Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Anlamsız bir iç çekişle… Kelimelerden kaçarak yine kelimelere sığınmaya çalışmak… Hissettiği tüm kelimelerin daha önce bir yerlerde hissedildiğini, yaşandığını bilmiş olmanın verdiği durgunlukla yine kelimelerden medet ummak… Anlatmak için meramını… Yoruldum… Tekrar tekrar okumaktan yabancı kelimeleri, yabancılaşan kelimeleri… El değmiş kelimelere dokunmaktan yoruldum… Hani benim kalbi olan, o saf, o yalın, o yalnızca benim olan kelimelerim?.. Neden başka ellerde, neden harcanmış daha öncesinde?… Büyük bir bencillikle küsüyorum aslında masum olan kelimelere… Suçlu aslında zaman mı? Suçlu geçmiş mi? Ya da bir suçlu yok mu ortada… Belki de tek suç bunu böylesine irdelemektir benim yaptığım gibi… Kabullenememek… Teklik, yalınlık savaşı vermektir belki de… Ya da durup durup acısı taze bir yarayı deşmek… Aslına bakarsanız suç çok, ama suçlu yok ortada… Ah Tanrım, geçmişten hesap sormak ne anlamsızca bir iştir! Yaşanmışlıklardan sual edilmeyeceğini bile bile içini acıtmaya devam etmek, bu yükü sessiz sedasız taşımaya devam etmek ne acı bir iştir!.. Kaygısız olmak nasıl bir şey ki hiç nasibimde olmadı… Oysa bu endişe denizinde boğulmaktan yoruldum… Yoruldu tüm benliğim içimi acıtarak nefes almaktan… Dahası alamamaktan… Kimseye haykıramamak, kimseye kusamamak içindekileri… Sürekli içinde biriktirmek bir şeyleri… İşte tam bu noktada kelimelerden nefretim başlıyor… Sonra susuyorum, masum olan hiçbir şey hak etmiyor bunu… Zavallı benliğim öylesine acı bir hırs içinde debelenmekte ki… Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile… Var olanın daha fazlasına, daha başkasına sahip olamayacağını bile bile… ve hiç kimsenin yerinde olamayacağını, hatta yerini dolduramayacağını bile bile… Nasıl bir savaştır bu? Yoksa kendimle mi savaşıyorum? Elimdekilerin kıymetini göremeden, hep elimde olmayanlara mı üzüntüm yoksa? Neden hep dünle boğuşuyorum? Bu kıyas, bu anlamsız hesap, bu geçmişi yadsımak da neden? Düşlerime bunca kırıklığı sokmaya hakkım var mı? Hani ardımıza bakmadan yürüyecektik… Ah kalbim, neden bütün bunlar söylesene?.. Neden bu kabullenemeyiş? Gurur değil mi tek cevabı… Gururum izin vermiyor kabullenmeye… Tek olamamanın verdiği ezikliği yaşatıyor her defasında geçmiş… Gururum ise katı bir benlik savaşıyla karşı çıkıyor tüm olanlara… Ama her şeyin sonrasında değişen hiçbir şey yok… Değişen bir tek bizleriz… Dün aynı şekliyle kalmaya devam ediyor… Son söz hiçbir zaman olmayacak sanırım… Tüm sanrılardan kurtulana kadar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © elif dönmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |