Başka Zamana Kalmadan Yar
canımı yakan tüm güller kanımın rengiyle açar / fecrin alevden ışıkları yüreğimin duvarını
canımı yakan tüm güller kanımın rengiyle açar / fecrin alevden ışıkları yüreğimin duvarını
bir atım olsa. dağ bayır demeden koşsak. geride toz duman bıraksak. her nal kaldırışında, tekme atsak geçmişe. ki geçmiş küçük bir tay gibi...
Aslında hep tükenmişliklerden, bitmişliklerden medet umarız. Bir kadın annesinden, babasından, sevgililerinden, arkadaşlarından ve dostlarından sıza sıza, süzele süzüle bir erkeğe ulaşır. Tıpkı çöldeki bir nehrin en son damlasıyla bir çiçeğe ulaşması gibi.
Türk milleti! Yunus Emre'ye, Mevlana'ya, Mahzuni Şerif'e, Aşık Veysel'e, Mimar Sinan'a vs. sımsıkı sarılmalıdır. Onlar sizlerin gerçek pastalarınızdır. O pastaya yamatılmış, puding niyetine Elif Şafak'a, Orhan Pamuk'a, İskender Pala'ya, Bedri Baykam'a vs. el bile sürmemelidir. Onlar anca karın ağrısı yapar. Günümüzde aşk mide bulandırır hale gelmişse; Yusuf ile
Kurtuluş Savaşı'nın çetin döneminde / Milli marşa duyulan sonsuz özlemle /
Ben ceket sevmiyorum ki neden beni düğmeler ilgilendirsin. Senin yan bakışın, gülüşün, ellerin, bir ceketin düğmeleridir. Ben bağrımı açarken mutluluğa seni koparıp attım hayatımdan. Sanma ki üşümekteyim. Elimde avucumda senden bir şey kalmasa da, kendi nefesimle ısınmaktayım. Sen hayatımın akışında tutunduğum bir kütüktün sadece.
Ey sevgili, içki içmem günahmış. Bu gece efkarlıyım söyle nasıl içmeyeyim. Gel yanıma, sana bakıp içmeden sarhoş olayım. Ne ben günaha gireyim ne sen hoyrat ellerde kadeh gibi kırıl. Seni sevmek üzüme bakıp şarap küpüne dönmektir. Gel otur yanıma, sağım solum bağ bahçe olsun. Yüreğim yanında ezilip büzülerek
Hep başkalarının izlerini taşırsın. Yediğin tokatlardan moraran yüzüne bakarlar, derler ki; aptalın teki işte yine dayak yedi. Bu bir iftiradır. Oysa sen sadece sevmişsindir. Tokat atanı s
Ey sosyalist sevgilim. Haksızlığa uğrasam, benim için oturma eylemi yapar mısın? Açlık olsam, ekmek kavgam olur musun? Düzen beni dümdüz etmeye kalksa, benim için dağ olur musun? Gesi bağları olsam benim için saz olur musun? Hep tabureler, tahtım olmuştur. Benim için çay ve simit olur musun? Üşüdüğümde parkam,
Mine'yi Sinan ile Timur sevmektedir. Bu olay tam kurtlar vadisine dönüşmektedir. Polat Alemdar Mine'yi ikisine bırakmamakta kararlıdır. Hemen Memati'yi çağırır. Memati Mine'yi kaçırır. Polat Alemdar'ın yanına getirirken Mine'ye aşık olur. Polat Alemdar'ı öldürür. Olay büyümüştür. Kanuni bunu bir devlet ve millet meselesi sayar. Hürrem'e Mine'ye aşık olduğunu söyler.
Yeni moda: Evliyken sevgilin olacak. Boşanmayacaksın. Çünkü boşanırsan sevgilin seni dul ne yapsın; kuru ne yapsın. Sen evliyken değerlisin. Boşanırsan değerini kaybedersin. Yeni moda aşklarda üçü bir arada olmalı. Eve gelince kocan ya da karın seni karşılamalı. Sevgilinin yanında ise onunla el ele tutuşurken, parmağında evlilik yüzüğü olmalı.
