masraflarımı karşıladım.Mezun olduktan sonra Restaurant işletmeciliğine başladım.Antalya'da turizm ile içiçe bu işi yaklaşık 15 yıl yaptıktan sonra iflas ettim.İki yıl bir Seyahat Acentasında çalıştım.Şu anda işsizim.
Antalya
Toplum için sanat yanlısı,günlük yaşamımızda görülen çarpıklıkları,sert ve yoğun olarak eleştirirken,akıcı ve yalın olmaya çalışarak,zaman zaman alaycı bir dil kullanarak öykülerimi oluşturuyorum.
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel
Orhan Kemal,Vedat Türkali,Sait Faik Abasıyanık