Kadınlar tosunları beğenmez, onları öküzlerle aldatır. Aldatmaktan imtina eden ise otlanır. Kadınların otlanması mı daha iyi yoksa tosununu bir öküzle aldatması mı daha iyi sorusuna cevap veremeyen kadından da uzak durun.
fasulye değilim ki kazık arayayım / bir başkasının doğrusunu yaşamaktansa fasulye gibi
Kararlıyım, tutumluyum, kendimi geliştiriyorum; fakat zor geçiniyorum. Neden biliyor musun? Çünkü Türkiyede çalışanlar değil, çalışanların sırtından geçinenler zengin oluyor ve ben bu Müslüman ülkesinde hakkımı alamıyorum. Neden savunamıyorum? Çünkü hep şükret diyorlar; sabret diyorlar. Oysa çok sabır eşek meziyetidir. Benden bunu istiyorlar. Bizi eşek yerine koymaya devam ediyorlar,
Gözlerim gözyaşlarıyla dolu, o beyaz ellerin mendilim olur mu? Dudaklarım gülüşe kapalı, neşem olur musun? Baştan aşağı kibrit çöpüyüm, ateşim olur musun?İnsanlar, mont, kaban, kürk sen benim güneşim olur musun? Nice sahibinden satılık arabalar gördüm, nice kiralık evler gördüm. Sen benim en değerli varlığım olur musun? Bir can
Bir kazanım ben. Dünyanın acılarıyla yanarken tabanlarım, içimde kaynar durur et parçalarım. Ne yakan benim ne de içimde pişenler benim. Ey dünya bir kazanım. İçime doldurdukların tarifi imkansız acılardır. Herkes tuzum biberim eksik der, yine de herkes kepçeyle alırken benden kaşıkla vermez. Ey dünya içimi herkes bilir ve
ey saki mey sun aşk meclisinde / şarap doldur bana fecr renginde
Canım yanıyor baba. sen hep bir dağ gibi durdun hayatımda. Senin uçurumun ben oldum baba. hep korkular vardı bende senin yanında. Hayatının ölümlü kıyısında ben bir uçurum çiçeği gibi büyürken, sen çiçeği burnunda bir genç gibi taptaze kaldın. Senin yanında ben yaşlandım baba. Ben bir çam gibi büyüdüm
Kimse göründüğü kadar masum değildir. Çocukların ağlayışında bile doyurulmayı bekleyen bir benlik vardır. Ben de masum değilimdir. Değeri olmayanlara kıymet vererek bakırı altın yapmaya çalışarak en büyük sahtekarlığı yapmışımdır. Ben de masum değilim sevdiklerimi sahte kimliklere büründürerek onları abartarak sahte bir aşkın kurbanı kendimi yapmışımdır. Bir manavdan biftek
Bir garip şiir dolanıyor dilimde. Mısralar bir uçurtma oluyor bir rüzgar. Yokluğunun boşluğu gökyüzü kadar büyüyor. Ne yazık ki ne bir öpücük uçurabiliyorum sana doğru ne de uçurtmalar maviyle buluşuyor. Hep fırtınalar kopuyor başımda. Yokluğunun akşamında her yere simsiyah gece manzarası çiziyorum. Karanlıktan korkan ellerimi ceplerimde saklayarak, sokak
Yüreğimin ve beynimin tavanında buluyorum, tozlu mısraları. Aklım bir çatı katı. Gözlerim yıldızlarla dolduğunda, bakışlarımın ışıltısı vurur satırlara. İşte o zaman, şiirler bir Samanyolu olur. Mehtaplı gecelerimi vururum gözyaşlarımla biriktirdiğim göllere. Her mısra bir dal gibi düşer, şiir denizlerine. Kızıl bir duyguya boğulurum o an. Akarım ellerinize.
yazmayı becerecek kadar zeki, yaşamayı beceremeyecek kadar aptalım. ben bir yazarım.
Rize
Yazmak deliliktir. Çıldırasıya yazmak istiyorum. Eğer ben akıllı bir adam olmuş olsaydım, yazılarımla bir tımarhane kurup, satır aralarından kendini akıllı sananlara göz kırpmazdım.
Herkes
Özdemir Asaf